Müsaade ederseniz 16 Şubat 2022 tarihindeki yazımdan iki paragrafla başlamak istiyorum:
“Önce sizi rahatlatmaya çalışayım. Bence, birbirlerine saldırmayacaklar. Başta Ukraynalıların böyle bir niyetleri yok. Ancak şundan da emin olun. Rusya hiçbir şekilde batılı bir askerî gücün ve hele NATO’nun Ukrayna’ya yerleşmesine asla müsaade etmez… Buna paralel olarak da Kırım Yarımadasının hâkimiyetini de başka hiçbir devlete bırakmaz.”
Rusların güvenlik konusunda hassasiyetlerini, geçmişte yaşanan ihtilafları geniş bir şekilde anlattıktan sonra yazıma şöyle son vermiştim:
“Şimdi başa dönelim. Siz bir Rus yöneticisi olsanız Ukrayna’da yabancı güçlerin yerleşmesine müsaade eder misiniz? Kırım’ı başka bir ülkenin hâkimiyetine bırakır mısınız?”
5 Temmuz 2023 tarihli yazımda, belki hatırlarsınız, ‘Chat GPT’ ile savaş hakkında konuşmuştum; o da şöyle bir ihtimalden bahsetmişti:
“Mevcut durum yani ‘status quo’nun devamı… Bu şartlar altında iki tarafın da kazanmayacağı belli olan zafer hayalleri devam eder. Bu da şu anda zaten bölünmüş olan toprakların fiilen Rusya’nın hâkimiyeti altında kalmasını ifade eder.”
Savaş üçüncü yılına giriyor.
İki taraf inanılması güç kayıplara uğradılar. İnanılması güç diyorum. İnsan varlığının dünyanın en kıymetli unsuru olduğunu ve bu uğurda taviz verilmemesi gerektiğini savunan ‘medeni dünya milletleri’ en azından geçici bir ateşkes ve müzakere yollarını arayacaklarına tam ters bir yol izlediler.
Yaşanmakta olan altyapı tahribatlarını, ekonomik sıkıntıları, maalesef kaybedilen asker ve sivili kayıplarını hepimiz yerli veya yabancı tüm görsel ve yazılı basın yayın organlarında izliyoruz.
Ancak halen devam eden ve hemen tüm dünya ülkelerini yakından ilgilendiren Ukraynalı mültecilerden pek bahsedilmiyor… Esasen mülteci sayısı bile, tam belli değil. Sekiz milyon diyen var, 5 milyon diyen var. Gerçek şu ki ABD’ den başlayarak tüm AB ülkeleri ve ülkemiz dâhil olmak üzere muazzam bir coğrafyaya yayılmış vaziyetteler.
Tabiatıyla, yıllardan beri Ukrayna’da belki de birkaç nesildir yaşayan Rus kökenli ancak Ukrayna kimlikli insanlar da yerlerini ve yurtlarını terk ederek Rusya’ya göç etmek zorunda kaldılar.
Daha da ilginci takriben 750 bin Ukraynalı, Rus hükumetinden geçici vize ve sığınma talebiyle Rusya’ya göç ettiler…
II. Dünya Savaşı’nda beri Avrupa’da görülmemiş böyle bir göç dalgası önümüzde dururken batılı ülke liderlerinden gelen beyanatlar samimi olarak söyleyeyim kulunuzu hayretler içinde bırakmaktadır.
Geçen hafta batılı liderler Ukrayna’ya tam destek vereceklerini açıkça ifade ettiler. “Pes etmeyin savaşa devam edin” gibi akıl almaz sözler söylendi. Bu arada yaptıkları yardımın 170 milyar Euro’ya vardığını söylemekten de geri durmadılar.
ABD’li uzmanlar ise savaşın Rusya’ya maliyetinin 211 milyar doları aştığını hesaplamışlar.
Aynı esnada NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de Ukraynalılara milyarlarca dolar daha askeri yardımda bulunacaklarını vaat etti…
ABD Başkanı Biden ise, Ukrayna’ya 61 milyar dolarlık yeni bir askerî yardım için kongreye müracaat ederken, Rusya’ya 500 yeni yaptırım uygulayacağını beyanla, bu ülkenin gücünü daha da zayıflatacağı iddiasında bulundu.
Ukrayna askerî liderleri ise “Zafer kesinlikle bizim olacak” demekte.
Tüm bunlara karşılık Rusya Başkanı Putin, tam savaş pilotu kıyafetini giyinip nükleer başlık taşıyan bir uçağa binerek poz vermiş ve bu resim bütün dünyaya dağıtılmış.
Özetle ufukta pek bir barış umudu görünmüyor gibi…
Kulunuz yine de o kadar umutsuz değil.
Çin’in açık desteğini alan Rusya stratejik durumunu güçlendirmiş vaziyettedir. Daha önemlisi batı kaynakları ve askeri gözlemcileri bu üstünlüklerini teyit etmektedir.
AB ülkeleri tüm yapılan yardımlara ve gösterdikleri dayanışmaya rağmen bu savaşın bir galibinin olmayacağını anlamaya başlamışlardır.
NATO ülkeleri arasında ise bu ihtilaftaki davranışları hususunda ciddî görüş aykırılıkları mevcut.
ABD’de ise yapılan yardımlar konusunda Kongre ve Senato üyeleri arasında mutabakat yok. Bazı üyeler artık yardımların bir işe yaramadığını açıkça dile getirmekte. Hele Biden’ın basın sözcülerinden birinin geçen hafta savaşı ‘sterile’ (kısır) kelimesiyle nitelendirmesini özetin özeti olarak kabul ediyorum.
Temennim, bilhassa Batı’da, II. Dünya Savaşı’nda sonra, mucizeler yaratan liderlere benzer yeni siyasi kişiliklerin tekrar ortaya çıkmalarıdır.*
---
* ABD’de Dwight Eisenhower, John Kennedy, Ronald Reagan; İngiltere’de Winston Churchill ve Margaret Thatcher; Fransa’da Charles de Gaulle ve Jacques Chaban-Delmas; Almanya’da Konrad Adenauer, Willy Brandt, Ludwig Erhard ve Angela Merkel. Hepsini hayranlıkla anıyorum.