Türkiye'de hanımcılık hep kaybeder!

Zehra ÇENGİL Köşe Yazısı
4 Ocak 2024 Perşembe

Değerli okuyucu,

Bu yazıyı senenin son gününde Sabiha Gökçen Havalimanı Dış Hatlar Terminalinden yalnız başına Prag’a yılbaşı tatiline giden bir kadın olarak yazıyorum.

Neden özellikle bu detayı paylaştığımı düşünenler olabilir. Kısaca bir özet geçeyim: Geçen hafta YouTube fenomeni Ecem Taşer, kocasından ayrı tatile gittiğini anlattığı kısa bir video çekince, Instagram, X ve bilumum sosyal medya mecralarında büyük bir karalama kampanyasına maruz kaldı. Eşinin sabit bir işi olduğundan dolayı izin alamadığını ve kendisine “Ben böyle bir hayat yaşıyorum diye senin de buna esir olmanı istemiyorum” dediğini belirten ve “Neden hanımcı biriyle evlendim?” başlıklı bir ileti paylaşan Taşer, toplumsal linçi iliklerine kadar yaşadığı bir zaman dilimi geçirdi.

Tabii ki ilk iş olarak Ecem Taşer’in eski videoları deşilmeye başlandı. Cinsiyet eşitliğini savunduğu, ‘Yemek- temizlik- ütü’ denen ev kadınlarının kutsal üçlüsünü ‘Hayat müşterektir’ diyerek eşlerin birlikte yapması gerektiğini anlattığı, beş yıldır sutyen takmadığını vurguladığı kesitler iştah kabartmak için birebirdi ama ikiliye can alıcı darbeyi Taşer’in HPV aşısını savunduğu video vurdu. Bu videoyu da tek başına gittiği Fas tatilinden sonra yükleyince, ne kocasını aldattığı eksik kaldı, ne de eşinin dış görüntüsünü eleştirip kadın tarafının onu kullandığını iddia edenler…

Ecem Taşer, canhıraş açıklama yapıp o tatille aşının arasında bir buçuk sene olduğunu söylemek istese de, sosyal medya hesapları hacklendi. Ve bulaş sebepleri arasında cinsel ilişki de bulunan HPV virüsü için yapılan bu aşı, evli bir kadının tatilde yaptığı kaçamaklara önlem olarak lanse edildi.

Çünkü kadın dediğimiz birey, Türk toplumunun büyük bir çoğunluğunun gelenekselleşmiş kalıplarına, dogmalarına göre kocasının yanından yöresinden ayrılmamalıdır. Kumarda nasıl kasa her zaman kazanırsa, Türkiye’de de hanımcılık hep kaybeder. Değişmez kural!

Çocukluğumuzda bile ‘Kır dizini, otur’ gibi deyişlerle büyütülen, toplumsal kodlarında eşimize, eşimizin ailesine -sonsuzluk-derecesinde verici bir zihniyetle hizmet etmek, herkesi memnun etmek, kendimizi teslim etmek bulunan bizler, nasıl olur da kendi varlığımızı, zevkimizi keyfimizi birinci plana alırız? Alırsak da işte böyle zorbalığa uğrarız, müstahak bize!

 

ERKEĞİN HİZMETÇİSİ DEĞİL SEVGİLİSİ OLMAK!

Ama size bir şey söyleyeyim mi? Özellikle de hemcinslerime… Kendi başına tatile gitmek, eşinin hizmetçisi değil daimi sevgilisi olmak, ayaklarının yere basması ve yerden kesilmesi özgürlüğü o kadar güzel bir şey ki…

Biz insanlar, keşfettiğimiz ve öğrendiğimiz sürece varız. Tabii ki yanımızda sevdiğimiz insanlarla tüm bu renkleri yaşamak bizi de mutlu eder ama çevremizdekilerin o an imkânları bulunmuyor diye kendimizi siyaha ya da beyaza mahkûm edemeyiz. Bizler, kadın kimliğimizden önce insan olmanın gerektirdiği gibi okuyacağız, gezeceğiz, göreceğiz, kendimizi geliştireceğiz. Çünkü bu toplumun devamı olan nesli de yetiştirecek olan anneler bizlerin arasından çıkıyor.

Televizyonda her gün yayınlanan kadın programlarına bakarsanız, aldatma olaylarının en çok yaygın olduğu yerlerin, muhafazakarlığı en üst düzeyde savunan bölgeler olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Kadınların özgürlüğüne müdahale etmek yerine, kadına şiddete ses çıkaran bir toplum ümidi ile…

Hepinizin yeni yılı kutlu olsun. 2024’ün her birimize mucizeleriyle gelmesini diliyorum.

 

ATATÜRK SEVGİMİZ TARTIŞMAYA KAPALI!

Geçen hafta gündeme bomba gibi düşen olayların arasında, toplumsal olarak bizi en çok birleştiren şüphesiz Suudi Arabistan’da oynanan Galatasaray ve Fenerbahçe Süper Kupa finalinde yaşanan dayatmaya verdiğimiz tepki oldu. Atatürk posterlerinin sahaya alınmaması saygısızlığına karşı sergilediğimiz dimdik duruş yabancı basında dahi geniş yankı buldu.

Kurucu liderimiz Atatürk’ün ilke ve öğretilerinin paha biçilemez olduğunu, dünyaya daha iyi gösteremezdik. Bu onurlu tavırda emeği geçen başta Fenerbahçe Başkanı Ali Koç ve Galatasaray Başkanı Dursun Özbek olmak üzere tüm futbolcuları ve perde arkasındaki ekibi kutluyor ve teşekkür ediyorum.

Yalnız şunu da eklemeden geçemeyeceğim, Fenerbahçe ve Galatasaray aynı uçakta gelip onları havalimanında karşılayan taraftarı birlikte selamlasalardı gerçek bir efsane olmaz mıydı?

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün