Geçtiğimiz hafta siyasetten bağımsız bir Türk astronotun, uzaya adım atması vesilesiyle hep birlikte gururlandık. Hangi şartlarla ve maddi kısmı ne kadar ağır olursa olsun ülkemizin imajı ve geleceğe gençlerimizin umutla bakabilmesi için çok değerliydi. Atatürk’ün ‘İstikbal Göklerdedir!’ sözünü hatırlayıp gururlandık.
Her ne hikmetse, sadece bu konu üzerinde bile o kadar dezenformasyon haber yayıldı ki, değerli bilim insanımızı kimi haber kaynakları ellerinden geldikçe değersizleştirmeye çalıştı. Tıpkı söz konusu olan Ortadoğu haberleri olduğunda at gözlüklerimizle tek taraf bakabildikleri gibi…
Sizler de artık bu yoğun o taraf bu taraf siyaseti ve dezenformasyondan yorulmadınız mı? Sadece bizim taraf mı başardığında alkışlanmalı? Yerel seçimleri de bu gözle okuduğumuz için adaylara kimse odaklanabilmiş değil…
Dilerim toplumun her kanadında bu particilik son bulur…
Yeldeğirmeni Eski Yahudi Mektebi ‘Atölye’ oldu…
Yeldeğirmeni-Haydarpaşa semti gerek çok kültürlü dokusu gerekse de bu dokuyu günümüzde hissettiren İstanbul’un ilk apartmanları, kafeleri, hikâyeleri ile Asya yakasındaki favori mekânlarımdan biridir. Geçtiğimiz ekim ayında, restorasyonu sonrası yuva olarak hizmet veren, ardından da kapatılan, Mimar Hayim Beraha’nın elinden çıkan Haydarpaşa Yahudi Mektebinin bir ‘akademi-kafe’ olarak kapılarını açtığını öğrendim.
Bu tip artık bulundukları konum nedeniyle kullanılmama kararı alınan yapıların kiraya verilirken sanata ve kültüre hitap eden, bölgeye değer katacak kurumlara verilmesini doğru buldum.
Dilerim, mekânın hafızasını yaşatan etkinliklere de ileriki dönemlerde ev sahipliği yaparlar…
Haksızlıklar karşısında bir gün ‘Hepimiz Musevi’yiz diyebilmek bu ülkede mümkün olabilir mi?
Değerli dostum, araştırmacı yazar Serdar Korucu’nun, yıllar evvel ‘Dimitrios Kalumenos'un Objektifinden 6/7 Eylül 1955: Hem Malınızı Hem Canınızı’ kitabının üzerine gerçekleştirdiği bir toplantıda konu bu topraklarda farklı inanç mensuplarının yaşadıkları haksızlıklara geldiğinde, rahmetli Agos gazetesi yazarı Hrant Dink’in katledilişi hatırlanmış ve katılımcılardan akıllara ‘Bir gün Allah korusun benzer bir durumda ‘Hepimiz Yahudi’yiz!’ diyebilmek bu ülkede mümkün mü sorusu gelmişti…
Geçtiğimiz 19 Ocak’ta tam 17 yıl evvel olduğu gibi Hrant’ın katledildiği Agos gazetesi önü arkadaşları ve sevenleriyle dolup taşmış, saat 14.30 itibari ile duyarlı her vatandaş bir yandan Hrant’ı anarken, adalet çağrısını bu yıl da yinelemişti. Anmayı izlerken, aklımda bu soru ‘Acaba bir gün…’ diyebilmiştim sadece.
Sapla samanı birbirine karıştıran, komplo teorilerinden din düşmanlığına, antisemitizmin uçlarına varan mevcut yaklaşımlarda canım ülkemde söz konusu Türk Yahudileri ise olumlu bir söz duymak gittikçe zorlaşıyor…
Dilerim, bu topraklar hiçbir zaman bir Hrant daha kurban vermez ve nasıl yalnızlaştırıldığımız bir an evvel fark edilir…
Herkes için adaletin var olduğu bir dünya dileğiyle!