Bu cümlenin birçok lisanda kullanıldığını keşfettiğim zaman oldukça şaşırmıştım. “Demek her kültürde bu inançtan etkilenmiş deyimler bulunuyor” demiştim. Aslında birçok kez, ben de böyle düşünen biriyim. Buna rağmen bazen “şimdi bu başıma gelende ne hayır var anlamadım” dediğim zamanlar da az sayılmaz.
Bu hafta, dünyadaki haberleri izlerken ‘bakalım bunların altında ne hayır var’ diye düşündüm. Sonra da uzun yıllardır yaşamını son gününe kadar takip ettiğim Steve Jobs’un Stanford Üniversitesindeki ünlü konuşmasında söylediği gibi “İleriye bakarak yaşamınızdaki noktaları birleştiremezsiniz, o noktaları ancak geriye baktığınızda birleştirebilirsiniz” cümlesini tekrar hatırladım. Jobs, konuşma yapması için davet edildiği Stanford mezuniyet töreninde, üniversitede okumak istememesine rağmen sadece ilgisini çektiği için girdiği grafik dersinin, yıllar sonra tüm bilgisayarların yazı tiplerini kökten etkilediğinden bahseder. Bu dersin, yeni bir çağ açan Macintosh bilgisayarını tasarlarken nasıl da yardımına koşacağını yıllar öncesinden bilmesi tabii ki imkânsızdı. Konuşmasının devamında ise yaşamımızdaki olayların bir tablosunu yaptığımızda, tablodaki noktaları geleceğe bakarak değil de, ancak geriye doğru bakarak birleştirebileceğimizi söylüyor. Ayrıca, noktaları birleştirmekten öte, bu noktaların bir gün birleşeceğine de inanmanın önemini belirtiyor.
Yaşadıklarımıza baktığımızda, her birimizin hayatında benzer hikâyeleri olduğuna eminim. Steve Jobs bu düşüncesini sadece başardığı olaylar için değil aynı zamanda başına gelen çok şansız olaylar için de incelemiş; “Apple'dan kovulmak başıma gelebilecek en iyi şeydi zira, bu olay hayatımın en yaratıcı dönemlerinden birine girmemi sağladı” der. Kurduğu işinden kendi yönetim kurulu tarafından çıkarılınca, başta büyük bir yıkım yaşar. Birkaç ay ne yapacağını bilemez fakat sonra, yoluna devam etmeye karar verir ve NeXT ile Pixar adında bir şirket kurar. Bu dönemde önemli başka bir olay ise eşiyle tanışıp evlenmesi ve aile kurması oldu. Pixar’da dünyanın ilk bilgisayar animasyon filmi Toy Story’yi yarattı ve halen dünyanın en başarılı animasyon stüdyosunun temelleri bu sürede gerçekleşti. İşte bu gelişmeler zincirinden sonra, Apple NeXT’i satın aldı, Jobs Apple’a geri döndü ve Apple’ın yenilenmesinin kalbinde NeXT’te geliştirdiği teknolojiyle yola çıktı. Sonrasını hepimiz biliyoruz: Jobs, hayatımızı tamamen değiştiren, ilk internet ile çalışan telefon ‘iPhone’u yarattı. Jobs i harfinin başta internet anlamında, daha sonra da bu harfin ‘individual’ (bireysel), ‘instruct’ (talimat vermek), ‘inform’ (bilgilendirmek) ve ‘inspire’ (ilham vermek) anlamlarını da taşıdığını açıklar. Jobs, “Eğer Apple’dan kovulmamış olsaydım bunların hiçbirinin olmayacağından son derece eminim” diye yazmıştı.
Dolayısıyla o, her olayda geçmişte edindiği bilgilerin, yaşamının ilerleyen zamanlarında bir gün faydası olacağına inandı. ‘Noktaları birleştirmek’ adını verdiği bu geçmişle gelecek arasında bağ kurma yeteneği de onu hep ileriye dönük düşünmeye yönlendirdi. Gerektiğinde, geçmişten gelen olayların engeller değil, bilgi ve tecrübe olduğunu düşünerek “Geleceğinizde noktaların bir şekilde birleşeceğine güvenmelisiniz” diyerek, bilinmeyene güvenmenin ve geleceğe inanmanın önemini vurguladı.
Steve Jobs’un bu felsefesi kendi hayatımda da uyguladığım bir bakış açısıdır. Dünyamızda yaşanan birçok olayların da inşallah sonunun herkesin hayrına yarayacak bir şekilde olacağına inanmak istiyorum.
Peki gelecek, geçmişte biriktirilen tanıdık nesneler aracılığıyla hatırlanabilir mi? Gelecekte parça parça belirecek hatıraları şekillendirmek, geçmişi anlamayı ve korumayı kolaylaştırabilir mi? Bu cümle son olarak Pera Müzesinde ilgiyle gezdiğim sergiden etkileniyor. Gelecek Hatıraları Sergisi, nesnelerin yardımıyla hatırlananlara odaklanırken, güncel objeler aracılığıyla, hafıza ile gelecek tahayyülleri arasında kurulan bağları sergilemiş. Hatıra olarak alınan, belli bir yer ve zamanı hatırlatan nesnelerin kültürel, sembolik değeri, bizim için taşıdığı anlam, kişisel hafıza ile o bölgenin hafızasını birbirine örüyor. Objelerin sakladıkları hikâyeler hatıralara dönüşünce, o anı sanki zihninde saklayarak kişi ile özel bağ kurar. Bu his bende her zaman, birçok eşya, kitap ve aksesuarla yaşadığım bir his olmuştur. Onlara baktıktan hemen sonra da, kafamda bir anı, bir olay canlanır ve bazen de noktalar birleşiverir. O mekanda, o gün, o kitabı almasaydım, o kişiyle karşılaşmayacaktım, böylece de onunla tanışmayacak, ilerde gerçekleşecek bir sürü projelerim de belki hiç olmayacaktı gibi… Sergi, aynı zamanda geçmişe nostaljik bir bağlılık yerine geleceği nasıl hatırlayacağımız hakkında düşünmeyi de öneriyor. Bu da bende ‘yaşanan her şeyde bir hayır vardır’ inancını adeta tekrar yansıttı.
İbranicede kelimeler birçok sembolü de içeren anlam taşır. Mesela kuzey kelimesi ‘tsafon’, pusula kelimesi ‘matspen’ ve vicdan ‘matspun’ kelimesi aynı kökten gelir. Ne alaka diye düşünürsek, bu kelimeleri bir araya koyduğumuzda şöyle bir bağ kurabiliriz: vicdanımız ya da içten gelen o gizemli ses, bazen günler, yıllar sürse bile, bir gün pusula gibi bizi karanlıktan çıkarıp ummadığımız bir sonuca, doğru yöne veya asıl amacımıza götürecektir. Yeter ki bu yola yılmadan, sebatla, inanarak devam edelim.
Her kötü günlerimizin hayırlara vesile olması dileğimle.