Bugün biraz, futbolumuzun son perdesinden bahsetmek istiyorum size. Doğruya doğru, bundan önceki perdeler hiç alkış alamadı. Zira yönetici kötü, oyuncu kötü, seyreden de şahane sayılmazdı hani. Hep fiyasko söylemler, hep fiyasko kararlar…
Fakat artık geldik son perdeye. Şu an bu yazıyı kaleme alırken Fenerbahçe’nin olağanüstü kongresine henüz bir gün var. Fakat siz bu köşeyi okurken Fenerbahçe bir karara varmış olacak. Fakat karar ne çıkarsa çıksın, son perdenin nasıl oynanacağına Fenerbahçe karar verecek. Peki, iş buraya nasıl geldi, neden Fenerbahçe sevilmeyen fakat başkasının da asla oynayamayacağı bir başrol oyuncusuna döndü?
Devleti bile ele geçiren, futbolu hepten bitirmek isteyen paralel bie yapıya tek başına, aylarca göğüs gerip dik durduğu için mi? Yoksa deplasmandan dönerken kurşunlanıp failinin hala bulunamadığı için mi? Veya, iki hafta evvel neredeyse Sümela Manastırı hariç her şey sahaya atılan bir maçta maç iptal olmadığı için mi? Evet, siz cevap verin. Okurken çok rahat okuması. Fakat ilk perdelerde olaylar bu şekildeydi.
Son perdenin başaktörü yine Fenerbahçe olsa da, dolaylı olarak bütün Türk futbolu aslında. Fenerbahçe’nin salı günü alacağı karar ne olursa olsun, cevap şu olacak. Fenerbahçe’siz veya Galatasaray’sız bir lig olmaz, o-la-maz. Lig bunu kaldıramaz, Anadolu takımları nefes alamaz. Olmaz. İmkansız, mümkünsüz.
Asırlık bir çınarı bu şekilde olağanüstü bir toplantı almaya zorlayan bu oyunun berbat yöneticileridir. Suyun karşı tarafında, “Bu ligi bitirtmeyiz” demek zorunda kalan Galatasaray’ı bu duruma getiren de aynı şekilde bu rezalet yöneticilerdir. Oyunu yönetmen kurgular. Bu oyun da böyle kurgulandı işte.
Bu iş nereye gider bilinmez fakat artık bu yöneticilerin bu oyunu yönetmemesi gerektiği çok açık. Bakın, bir hafta sonra Şanlıurfada Süper Kupa maçı var. Bu gerginlikte çok tehlikeli. O kadar güven vermiyor ki yöneticiler, Allah korusun demek ile yetiniyoruz..
Ve artık son perde.. Feneri yalnız bıraktınız. Sonuçlarına sizin yüzünüzden bütün futbol katlanacak.
Fakat o yönetenleri uyaralım. Son perdesini iyi oynamayan, son kaleyle karşılaşır. son kale de üflemenizle yıkılmaz.
2011’e dönüp bakın isterseniz, son kalenin ne olduğunu görürsünüz.