Başlığa bakıp 31 Mart yerel seçimlerinden söz edeceğimi sanmayın. Ya da geçen hafta Rusya’da gerçekleşen başkanlık seçimlerinden… Hayır, konumuz kasımdaki ABD seçimleri de değil. Konu kendi seçimlerimiz; bireysel yaşam tercihlerimiz…
Çocukluğumdan beri yaşama karikatür karelerinden bakmayı tercih ettim, gerçek yaşamla çizgi romanlarda anlatılanlar arasında benzerlikler kurmaya çalıştım. En fazla okuduklarımın başındaysa Fransa Yahudi’si büyük mizah ustası René Goscinny’nin eserleri gelmiştir. 1977 yılında, henüz 51 yaşındayken ölen Goscinny’nin kısa sayılacak yaşamında yarattığı pek çok çizgi roman tiplemesi günümüzün ‘Manga Kuşağı’ tarafından bile bilinip sevilmektedir. Bunların başında Türkçe adlarıyla tanıdığımız Asteriks ile Oburiks (Obelix), Pıtırcık (Le Petit Nicolas) ve ilk göz ağrım Red Kit’i (Lucky Luke) sayabilirim.
Morris’in çizgileriyle hayat bulan Red Kit’in çok sevdiğim 1958 tarihli ilk maceralarının birinde Amerikalıların Oklahoma’da kolonileşmeleri hicvedilir. Oklahoma topraklarını incik boncuk karşılığında asıl sahipleri olan Kızılderililerden satın alan Amerikan Hükümeti, 22 Nisan 1889 tarihinde bu arazileri beyaz adamın yerleşimine açar. Kahramanımız Red Kit’in göreviyse belirlenen tarihten önce yerleşimcilerin sınırı aşmalarını engellemek ve sonrasında kolonicilerin yaratacağı kargaşayı önlemektir.
Red Kit, yasal izinleri olmadan ve ‘toprağa hücum’ gününden önce bölgeye giren açıkgözleri, hızlıca inşa ettiği hapishaneye tıkmakla işe başlar. Böylece henüz kurulmamış olan kasabanın ilk binası bir hapishane olur! Derken, belirlenen tarihte koloniciler sınıra hücum eder ve yaşanan tüm kaosa karşın kısa sürede Boomville adını verdikleri kasabayı inşa ederler. Kaos artınca Red Kit kasabada silah taşınmasını yasaklar. Ardından alkol ve kumar yasakları gelir. Bu durum silahlarını bırakmayan haydutların iştahını kabartır ve kasabada kaçak içki satışıyla kumar oyunlarını başlatırlar. Fakat kahramanımız bu yasa dışı işlerin faillerini yakalayıp hapse tıkmayı başarır. Bu haydutların arasında, Türkçe çevirisinde ‘Kukla’ diye anılan fakat orijinalinde aptal anlamına gelen Doopey adındaki iri yarı ve son derece saf bir haydut vardır.
Genel asayişin temininden sonra sıra ‘Boomville’e bir belediye başkanı seçmeye gelir. Kasabadaki erkeklerin neredeyse tamamı bu önemli makama aday olur ve kıran kırana geçecek yoğun bir seçim kampanyası başlar. Doğal olarak ve de Amerikan demokrasisi (!) gereği, hapisteki haydutların da seçme ve seçilme hakları vardır. Seçim nedeniyle özgürlüklerine kavuşan haydutlar, kasabayı nasıl ele geçirebileceklerini tasarlarken, o güne kadar yaptıklarından pişmanlık duyan saftirik haydut ‘Kukla’, tamamen iyi niyetle belediye başkanlığına adaylığını açıklar. Haydutlar ve kumarbazlar için gün doğmuştur! Hepsi birden Kukla’yı destekler. Öte yandan kampanya kızıştıkça bütün adaylar “Sana oy vereceğime, Kukla'ya veririm daha iyi" diyerek birbirlerine sataşırlar. Ve olan olur, Kukla oybirliğiyle başkan seçilir! Fakat haydutların umduklarının aksine yeni belediye başkanı, Red Kit’in de yardımıyla bütün kanunsuzluklara engel olur.
Red Kit’in ‘Oklahoma’ya Hücum’ macerası burada son bulmuyor. Özetleyecek olursam, ‘prematüre’ bir iklim krizi her şeyi mahveder. Kum fırtınası ve ardından gelen kuraklık, yerleşimcilerin Oklahoma’yı terk etmelerine ve ‘Boomville’in haritadan silinmesine neden olur. Öykü bu ya, arazi yine birkaç incik boncuk karşılığında asıl sahiplerine, yani yerli Amerikalılara iade edilir.
Bu öykünün benimle olan ilişkisine gelince, sizi 1970’li yıllara götürmem gerekiyor. O tarihlerde oturduğum apartmandaki komşularımızdan biri sürekli sorun çıkartıyor, çeşitli bahaneler ileri sürerek binanın müşterek masraflarına katılmıyordu. Müşterek masraf derken, yakıt başta geliyordu. Beş katlı ve beş daireli küçük binamızda mazotla çalışan bir merkezi ısıtma sistemi mevcuttu. Soğuk bir kış geçiriyorduk ve dairelerden birinin ödeme yapmaması diğer dört hanenin bütçesini ciddi biçimde etkiliyordu. Noterden çekilen ihtarnameler işe yaramıyor, komşumuz yeterince ısınamadığından şikâyetle ödeme yapmayı reddediyordu. Oysa ısınamamasının asıl nedeni ödeme yapmamasından kaynaklanıyordu. Tam mahkemelik olacaktık ki, çizgi roman tutkunu kulunuz, inanılmaz bir çözüm buldu ve bütün malikler -aslında hepsi birden akıl tutulmasına uğramış olmalıydı!- bu Red Kit’vari çözümü kabul etti: Ödeme yapmayan kişiyi oy birliğiyle apartman yöneticisi tayin ettik!
Yeni yöneticimiz makamına yerleşir yerleşmez büyük bir hevesle işe koyuldu. İlk olarak mazot tankını doldurttu. Bina ısınınca herkes mutlu oldu tabii. Aradan çok geçmedi ki binaya iki boya-badana ustası geldi. Yöneticimiz binanın komple boyanacağını, masrafı kat maliklerine eşit olarak yansıttığını açıklayarak çıkan astronomik faturayı hepimize ödetti. Ardından çatı onarımı, su deposunun yenilenmesi, bahçe çiti projeleri birbirini takip etti. Yöneticimiz hiç hesap vermediği gibi, farklı firmalardan teklif alma önerilerimizi tehditle karışık ses tonuyla “Ne yani, bana güvenmiyor musunuz?” şeklinde yanıtlıyordu.
Filmin sonu mahkemede bitmediyse, bunu o kişinin aniden dairesini satıp buharlaşmasına borçluyuz. Biz ise aylar boyunca kapıya dayanan alacaklılarına kendisiyle herhangi bir bağımız olmadığını anlatmak zorunda kaldık!
Kıssadan hisse: Çizgi romanlara fazla bel bağlamayın, onlar hayal dünyamıza renk katmak için varlar, yol göstermezler. Gerçek dünyada geçerli olan sadece kendi seçimlerimizdir!