Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir zamanlar güzel ülkemizde çok acayip bir ‘Ekonomik Program’ uygulandı. Programın temelinde dini söylemlere dayanarak önce kurun patlatılması, sonra gelen büyük enflasyon vardı. İş çığırından çıkınca bu ekonomik programla “Türkiye’nin zincirlerini kıracağı” söylendi. “Her şey çok güzel olacak” denemedi çünkü bu en büyük rakibin seçim sloganıydı ve bununla yıllardır iktidar partisinde olan İstanbul’u iki kez kazanarak iktidar partisinden almıştı.
Mayıs 2023 Türkiye Genel Seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi öncesinde bizlere vaat edilen düşük faiz politikası ile üretimin, istihdamın, ihracatın artacağı, ülkeye döviz bolluğu geleceği ve refahın herkese yayılacağı idi.
Kimsenin anlamadığı anlamsız politikalar seti birbiri ardına geldi. Kimse ne olduğunu anlamlandıramadığı için de bu politika setlerine ‘Heterodoks’ adı verildi. Yurt dışından ‘Heterodoks Uzmanlar’ getirildi. İçeride akademisyenler ve ekonomistler bu konuşmacıları dinlemek için davet edildi. ‘Ekonomik Dönüşüm ve Yeni Paradigmalar Zirvesi’nde konuşma yapan dönemin Hazine ve Maliye Bakanı’nın entelektüel seviyesi yüksek konuşmasında kullandığı cümleler kimse tarafından anlaşılmayınca akılda kalan ‘Epistemolojik Kopuş’ oldu.
Kendini heterodoks olarak adlandırılan uzmanların bile ne olduğunu anlayamadıkları yeni para politikası Kur Korumalı Mevduat adı altında ‘Doların Kontrol Edilmesi’ne dayanan, kuru kontrol edince enflasyonu da kontrol edeceğini sanan, parasal genişlemeyi sonuna kadar yayan anlamsız mevzuatlar düzenlemesine dönüştü.
Program ‘Türkiye Ekonomi Modeli’ olarak adlandırıldı.
Neredeyse her gün getirilen düzenleme ile faiz ve kur kontrol altında tutulmaya çalışıldı. Bu arada ülkede alım gücü düştü. Eski Türkiye’de biz Türkler komşu ülkelere giderken bu kez komşular Türkiye’ye gelip adeta mağazaları yağmaladı. Eczaneleri bile boşalttılar.
Kur Korumalı Mevduat uygulaması sanki bir mucize gibi sunuldu bizlere. Türkiye kendisine ait olmayan bir para birimine sıfır maliyetle opsiyon imkânı sunuyordu. Bu programın uygulanmasının Türkiye’yi büyük bir felaketin eşiğine getireceği söyleyenlere hücum edilip, ‘mandacı’ olmakla suçlandı.
Fakat bu mucizevi yöntem başka ülkelerin dikkatini çekmedi.
Kimse; bu Türkler bizim kurallarını koyduğumuz ve yıllarca başarı ile uyguladığımız ‘Ekonomi Bilimi’ne ne büyük katkı sağlamışlar, biz bunları neden göremedik demedi. Hatta o dönemde savaşta olan Rusya da bile yaptırımlar neticesinde milli paraları ani değer kaybına uğrayınca Rusya Merkez Bankası ‘Kur Korumalı Ruble’ye geçmedi. Savaşın diğer tarafındaki Ukrayna’da bile bizdeki hızda artmadı enflasyon. Bize içeride her şeyin farklı olduğu anlatıldı. Tam bir ‘İllüzyon’un içinde kalmıştık milletçe.
Derken 2023 yılı mayıs ayında seçimler gelip çattı.
Seçim sonucunda hükümet uyguladığı ekonomi politikalarından aniden ‘U’ dönüşü yaptı. Bu U dönüşünün yapılacağı gelen ekonomik verilerden çok açıktı. Çokça eleştirilen ekonomistler seçim sonrası böyle bir ‘U Dönüşü’nün olabileceğini söylemişti.
Zaten hükümetin en mahir olduğu alanlardan biri U dönüşündeki ustalığı olduğu için kimse “Madem bu program çok iyiydi, o zaman neden devam etmedik?” demedi.
Eğer programda ısrar edilseydi Türkiye büyük bir döviz krizinin içine girmek üzereydi.
Seçim sonrasında daha önce çokça eleştirilmiş Sn. Mehmet Şimşek hazine ve maliye bakanı olarak atandı. Amerika’da üstün başarılar elde elmiş Hafize Gaye Erkan Merkez Bankası başkanlığına atandı. Onların atanmasının yabancıları hemen çekeceği düşünülmüştü. Fakat güzel Türkçemizdeki “Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer” atasözü unutulmuştu.
Hemen geleceği düşünülen yabancılar Türk Lirası swapların kapatılıp ters köşe yapılışlarını ve dönemin Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın ‘enflasyon olmasın’ diye faiz artırdığı için bir gazete manşeti ile görevden alındığını, dönemin Hazine ve Maliye Bakanı istifasını Instagram üzerinden açıklayıp gittiğini unutmamışlardı.
Türkiye Ekonomisi 2023 yılının ikinci yarısında bambaşka bir sürece girmişti. Önceki ekonomileri sahiplenen hükümet şimdiki politikaları da sanki ilk defa hükümet olmuş gibi sahiplendi ve hatta geçmişi yine ‘mandacı ekonomist’ söylemi üzerinden eleştirmeye devam etti. Geçmişi eleştirirken verilen fotoğrafta Türkiye’nin yaşadığı en büyük krizlerinden birinin 5 Nisan kararlarının mimarı olan eski Başbakan da hükümetle birlikte fotoğraf verdi. Yine kimse sormadı, sorgulamadı.
Masal bu ya, çokça beklenen yabancılar beklenenden az gelince Hazine ve Maliye Bakanı Meclis’teki sunumunda “Türkiye’nin paraya ihtiyacı yok” demiş. Merkez Bankası Başkanı kiralardaki yükseklikten yakınıp annesinin yanına yerleştiklerini söylemiş.
Her şeye ve yenilen onca hakarete rağmen, Merkez Bankası’nın aldığı kararların doğru olduğunu, bu yolda yürünmesi gerektiğini söyleyenler yine ‘mandacı ekonomistler’ olmuş.
2024 yılında en önemli gündem maddesi yerel seçimlermiş. Kimse sonrasını göremediği için seçim sonrasına yönelik öngörüde bulunamaz olmuş. Ekonomi yönetiminin ve Merkez Bankası yöneticilerinin ekonomik ömrünün ne kadar olabileceği kimse bilememiş.
Bu masal böyle devam edermiş ancak gökten üç elma düşmüş. Bunlardan biri enflasyon elması olup alım gücü sürekli düşen emekli ve sabit gelirlilerin kafasına düşmüş. Diğeri bilinmezlik olup iş dünyasının kafasına düşmüş. Sonuncusu ise aymazlık olup bu ekonomik ortamda bile başarılı olamayan ve birbirlerine düşen muhalefetin kafasına düşmüş.
2024 yılınızı en içten dileklerle kutlar, 2024 yılının sağlık, mutluluk, huzurun beraberinde bol ve bereketli kazançlar getirmesini dilerim.