Tarih sayfalarının en özlü tespiti Nazi Partisi propaganda bakanı Goebbels’a aittir. Ve günümüzde hala geçerlidir: “Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır.” Öyle ya, bir yalan, hele ki sonuçlarından korunacak kadar güçlü bir yapı tarafından üretilmişse sonunda gerçeğe dönüşür. Bastırın, inanırlar. Geçmişte pek çok örneği var. Daha az bilinen bir iki örneği anımsayıp hızlıca günümüze gelmek isterim.
Dün gece Tarih Kanalı’nda rastladım: II. Dünya Savaşı sırasında Katyn Ormanı’nda 22 bin Polonya asıllı subay ve siviline ait bir katliamın kalıntıları bulundu. Katliamı hem SSCB hem de Nazi Almanya’sının yapmış olabileceğine dair kanıtlar vardı. Gerçek, bu katliamın tabii ki Sovyet lideri Stalin’in emri ile yapıldığıydı. Ve bu konuda kendinden emin olan Nazi Hükümeti Katyn meselesini olabildiğince büyüterek propaganda aracına çevirdi. Kendilerinin bu konudaki soruşturma ısrarı, ortadaki büyük suçun, 6 milyon Yahudi’nin katliamının gizlenmesine yardım ediyordu. Aynı soruşturmanın çalışma kamplarına genişletilmesi gereksizdi. Sovyetler soykırımcıydı! (aksini iddia etmek de zor) Propaganda öyle buyurmuştu…
Tarihten başka bir örnek de Mao’nun 1976’daki cenaze töreninden. Financial Times’da gördüğüm fotoğrafta, Mao’nun yakın yardımcıları tarihin sayfalarından silinmek üzere cenaze töreninden de silinmişler… Mao'nun siyasal çizgisine ve isteklerine bağlılık gösteren Dörtlü Çete Mao’nun ölümünden sonra itibarsızlaştırıldılar.
Yazının bundan sonrası daha güncel…
Günümüzde sahte haberlerin yayılması daha hızlı ve etkili. Hemen ilk aklıma gelen örneği vereyim: Bir ay önce ABD’de resmi bir kuruluş olan SEC’in sosyal medya hesabı sadece birkaç dakikalığına ele geçirildi. Menkul kıymet suistimallerini engelleme ve denetleme görevi olan bu kurumun hesabına inanmayıp da kime inansın insanlar? Haber Bitcoin ETF’sinin onayı ile ilgiliydi. Ve dakikalar içinde 90 milyon USD’lik alışveriş oldu.
Bir haberin doğruluğu kanıtlanmasa da gönüllü olarak (her gördüğünü gerçek sanan naifler tarafından) yayılması geçmişe göre daha hızlı ve etkili olmaya başladı. Çoğu sefer olumsuz içerikler, hızlıca beklenilen tepkiyi doğuruyor ve paylaşılmaya başlıyor. Halbuki bu içeriklerin sahte olma ihtimali yüksek ve belli bir amaca hizmet ediyor. Kasıtlı olarak birbirimize ve kurumlara olan güvenimizi sarsmak için medyaya sürülüyor. Veya asıl daha büyük düzenbazlıkların ört bas edilmesi için güçlü doz uyuşturucu olarak kızgınlık ve infialin hedefini saptırmayı amaçlıyor. Örneğin geçtiğimiz haftalarda bir bankayı da dahil ederek sporcuları içine alan yatırım entrikası tastamam istenilen dozda infial yarattı. İsmi geçen banka, kendi nezdinde bir fon hesabı olmadığını defalarca açıklamaya çalıştı. Acaba medyada biz onunla eğlenirken esas gündemde neler oluyordu, hiç bilemeyeceğiz…
Öyle bir kısır döngü içindeyiz ki, hele seçim dönemlerinde deepfake ile üretilmiş saçma haberlere inanmamak için zırhlanmaktan, bazı gerçekleri de yalan sanıp önemsememe yanılgısına düşüyoruz. 2024 yılında pek çok demokrasi ülkesinde seçim olacak, teknolojinin incelikle ürettiği deepfake’lerin etkili olması kaçınılmaz.
Kısacası, robotlar üretiyor, biz de kızıp zehir zemberek paylaşıyoruz. Geçmişte propaganda bakanlarının özenerek geliştirdiği stratejilere biz bugün gönüllü olarak aracı oluyoruz. Gerçekler sahte haberler arasında yok olup gidiyor…