Vladimir Putin her türlü ambargoya, yaptırıma ve hukuk çağrısına yine kayıtsız kaldı; daha önceden defalarca zehirlediği ve öldürtmeye çalıştığı hukukçu Aleksei Navalny’i hapiste sonunda ebediyen susturdu.
4 Haziran 1976 doğumlu Navalny 16 Şubat 2024’te Kuzey Kutbunda bir hapishanede öldü.
Herkesin her mevzuda ‘fikir sahibi’ olduğu, insan hayatı mevzu bahisken bile şuursuzca takım tutarcasına Rusya aşkından yananların baskıyı romantikleştirmesinden, sol fobisi muhtevilerin komplo teorilerine kadar çeşit çeşit saçmalık duyduk…
Bunları bir kenara itip gerçeklikten, dostluktan, mücadeleden ve karakterden bahsedelim istedim…
Navalny üzerine Washington Post’ta bir arkadaşının yazdığı yazıdan kesitler sunmak istedim. Michael McFaul Amerika’nın eski Rusya Büyükelçisi arkadaşının kaybı üzerine yüreğime çok dokunan basitlikte ve içtenlikle yazmış…
Yazının bir kısmına beraber bakalım…
“Vladimir Putin benim arkadaşımı öldürdü. Özgür dünyanın nasıl tepki vereceği ve politik mevzuları konuşacağımız gün gelecek…
Ama şu an ben yalnızca anılarımı paylaşacağım…
Tanıdığım Aleksei Navalny son derece akıllıydı. Bence bir entelektüeli entelektüel yapan şey fikrini değiştirmeye cesareti olmasıdır…
Kafkaslar ve Kırım hakkında geçmişte söylediği çok şeyde fikir ayrılıklarımız oldu. Beni dinledi ve geçmişte kendi söyledikleri üzerine düşünüp onları yeniden tarttı.
1990’lardaki neo-liberal görüşlerimle ilgili yeri geldi bana yüklendi. Batının sosyal demokrasiyi desteklememesi sebebiyle Rusya’nın bugünlere geldiğini ifade etti. Haklıydı…
Öğrenmek diye buna derim…
Öğrenmek ve öğretmek konusunda müthişti.
Muazzam bir aurası vardı.
2009’da Beyaz Saray’da tanıştığımızda ben Ulusal Güvenlik Konseyinde görevliydim. O zamanki ‘patronum’ Barack Obama aurası ve karizmasıyla ün salmıştı… Navalny Obama kalibresinde bir karizmaya sahipti!
Putin’in niye ondan korktuğunu anlamıştım.
Özgür ve açık bir seçim ortamında Navalny, Putin’i yerle bir ederdi…
Rusya’da yaklaşan seçim anketlerini her okuduğunuzda bunu da unutmayın!
Benim tanıdığım Alexei acayip komikti. ABD’nin Rusya Büyükelçiliği görevinde bulunduğum 2012-2014 arasında resmen oturup konuşmuş olmasak da Moscow Times gazetesinin yıllık yemeğinde karşılaşmıştık.
Navalny açıkça yapılacak her görüşmenin ardından komplo teorisyenlerinin ve Putin’in medya kanallarının, muhaliflerin Amerika tarafından desteklendiğini ortaya atacaklarını söyledi. Biz de ondan dolayı hep Twitter’da komik ve keyifli sohbetlerimize devam ettik.
Bir defa Rusya için ‘vahşi bir ülke’ ifadesini kullandığım için sokakta ve her yerde çok kimse tarafından gayri diplomatik üslubum için eleştirildim. Alexei onlardan değildi…
Bana diplomatik dokunulmazlığım olduğundan mevzunun üzerine neden gitmediğimi sordu…
Hatta Navalny bir kez bir metro istasyonunda son vagonda (Sovyet günlerindeki gibi) buluşmamız konusunda talimat verdi.
Benim ve tüm dünyanın tanıdığı Navalny son derece cesur ve inandıklarının arkasında duran bir adamdı. Putin’in yozlaşmış düzenine ve ülkesinin üzerine çökmüş tek adam diktatörlüğüne karşı hürriyet için çırpınan bir adamdı.
(…) Navalny özgür bir Rusya hayal ediyordu.
Barbarca insanları öldüren Putin gibi diktatörler hayata son verebilir fakat fikirleri asla yok edemezler.
Ne zaman olur bilmem fakat Navalny’nin fikirleri, Putin’in baskıcı rejiminden sonra da var olacak…”
Arkadaşı Michael McFaul bu genç, yakışıklı ve cesur lider hakkında bunları yazmış…
Daha doğrusu yazdıklarından bu satırları çevirmeyi tercih ettim.
New York Times’da Navalny’nin ölümden korkmadığını ve “Putin’i bir çardan ziyade zevksiz bir mafya babasına” benzettiğini okuduğumda tebessüm ettim…
Bana eskiden espri sahibi olan siyasileri anımsattı… Ölümün karşısında bu derece korkusuz olmak her yiğidin harcı değil.
Hatta Navalny’nin unutulmayan başka müthiş bir Putin açıklamasını da hatırlatayım…
“Beni zehirlemeye çalıştı ve ben hayatta kalarak onun moralini bozdum, tarihteki yerini Özgürlükçü Alexander veya Bilge Yaroslav gibi almayacak, ancak iç çamaşırına zehir koydurtan Vladimir olarak anılacak” diyerek ölümden dönmesini bile Putin ile dalga geçerek anlattı…
Navalny geride yoldaşı Yulia’yı ve iki çocuğunu bıraktı…
Binlerce kişi ölüm haberini alınca sokağa döküldü…
400 kişi tutuklandı…
Biden “Putin’in tamamıyla sorumlu olduğunu” söyledi…
Yaptırımlar, söylemler kâfi değil…
İyi insanların sistematik olarak susturulduğu bir dünyada değişim beklentisinde olmak ne kadar gerçekçi bilmiyorum…
Ama böyle insanların izlerinin silinmediğini ve daima yaşayacaklarını biliyorum…
Navalny yalnız Rusya’ya ait değil hepimize ait…
Nazım’a, Mumcu’ya, Rabin’e, MLK’ye ve herkese bizden selam söyle…
Nazdrovya Aleksei…