Öğretmen olarak öğrencilerin en büyük rahatsızlıklarından biri ‘başkalarını suçlama’ konusunda ne kadar çaba gösterdikleridir. Bir şeyler ters gittiğinde, istediğimiz gibi başarılı olamayınca, işler yolunda gitmediğinde suçlayacak birini bulmaya çaba gösteririz. Peraşamızda da altın buzağı günahı sonrasında herkesin birbirini suçladığını görebiliriz. Bir kişi hariç. Olayda hiçbir suçu olmamasına karşı Moşe kişisel sorumluluk alır ve Bene Yisrael’in affedilmesi için çaba gösterir.
Hâlbuki Moşe bu sorumluluktan pekâlâ kaçabilirdi. Moşe’nin olmadığı yerde gerçekleşen bir hatadan nasıl sorumlu tutulabilir sorusu oldukça mantıklıdır. Ancak muhteşem bir lider olan Moşe bunu yapmaz. Ceza göreceklerse bu konuda kendisinin dışarıda kalmasını kabul etmez. Bene Yisrael’in affedilmemesi durumunda Tanrı’ya “beni yazdığın kitaplardan sil” ifadesini kullanacak kadar kendini ortaya koyar.
Evet, çoğumuz Moşe gibi davranmayız. Sorumluluk almak yerine en kolay yolu, başkalarını suçlamayı tercih ederiz.
Belki de kendimizi büyütmekten, geliştirmekten ve daha fazla sorumluluk almaktan çekiniriz. İçimizdeki potansiyeli açığa çıkarmanın en iyi yolu zorlayıcı deneyimlerle baş etmeyi öğrenebilmektir. Bu çabalama ve mücadeleyle gelişebilir. Sıklıkla bize kefil olmaları için öne sürdüğümüz Avraam, Yitshak ve Yaakov’un yaşamları sürekli olarak deneyim ve testlerle geçmiştir. Onların mücadeleleri bazen başarılı bazen başarısız olsa da mücadeleden asla vazgeçmedikleri bir gerçektir. Bunun sonunda birçok toplumun atası olmak gibi büyük bir şerefe ulaşabilmişlerdir.
Moşe, altın buzağı günahından sonra halk için Tanrı'ya yalvardığında “Hata aam hataa gedola / Bu millet büyük bir günah işledi” ifadesini kullanır. İlk bakışta savunma için iyi bir başlangıç gibi durmuyor. Ancak Moşe burada sorumluluğu üstlenir. Kendi liderliği altında gerçekleşen hatadan söz eder. İşte buna ‘liderlik’ deriz. Başkalarını suçlamak yerine sorumluluk almak liderliğin bir gereğidir.
Bunu hepimiz yaparız aslında. Sabah geç kalkmışızdır ve Tefila sinagoga geldiğimizde başlamıştır. Aklımızdan “Bir, iki dakika beni bekleseler ne olurdu?” sorusu elbette geçer. Ancak onun yerine biraz erken kalkıp işlerimi daha erken bitirip Tefila’ya zamanında yetişebilirim demek daha doğru olacaktır.
Hepimiz bazen yanlış şeyler yaparız. Bu insan olmanın bir parçasıdır. Ama daha da önemlisi, gelişmenin bir gereğidir. Hatalarımızdan ders alabilmek, yeniden aynı yanlışı yapmamak için başkalarını suçlamak yerine hatalarımızın sorumluluğunu almamız gerekir.