Eski yazar dostlarımla ne zaman bir araya gelsem, uzun yıllar boyunca onları ağırladığım dükkânın ikinci katına çıkan ahşap merdivenini anımsatırlar. Artık ne bu dükkân kaldı, ne de ortak anılarımızı taşıyan merdiven. Doğrusu, ömrümün uzun bir dönemi, katları birbirine bağlayan bu basamakları inip çıkmakla geçti. Bununla ilgili yazdığım bir deneme de, İçimde Bir Başka Ben adlı kitabımda yer alıyor. Bu yazımı kısa bir alıntıyla anımsatmak istiyorum:
“Düşünüyorum da, yıllar boyunca kimleri çıkartmak zorunda bırakmadım ki bu dik merdivenden?.. Her bir basamağın dili olsa da söylese… Yazar dostlarım, arkadaşlarım, özel olarak görüşmek isteyenler… Sanıyorum yalnız benim değil, orada ağırladığım birçok arkadaşın anılarında da yer almış olmalı ki, her karşılaşmamızda bu dar yerdeki birlikteliklerimizi, belirli zamanlarda gerçekleştirdiğimiz söyleşileri özlemle dile getiriyorlar. Özellikle düşme kaygısıyla inip çıktıkları, o dik ahşap merdiven!”
Yine aynı deneme içinde bu merdiveni şöyle tanımlamaya çalışmıştım:
“İlk basamağın sağ, ikincinin sol, üçüncünün yine sağ, böylece sonuna kadar birer tarafı daha çok aşınmış duruyor. Ayak izimi sürercesine son basamağına kadar bakışlarımı bir bir kaydırıyorum. Kırk beş yıl önce yenilendiğinde, daha genç bir adamdım. Aradan geçen zaman içinde bu merdivenden sürekli inip çıkmışım; her gün onlarca, belki yüzlerce kez. Aşınma izlerinden gördüğüm kadarıyla bilinçli ya da bilinç dışı, çıkarken önce sağ ayağımı atmışım, sonra da sol. O izler bir bakıma arkamda bıraktığım uzun bir geçmişi, bir yaşanmışlığı ortaya koyuyor.”
Bu denemeyi yazmamın üstünden neredeyse yirmi yıl geçti. Artık varlığı olmasa da, bir imge olarak belleğim bir kıyısından arada bir göz kırpıyor.
Haşim’in ünlü şiirinde geçen dizeyi hepimiz biliyoruz: “Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden”. Şair bunu hangi amaçla yazmış olursa olsun, ben yine ona uyarak, yaşım gereği, basamakları tırmanırken soluk soluğa kalmadan hızımı düşürmek zorunda kalıyorum.
Haşim’in Merdiven’i kadar ünlü olmasa da Özdemir Asaf’ın aynı adlı şiirdeki dizeler bana daha çok şeyi çağrıştırıyor:
“O zamanları şimdi daha iyi görüyorum / Bir şiirdi her basamak
Sonra bir satırı unutuldu inerken / İnerken bir baş dönmesi
Şimdi merdivenleri çıkarken / Her basamak bir roman”
Ne denli sağlıklı görünsek de, her karşımıza çıktığında basamaklar ilerleyen yaşımızı anımsatıyor. Bir zamanlar ikişer ikişer atladığımız, bir solukta koşarak çıktığımız merdivenler, artık kurulmuş birer tuzak gibi görünüyorlar. Bu yüzden ağır ağır, sakınarak tırmanmamız doğal oluyor.
Merdivenlerden söz ederken Georges Perec’in Yaşam Kullanma Kılavuzu’nda yer alan şu sözlerini de eklemek isterim:
“Geçen her şey merdivenden geçer, gelen her şey merdivenden gelir, mektuplar, davetiyeler, taşınanların getirdikleri ya da götürdükleri mobilya, acilen çağrılan hekim, uzak bir seyahatten dönen yolcu… Merdiven bu nedenle anonim, soğuk ve neredeyse düşman bir yerdir.”
İster bir imge olarak, isterse anılarımız arasında yer alan görüntülerle, merdiven deyince sanırım hepimizin söyleyecek bir sözü vardır.