Wokeism

Moris FRANSEZ Köşe Yazısı
27 Mart 2024 Çarşamba

Değerli arkadaşım Deni Ojalvo, Batıya Karşı Savaş başlıklı yazımdan söz ederek, “…wokeismi tarif etmiş oldun…” anlamına gelen bir e-posta gönderdi.

Söz ettiği yazıda ‘woke’ sözcüğü hiç geçmediği için, “bu kez  başlığa koyayım bari” dedim kendi kendime.

***

Liberalizm, adı üzerinde, ekonomik ve politik özgürlüğü savunan ve insanın kendi menfaati peşinde koşmasının, toplumun da yararına olacağını ileri süren bir ideoloji.

Wokeism ise, ABD siyahilerinin argosunda, “ırksal önyargı ve ayrımcılığa karşı uyanık ol” anlamına gelen stay woke ifadesinden devşirilmiş bir terim.

Liberalizm, XVII. yüzyıldan miras kalan bir öğreti… Wokeism ise, nisbeten yeni.

1960’ların başında kullanılmaya başlayan ‘woke’ deyimi, 2010 yıllarında Kadın ve LGBT haklarını da kapsamaya başlamış… BLM (Black Lives Matter) hareketi, popülaritesini arttırınca da, 2017’de Oxford English Dictionaryde yerini almış.

Bugün, liberal ve woke sözcüklerinin ortak bir yanı var: ikisi de, kökenlerindeki anlamları taşımıyorlar artık.

Örneğin ‘liberal’ olmak , özgür ticaret taraftarı olmak değil, devlet müdahaleciliğini istemek anlamına geliyor.

‘Woke’ sözcüğünün ise, tam olarak ne anlama geldiğini bilen yok:

  • Sol’a eğilimi olanlar, deyimi ‘çok anlamlı’ bulmakla yetiniyor;
  • Sağ’a meyilli olanlar, anlamsızlığıyla dalga geçmekle çok meşgul;
  • Ortada kalanlar ise, ‘uyuyor’ görünmemek için, anlamını kavramış görünmeye çalışıyorlar.

“Bilenler söylemiyor, söyleyenler bilmiyor” kategorisine koyabileceğimiz bir sözcük, anlayacağınız.

Woke olmak, birçok Batı ülkesinde, alay konusu: Mensubu bulundukları toplumun ilerlemesini isteyip, beğenmedikleri yönlerini değiştirmek için hiç bir şey yapmayan kişiler, ‘woke’ olmakla suçlanıyorlar…

Bizdeki ‘salon sosyalisti’ veya Fransa’da kullanılan ‘şampanya-havyar-solcusu’ gibi bir deyim…

Wokeism, sadece kendileri gibi düşünenlerin ‘gözü açık’, geriye kalanların ‘derin uykuda’ olduğunu ileri süren bir ideoloji…

Diğerleri gibi uyumakta olmadıklarını düşünen, bu ‘uyanık’ insanlara göre, ABD ‘gerçek bir demokrasi’ değil… hatta, ‘ırkçılığın simgesi’ bir ülke. 

Göçlerin niçin hep, Venezuela ya da Küba gibi, ‘demokratik’ ülkelerden ABD’ye doğru gittiğini hiç merak etmiyorlardır… Muhtemelen.

Woke olanlar, herkesten akıllı olduklarına inandıkları için, kendi ideolojilerini benimsemeyen herkesi susturmaya çalışan kişiler.

Bilim  ise, buna karşılık, itiraz ve eleştiriye açık… ve zaten ilerlemesini de ‘yanlışlanabilir’ olmasına borçlu; insanların fikirlerini özgürce dile getirmelerine karşı olması, söz konusu değil yani.

 

Bilim insanının, dünyada olup bitenden kopuk olduğunu düşünen medya müşterisi, bildiklerini istatistiklerden değil, TV ve gazetelerden öğrendiği için, “dünyanın kötüye gittiğinden” çok emindir.

Medyadaki cinayet, sel, ve yangın gibi haberlerin bağımlısıdır… Gazetelerdeki haberleri, “devamı yarın!” bir dizi izlercesine takip eder.

Medya, doğal olarak, dünyada ‘olup-bitmiş’ şeyleri anlatır… olmamışları, bildirmeye gerek duymaz. Örneğin, “bugün dünyanın hiç bir yerinde açlık olmadı!” diye gazeteye manşet atmanın anlamı yoktur. Çünkü kötü haberin, bir ‘haber değeri’ vardır; iyisinin ise, yoktur. 

***

İçgüdüler, başkasının hakkını umursamayabilir…

Ama akıl“rüzgar ekerse, fırtına biçeceğini” bildiği için, herkesin hakkını hesaba katmak durumundadır.

Aynı şekilde, kampüslerdeki bazı aktivist öğrenciler, karşıt görüşleri susturmayı marifet sayabilirler… Ama dekan ve rektör gibi tarafsız ‘erginlerin’, sadece çok gürültü yapan güruhların değil, sabırla sıralarını bekleyenlerin de, konuşma özgürlüğünü savunmaları gerekir… 

Aktivistler, ahlaksızlara ahlak öğretir tavırlar takınarak, “bazı insanların fakir olmasına nasıl izin verirsiniz?” gibi sorular sorarlar. Her ne kadar ‘vicdanlı’ görünse de, yanlış sorulmuş sorulardır bunlar… Çünkü fakirlik, insanlığın doğal halidir.

Asıl yanıtlanması gereken, “herkesin fakirlikten çıkması nasıl sağlanır?” sorusudur.

Bir yandan, iklimin değişmesi ve doğanın kirlenmesi doğal felaketlerdir… Diğer yandan da, fakirlikten kurtulmak için, bu afetlere neden olduğu söylenen enerjiye ihtiyaç vardır.

Bu ikilemi çözmek durumunda olan hükümetler, fakirlerin fakir kalmasına razı olurlarsa bir daha seçilmeyeceklerine göre, enerjinin ‘temiz’ olanını teşvik etmek zorundadırlar.

***

Bazı kampüslerde karşıt görüşlerin susturulmak istendiğini biliyorum. Ama kafayı buna pek de takmıyorum… 

Düşüncenin karşısına dogma konulduğu zaman, insanların bu zorbalığa karşı geleceklerinden kuşkum yok… İnsanlığın geleceği için iyimserim, dolayısıyla.

Gelecek nesillerin, bizimkisinden daha uzun ve daha sağlıklı yaşamları olacak… bizim çalıştığımızdan daha az çalışacak, daha çok tatil yapacaklar… izleyecek daha çok filimleri, dinleyecek daha çok müzikleri olacak.

Onlara bir mesaj vermemiz gerekiyorsa eğer, bu:

“Yaşamın tadını çıkarın!..” olmalı.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün