Kurt ile Köpek…

Sami AJİ Köşe Yazısı
13 Mart 2024 Çarşamba

Yazan: Jean de la Fontaine1

Tercüme: ChatGPT

Bir Kurt’un sadece kemikleri ve derisi kalmıştı.

Köpekler nöbeti sağlamlıkla tutuyorlardı.

Bir Kurt, güçlü ve güzel bir Mastiff1 köpeğiyle karşılaştı. Yağlı, kibar köpek, yanlışlıkla yolunu kaybetmişti.

Ona saldırmak, onu parçalamak istedi, Bay Kurt gönüllü olarak yapardı; ama savaşmaları gerekiyordu ve Mastiff, kendini cesurca savunacak kadar büyüktü.

Kurt, büyük tevazu ile ona yaklaştı. Onunla konuştu ve iltifatlar yağdırarak onun böyle sağlıklı görünüşünü kıskandı.

"Benim gibi tombul olmak senin elinde,” dedi köpek. Benim yaptığım gibi kemik yiyicilerden uzaklaş, iyi edersin. Ormanda olmanın, açlıkla mücadele edenlerin, sefillerin, çaresiz hayvanların sürekli açlık çekenlerin ve hatta sık sık insanlar tarafından öldürülme tehlikesinde olanların yanında ne işin var?

Benimle gel ve senin kaderinin değiştiğini göreceksin.

Kurt, “Ne yapmam gerekir?” diye sordu.

“Köpek neredeyse hiçbir şey: Ellerinde tehlikeli sopalar taşıyan serserileri ve dilencileri kovmak, evdekilere iltifat etmek, efendisine hizmet etmek. Bunun karşılığında, maaşınız türlü lezzetler olacak: Tavuk kemiği, güvercin kemiği ve bir sürü okşama.”

Kurt, kendi mutluluğunu hayal ediyordu. O kadar duygulanmıştı ki sevinçten ağlamaklı olmuştu…

Yolda giderken, Kurt, Köpeğin boynundaki tasmayı fark etti. “Bu nedir?” diye sordu… “Hiçbir şey” diye cevap verir köpek.

 “Neymiş? Hiçbir şey ne demek…”

 “Çok az şey. Gördüğünüz tasmadır. Bazen sahiplerim beni buraya çengel takarak bağlarlar.”

"Bağlandın mı?" dedi Kurt: "Yani istediğin gibi veya istediğin yere koşmuyor musun?"

"Her zaman değil; ama ne fark eder ki?"

Bunun üzerine Kurt "Bu kadar çok önemli ki, tüm yemekleriniz sizin olsun. Hiçbirini istemem. Ve hatta bu fiyata bir hazine bile istemem.”

Bu sözlerden sonra Kurt süratle oradan koşarak ayrılır. Bazı şahitlere göre hala koşuyormuş...

***

Bu masalı hepinizin bildiğine veya okulda okuduğunuza, dinlediğinize eminim…

İyi de şimdi nereden aklına geldi diye sorabilirsiniz.

Hiçbir şekilde felsefî, siyasî, sosyal ve iktisadî bir yorum yapmak veya görüş serdetmek niyetinde değilim. Esasen bu masalın üzerinde neredeyse yayınlandığından beri tartışmalar yapılıyor.

Örneğin, Fransız düşünürlerinden Jean Jacques Rousseau dahi bir asır sonra masalla ilgili kanaatini belirtmek lüzumunu hissetmiştir. (Ana tema hürriyet olunca zaten fikrini beyan etmesi kaçınılmazdı.)

İyi güzel de “niyetin ne?” diye sorguladığınıza eminim.

Evlerde beslenen köpeklerden bahsetmek istiyorum. Büyük bir moda haline geldi. Ancak harika hayvanların neler çektiklerinin farkında mısınız?

Boyları ne olursa olsun, günde en az iki kere sokağa çıkarmanız gerekir. Cüsselerine, cinslerine göre, onu gezdiren kişinin gücü nispetinde tasma takmaya mecbursunuz. Hele saldırgan eğilimlere sahipse (Pitbull gibi) bir de ağızlık takmalısınız.

Kaldırımın üzerinde yürüyorsunuz. Dikkatini çeken herhangi bir şeyi gördü ve ani hareketle sağa veya sola yöneldi. Hop! Tasma ipini çekiyorsunuz, tasmanın boğazına veya gövdesine yapılan baskının belki de farkında olmuyoruz.

 Veya köpek aniden bir yerde durdu. Mekânı beğendi. Bu yüzden sizin yürüyüş temponuz bozuldu veya aceleniz var. Haydaa! Onu sürüklemeye başlıyorsunuz.

Başka bir hemcinsi ile karşılaştı. Her iki taraf da ne olur ne olmaz tasmalara asılıyorlar…

Toplu halde dolaştırılan köpeklerin neler çektiklerinden bahsetmek dahi istemiyorum.

Ancak son günlerde çok güzel bir gelişmeye şahit oldum. Köpek sahipleri onları kucaklarında, sırt çantalarında hatta bebek arabalarında gezdiriyor. Hakikaten iyi bir çözüm.

Naçizane kanaatime göre, köpek beslemek isteyenlerin bir bahçeye sahip olmaları veya sevimli hayvanlarımızın serbestçe dolaşabildikleri bir alana çok yakın bir yerde oturmaları gerekir.

Son olarak Rav’larımızın görüşüne de yer vermek isterim. Evin içinde herhangi bir hayvanın beslenmesini yasaklamamakla birlikte pek tavsiye etmiyorlar… Bilhassa istemeden de olsa hayvanlara acı çektirmenin dinen kabul edilemeyeceğini ifade etmektedirler.

Özetle dostlarımızı sevelim. Ama onların hürriyetlerini de kısıtlamayalım. Yöntemini bulmak artık size kalmış.

---

1 Jean de la Fontaine (1621-1695): Herhalde okula giden her çocuk mutlaka onun masallarında birkaçını okumuştur. Ayrıca komedi türündeki piyesleri de sahneye konmuştur. 

2 İri köpekler grubuna verilen bir isimdir (resme bakınız).

  

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün