'27 Ocak' ve sarı fıskiye

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
31 Ocak 2024 Çarşamba

New Yorklu yazar Fran Lebowitz’in kaleme aldığı, ‘Fran Lebowitz Kitabı’ başlıklı yapıt, ocak ayında Düşbaz Kitaplar tarafından yayınlandı. Yazar kitabında çağdaş şehir yaşamının değişimlerini, eğilimlerini, çılgınlıklarını ve ahlak kurallarını irdelemiş.

Elli yıllık yazarlık yaşantısında, insanların okudukları kitaplarda kendilerinden bir şeyler bulup özdeşleştiklerini gözlemlemiş. Lebowitz bu anlayışı reddederek, ‘kitap bir ayna değil, bir kapı olmalı’ görüşünü savunuyor.

↔↔↔

Holokost’un ne olduğunu ilk öğrendiğimde anlamakta zorluk çekmiş, kâbus ötesi diye nitelendirmiştim. Hafızama kazınan ilk görseller ise Auschwitz Kampının girişindeki ‘Arbeit macht frei’ (Çalışmak özgürleştirir) yazısıyla raylarda yürüyen tutukluların çizgili kıyafetlerine iliştirilen sarı yıldız olmuştu.

↔↔↔

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2005’te II. Dünya Savaşı döneminde gerçekleşen Holokost trajedisini 27 Ocak’ta Uluslararası Anma Günü olarak kabul etti.

27 Ocak 1945’te Auschwitz Kampının kurtarılışı ile sonlanan Soykırım, her yıl bu tarihte dünya ülkelerinde anılır.

Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü hem yitirilenleri anmak, hem de gelecek nesillerin nefret, ırkçılık ve önyargıya karşı durmalarını bir kez daha hatırlatmak amacını taşır.

Ne yazık ki günümüzde yaşananlar, Fran Lebowitz’in savunduğu üzere, insanlığa ne ayna tuttu, ne de bir kapı araladı.

↔↔↔

İsviçre’de Cenevre kentinin simgesi olan ve şehrin her yerinden görülebilen tarihi su fıskiyesi 27 Ocak gecesi sarı ışıkla aydınlatıldı. Yükseklere ulaşan sular Nazilerin ölüm kamplarına gönderdikleri Yahudilere takılan sarı yıldızı simgeliyordu.

Taksim Gümüşsuyu’ndaki Alman Konsolosluğu 79. Holokost Kurbanlarını Anma Günü 27 Ocak’ta ‘#WeRemember’ (Hatırlıyoruz) hashtag’ini koydu.

Anıyoruz, unutmuyoruz, hatırlatıyoruz… Yine de yeterli olmuyor. Günümüzde, Holokost’tan sağ kurtulanlara aynı duyguları bir kez daha yaşatmak hangi akla, mantığa sığıyor?

↔↔↔

‘Dünya ne zaman dibe vuracak; ne zaman sıfırlanıp yeniden düzlüğe çıkacak?’ diye düşünüyorum.

Reklamın iyisi, kötüsü olmaz, yine de…

İki Fransız aktivistin, ziyaretçilerin şaşkın bakışları arasında Louvre Müzesindeki Mona Lisa’ya iki kutu çorba fırlatarak tabloyu lekelemesi gündem oluşturdu.

Eylemleri sırasında, ülke genelinde gelirlerinin düşük olmasından yakınan çiftçiler günlerdir sürdürdükleri protestolara yanıt alamayınca “Hangisi daha önemli? Sanat mı, sağlıklı, sürdürebilir beslenme hakkı mı? Tarım sistemimiz ölüyor” diye seslendiler.

Sosyal medya haberlerine göre, çorbanın atılması, bir sivil direniş kampanyasının başlangıcı. Olay ses getirdi mi; getirdi. Aktivistler taleplerinde haklı mıydı; haklıydı. İnsanlar her yerde kızgın, kırgın, her an patlamaya hazır. Yine de… Tepkinin bir sanat eserine verilmesi pek ‘normal’ değil. Zaten ‘normal’ sözcüğü de artık pek kullanılmıyor.

Sağlıkla kalın.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün