Tsav peraşası korban konularını işlemeye devam etmektedir. Korbanlar için ilginç olan nokta sadece nasıl getirildikleri değil nerede korban olarak yapıldıklarıdır. Sözgelimi ‘ola’ korbanı suç işlememiş ancak suç içeren düşüncelere kapılmış bir kişi tarafından gönüllü olarak getirilen korbanlardandır. Bu korban ‘hatat’ dediğimiz suç korbanlarıyla aynı yerde gerçekleştirilir. Kişi bu tip korbanı ‘hatat’ korbanı getiren kişilerle aynı yere getirmek durumundadır.
Rabiler suç işlememiş kişi ile ‘hatat’ korbanı getirenlerin aynı yere getirmesinin nedenini incelerler. Buradaki amaç suç işleyen kişinin şahsi onurunu koruma altına almak ve suç işleyen kişileri açıkça deşifre etmemektir. Tanrı suç işleyen kişinin onurunun çiğnenmesini istemez bu yüzden de her iki korbanı getiren kişi aynı yere bunu getirmek durumundadır.
Eğer korbanların yerini tayin eden insan olarak biz olsaydık bazılarımız veya birçoğumuz hatat korbanları ile suç korbanlarının getirilme yerlerinin birbirinden farklı olması konusunda karar verebilirdik. Ne de olsa kişi eğer suç işlemişse onun deşifre edilmesinde de bir sakınca olmamalıdır.
Ancak bu düşünce ne Tora’nın ne de Tanrı yolunu izleyenlerin düşüncesidir. Tanrı suç işleyenlere karşı da hassasiyet içindedir. Buradaki amaç istemeden işlenen suçun ‘kapara’ olması kişinin bunu anlaması ve bir daha aynı duruma düşmemesidir.
Tanrı’nın bu hassasiyetinden öğrenmemiz gereken çok şey vardır. Kâinatın yaratıcısı ve tek hâkimi olan Tanrı eğer bu konuda hassasiyet gösteriyorsa bizim de bu konuda dikkatli olmamız gerekir. Hiçbirimizin Tanrı’dan daha adaletli olduğunu düşünmemiz dahi mümkün olmadığından suç işleyen kişilerin utandırılmaması konusunda hassasiyet oldukça önemlidir.
Daha da önemlisi kişilerin sertlikle ve kırıcı sözlerle uyarılması hiçbir olumlu etki sağlamazken aksine isyan durumuna sebep olma ve asıl yoldan daha da uzaklaşması tehlikesi vardır. Aksine kişinin tatlılıkla ve olumlu bir şekilde uyarılması daha etkin sonuçlar verecektir.
Şabat günü arabayla daha tutucu çevrelerden geçenlerin oradaki dindaşlarımız tarafından taş yağmuruna tutulduğu bir sır değildir. Böyle bir atağa uğramış kişinin Şabat gününü kutsamasının mümkün olduğunu düşünmek hayal olur. Tanrı kurallara uymayanları uyarmamız emrini vermiştir. Bu doğrudur. Ancak uyarının nasıl yapılacağı da Rabilerimizin öğretilerinde mevcuttur. Amaç eğer kazanmak ise Tanrı’nın suç işleyenlere karşı gösterdiği hassasiyetin aynısını göstermek elzemdir.