Kadınlar Gününün tüm günlerden ziyade zar zor ancak yayılabildiği bu haftaya özel bir yazı kaleme almak istedim. 18 yaş ve üzeri okuyucu kitlesi için uygundur. Cinsellik ve çıplaklık unsurları içerir. Ancak olumlu örnek oluşturabilecek unsurlar içermesini hedefliyorum. Konumuz, cinsellikte kadın-erkek eşitliği ve bu yolda katkılarını yadsıyamayacağımız iki önemli doktor.
Gottingen şehrinde 1881 yılında doğan Ernst Grafenberg, bilim ve tıp dünyasında gebeliği önleyici spirali icat etmesiyle biliniyor. Almanya’da önce doğum kontrol, arkasından da tahmin edebileceğiniz gibi Yahudi olmak yasaklanınca Dr. Grafenberg, zorlu bir kaçışla Sibirya üzerinden Kaliforniya’ya gidiyor. 1950’de New York’ta Mount Sinai Hastanesinde çalışırken idrar yolunun kadınların cinsel hayatındaki rolü hakkındaki “İdrar yolu mu, ne alaka?” dedirten bilimsel makalesini yayınlıyor.
Bu makaleden 30 yıl sonra jinekoloji çevresi kadınların hassas bölgesine Dr. Grafenberg’ın adını vermeyi uygun görüyorlar. Daha sonra kısaltılarak ‘G noktası’ dedikleri... Şundan emin olabilirsiniz ki pek az kadın o bölgelerine Yahudi bir adamın adının verildiğini biliyordur. Bunu sonuna kadar hak kediyor Dr. G çünkü bu zamana kadar hiç kimse ama hiç kimse kadınların doğal hakkı olan cinsel zevkin bilimsel olarak nasıl elde edilebileceği ile yakından ilgilenmemişti. Freud mesela 1905’te klitoris ve vajinal orgazmı birbirinden kesin sınırlarla ayırmış, ikincisini olamayanların ‘olgunlaşamamış’ çocuksu kalmış kadınlar olduğunu söylemişti, hatta frijit olduklarını ve depresyonda olduklarını da. Kendisinin milyarlarca orgazm taklidinin arkasında imzası var desek yeridir.
G Noktasına dönecek olursak, yıllarca arandı, kimi kadınlarda bulundu, kimi kadınlarda bulunamadı, varlığı veya yokluğu hakkında kesin bir karara varılmadı. G noktasını klitoris, idrar yolu ve vajinayı kapsayan birbirine bağlı karmaşık bir yapı olarak kabul ettik ama evrensel olarak tüm kadınlarda şuradadır diye bir sonuca varamadık. Ancak yanılmayın bilim başarısız olmadı aksine G noktasını değil en önemli noktayı bulduk. MR, ultrason gibi son teknolojik gelişmeler ışığında klitorisin 8 binden fazla sinir ucunun yerleştiği, vajinanın üzerinde bir eğer gibi ters Y şeklinde, idrar yolu boyunca uzayıp giden, başlı başına bir organ olduğu ortaya çıkmıştı. Klitorisi bir buz dağı gibi düşünebilirsiniz, gözle görünen ucundan kat kat fazla derinlerde devam ediyor. Orgazmları iki çeşide ayırmanın gereksizliği gözler önüne serilmişti çünkü bütün yollar Roma’ya çıkıyordu. Klitorisin gözle dışarıdan görünen ucundan da olsa, vajinanın içinden de olsa yine klitoris organı baskılandığı için tek bir orgazm vardı, klitoral orgazm. Dahası vajinayı oluşturan hücreler dokunulmaya karşı o kadar da hassas değil. Kadınlar neden spiral taktırırken anesteziye ihtiyaç duymuyor? Erkekler cinsel birleşmeyi tercih ettikleri için yüzyıllarca dünyada kadınların yalnızca üçte birinin ulaşabildikleri vajinal orgazmı pompalayıp durdular. Ne de olsa kadınlar erkeklere göre yatakta da ikincildi. Eşit zevk alma hakkı aramak yerine eşlerini memnun etmeye odaklandılar. Bilim insanlarının keşfettiği asıl önemli noktaya dönecek olursak, o da orgazmı etkileyen en önemli organın klitoristen bile önce gelen beyin olduğuydu. Bu da bizi bahsetmek istediğim ikinci doktorumuz Ruth Westheimer’a getiriyor.
Tıp değilse de felsefe doktoru yani PhD olan Ruth Westheimer, seks ve ilişkiler üzerine yazdığı kitaplar ve yaptığı radyo ve televizyon programları ile Dr. Ruth olarak isim yapmış bir terapist. Programını konuklarına ‘orgazm’ diye bağırtarak açan bu açık sözlü ve muzip kadın, bir Holokost kurtulanı ve 1948 Arap-İsrail savaşında bir sniper’dı. Sorbonne’da psikoloji eğitimi aldıktan sonra Columbia’da doktorasını yapan Dr. Ruth 80’lerde başlattığı ve bizdeki Haydar Dümen’in maruz kaldığı soruları cevapladığı programları ile üne kavuştu. “Sürekli penis denildiğini duyuyorum. Artık vajina ve klitoris de diyeceksiniz” diyen Dr. Ruth’un seks öğretilerini daha çok Ortodoks Yahudiliği üzerine temellendirmesi ise şaşırtıcı ama gerçek. 1.40’lık boyu ve İbranice, Almanca karışık aksanla konuştuğu İngilizcesiyle, benzersiz olan Dr. Ruth, New York valisi tarafından daha birkaç ay önce ‘Yalnızlık Bakanı’ olarak atandı. 95 yaşında!
Konu seks olunca kadın erkek eşitliğinin sağlanmasındaki ilk adım kadınların cinsel organının gizeminin çözülmesiydi. Sonrası feministler ve seksologların işi oldu. Dr. Ruth’un programında hiçbir erkek cümlesine “Eğer eşiniz frijit ise…” diye başlayamazdı çünkü dünyada artık frijit kadın filan yoktu. Erkeklere yönelik açık sözlülüğünü kadınlardan da esirgemedi: “Orgazm taklidi yapma. Oturup, sinirlenip sıkılacağına bununla ilgili bir şeyler yap!” Tetikleyicileri itibariyle fizyolojik olmaktan çok bilişsel bir tepki olan kadın orgazmının beyinde başlayıp orada bittiğine kadınları ikna eden Dr. Ruth onları G noktasını bulma gibi gereksiz streslerden kurtardı, ‘normal’ kelimesine sertçe karşı çıkarak çiftleri karşılıklı cinsel zevke olanak sağlayacak yeni yollar belirlemeleri için diyaloğa cesaretlendirdi.
Hukukta, eğitimde, iş yerinde ve hatta ev işlerinde kadınlar eşit haklar için birlik halinde muazzam bir mücadele veriyor. Yatak odasında ise durum farklı. Kadın hareketi sessiz ve bireysel. Dönüp dolaşıp yine bilime teşekkür ediyor ve iletişimini mümkün kılan cesur yüreklere kulak verin diyorum.