Bir fıkra tasarladım:
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK), uzun müzakerelerden sonra, sadece İsrail’le maç yapacak bir futbol takımı kurmaya karar vermiş…
“Çocuklar (üyeler), İsrail’e gol atmaya bayılıyorlarmış da… gol yerlerse de, BM İsrail’i ırkçılıkla falan suçlar, iş kapanırmış.”
BM için win-win durumu yani…
***
Arap-İsrail-BM ilişkilerinin, kısa tarihi:
1948
İsrail, BMGK oyuyla kuruldu… Ve o günden sonra BM, bir “İsrail’i tartaklama forumu” olarak iş gördü.
İngiliz ordularının Filistin’den çekildikleri günün akşamı İsrail, ‘istiklalini’ ilan etti.
Mısır, Tel Aviv’i bombaladı…
Ürdün, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü ilhak etti.
1956
Cemal Abdülnasır’ın Mısır Cumhurbaşkanlığını elde etmesiyle İsrail-Arap gerginliği nüksetti… Mısır, Süveyş Kanalını millileştirerek, İsrail gemilerine kapadı… Eilat Limanını, abluka altına aldı.
Ablukayı, savaş nedeni sayan İsrail, Mısır’a savaş açtı… ve beş gün süren savaşın sonunda, Sina Yarımadası ve Gazze’yi işgal etti.
Mısır’ın İsrail’e saldırmayacağı hususunda garanti vermesi üzerine, BM de İsrail’e garanti verdi… ‘Acil durum’ gücünü Mısır-İsrail sınırına yerleştirdi… Böylece İsrail’in savaşta ele geçirmiş olduğu Sina Yarımadasını Mısır’a iade etmesini sağladı.
1967
Mısır, Tiran Boğazını İsrail gemilerine ‘tekrar’ kapattığını duyurdu… ve “BM Acil durum gücünün” sınırından derhal çekilmesini emretti.
1956’daki ablukayı ‘savaş nedeni’ (casus belli) sayan İsrail, BM’ye verilen ültimatomu da “Mısır’ın savaşa hazırlandığı” şeklinde yorumladı.
BM sınırdan çekilmeye hazırlanırken, İsrail Mısır’a bir dizi ‘önleyici hava saldırısı’ düzenleyerek, uçaklarını havalanamadan tahrip etti.
Mısır ve Ürdün’ün açtıkları, Altı Gün Savaşına Suriye, İsrail’i kuzeyden bombalayarak, beşinci gününde katıldı.
Ateşkes sağlandığında, İsrail:
Suriye’den, Golan Tepelerini;
Ürdün’den, bu ülkenin 1948’de ilhak etmiş olduğu, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü;
Mısır’dan da, Sina Yarımadası ve Gazze’yi almıştı.
Zaferiyle sonuçlanınca İsrail, işgal ettiği topraklardan ‘barış karşılığında’ çekilmeyi önerdi… Mısır’a kendi yüzölçümünün üç katı olan Sina Yarımadasını ‘tekrar’ iade etti.
Ürdün, Batı Şeria’yı, Mısır da Gazze’yi geri almayı reddedince, bu topraklar, “sıcak bir patates gibi” İsrail’in elinde kaldı.
1973
Ünlü İsrail istihbarat örgütlerinin ‘atladığı’ Yom Kipur Savaşında, iki nükleer güçten, ABD İsrail’i, Sovyetler Birliği ise Arap koalisyonunu destekliyordu.
Mısır ve Suriye’nin, mevcut ‘ateşkes’ hatlarını geçmeleri üzerine, taraflar arasında çatışma başladı.
Üç gün süren ağır çatışmalar sonunda İsrail, Mısır ve Suriye’nin saldırılarını durdurdu.
Yom Kipur Savaşının önemli çıkarımları oldu:
Arap tarafı, İsrail’in bölgede ‘yabancı’ olmadığını, dövüşmeden sökülüp atılamayacağını anlamış oldu.
İsrail ise, en güçlü istihbaratın bile, haber almada etkisiz kalabileceğini… Ve savaş alanında gösterilen etkileyici performans ve taktiksel üstünlüğün süreceğine dair bir garanti olmadığını anlamış oldu.
Mısır ve Ürdün, İsrail’le barış anlaşması imzaladılar. Oslo’da çok yaklaşılan İsrail-Filistin barışı, maalesef gerçekleşemedi… Daha iyisi nasip olsun diyelim.
1975
BMGK, “Siyonizm, ırkçılığın bir türüdür” şeklinde, İsrail’in temelini sorgulayan, bir karar aldı… Demokrasilerinde, İsrailli Arapların da temsil edilişini ve ulusal dillerinden birinin Arapça olmasını göz ardı ederek…
***
Düşünüyorum da BM’de olup bitenler, olağan sayılmalı… BM, bir ‘adalet’ değil, ‘alış-veriş’ yeri çünkü… Sürekli, “benim tezimi savunursan, ben de seninkini desteklerim” hesapları yapılan, kimin ‘haklı’ olduğuna değil, ülkenizin sunduğu menfaatin, hasmından fazla olmasına bakıldığı, bir AVM.
Düşmanlarının daha kalabalık olduğu, Kurt Waldheim adında eski bir Nazi’nin genel sekreterliğini yapmış olduğu, “BM Gevezeler Kurulunda”, azınlık haklarının çiğnenmesi doğal…
Başka bir matrak kuruluş da delegelerin Kuzey Kore’den “Batı demokrasilerinde insan hakları ihlallerini” dinlemek veya İran’ın başkanlık ettiği toplantıya katılmak zorunda kaldığı, BM İnsan Hakları Konseyi…
Geçenlerde, BMGK’ya “Hamas’ın 7 Ekim katliamını kınamak ve İsrailli rehinelerin iadesini istemek” üzere bir teklif yapıldı… Önerge oylandı… Reddedilince, üyeler ayakta alkışladı…
Kadın haklarını korumaktan sorumlu BM kurumları, Hamas’ın ‘tecavüz festivali’ karşısında, önce suskun kaldı… Sonra, “tüm kadınlara karşı şiddetin araştırılıp dava açılması gerektiğini” bildirdi.
Tek işi, ‘çocuklara yardım’ olan UNICEF, 40 İsrailli çocuğun kaçırılması ve öldürülmesi karşısında suskun kaldı… Kolektif Yahudi hafızasında ise, Holokost ve pogromların ‘eskide kalmış’ olmadığını anımsattı.
***
Gazze halkının çektiği sıkıntıları anlıyorum… Filistinlilerin bir devleti olması gerektiğine de yürekten inanıyorum… Ama Filistin devletinin gerçekleşmesini reddedenler, Filistin’i yönetenler… ‘İsrail genişlemeciliği’ falan değil.
Batıdaki protesto gösterilerinde, “nehirden-denize”, yani Yahudi Devletine yer bırakmayan, bir Filistin Devleti talep ediliyor… 1948’deki Filistinli yöneticilerin dayattığı gibi…
Filmin devamını göreceğiz sanki…