Önce sözü ile tanıdım Mehmet Sinan Kuran’ı. Sözü, duruşu, herkese gönülden sarılışı ile. Var oluş halindeki sarılışı sayesinde. Bir de sevgilisine olan bakışı, boynuna kondurduğu öpücüğü ile. O haliyle hayran oldum, kendisine de sevgilisine de. Evlerinde özel bir yemekteydik. Bahçedeki atölyesinde işlerine bakıyor, sohbet ediyorduk. Sevgiden bahsediyordu. Birine duyulan sevginin çok ötesinde bir halden. Sevgi enerjisinde olmaktan. Karşılaştığı herkese ve her olaya sevgi penceresinden bakmaktan. Atölyedeki işleri çok çeşitli malzemelerden, rengarenk cıvıl cıvıldı. Resimler, heykeller… Yaşam coşkusu dolu ve bir çocuğun hayal gücü ile beslenen, o çocuğun hayal gücünü dışa vuran. Beynini merak ettim: İnanılmaz bir beyin. Çok renkli, çok hareketli, çok geçişken. Hiç duruyor muydu? “Durmuyor, yavaşlıyor” diyecekti bir sonraki buluşmamızda, bir de “Ben çocuk doğdum ve çocuk olarak büyüdüm” diyecekti. O gün o yemekte, katılımcılar birer birer onunla ilişkilerinden bahsediyordu. Nasıl kabul edici, kavrayıcı ve kapsayıcı olduğunu anlatıyorlardı. Hayatlarında nasıl önemli dönüşüm kapılarının açılmasına aracı olduğunu anlatıyorlardı. Derken Instagram paylaşımlarını izledim. Her gün sevgiye dair, insan olmaya dair, sevgilisine dair samimi, gerçek, akıştaki duygularını yazıyordu. O anda, o haliyle ne ise o! Onu takip edip bağımlısı olmamak mümkün değil sanırım. Bir sonraki buluşmamız, Levent’te Muse Contemporary Galeri’de geçtiğimiz hafta açılan sergisindeydi. Hala beynini merak ediyordum. Yarattığı çizgi karakterleri, kendi ile ve hayat ile dalga geçmesini üstelik de bu dalga geçişi de son derece ciddi bir yerden yapışını. Yaşamın içinde neyin önemli olduğunu unuttuğumuzu hatırlatıyordu bize. Paranın nasıl kölesi olduğumuzu! Nitekim serginin adı da Benjamin. 100 doların üzerindeki resmi ile Benjamin Franklin. Zira “Bu sergi para toplamak” içindi. Yıllar önce genç sanatçılara çalışma ve sergileme olanağı yaratmak üzere kurguladığı herkesin katılım sağlayabileceği havuza para toplamaya yönelikti. “Ben sürekli genç sanatçılar arıyorum. Onlarla çalışıyorum bazıları ile maaşlı, bazıları ile yaptığı iş başına ücretle… Amacım mümkün olduğu kadar bu zor yaşam koşullarında herkesin yaşamını devam ettirebilmesi. Bir sürü genç sanatçı iş yapamazken, malzeme alamazken, kirasını ödeyemezken benim başarıdan başarıya koşup çok büyük imkanlara kavuşmam bana çiğ geliyor. Zaten dünyanın problemi de bu. Bazı insanlarda o kadar çok para var ki geri kalan insanlara hiçbir şey kalmamış. Bana göre bu bir an önce değiştirilmesi gereken bir durum.”
Birçok işinde onlarca, yüzlerce, binlerce insanın katkısı var. Bu sergi de farklı değil, bir duvar var, ziyaretçiye ayrılmış. Mehmet Sinan Kuran 4 Mayıs’a kadar her gün sergisinin başında. Bekliyor.
Evet sevgili okurum, o seni bekliyor. Başkasını değil seni! Git, gör, bak, çiz, yaz, tanı ve konuş. Mehmet Sinan Kuran’ın hem eğlenceli işlerini incele hem onu dinle. Çünkü onu dinledikten sonra dönüşeceksin. Ertesi sabah yataktan kalktığında başka bir insan olduğunu fark edeceksin. Öyle bambaşka bir insan olmaktan bahsetmiyorum. Ama yine de bambaşka bir insan olacaksın. Davranışında farklılıklar sezinleyeceksin. Trafikte önüne kıran adama kızmadığını fark edeceksin. İşkence gören kediye üzüldüğün kadar ona bu davranışı uygulayan insana da üzülmeye başladığını fark edeceksin: “Böyle bir davranışta bulunabilmek için ne yaşamış olabileceğini” merak etmeye başladığını fark edeceksin. Bütünün bir parçası olduğunu ama bu parçanın bütünün iyi ve sağlıklı olmasında çok önemli işlev ve görevleri olduğunu fark edeceksin. Yaşayacak başka bir dünyamız olmadığını ve bu dünyanın her birimizin davranışları sonucu tepetaklak gittiğini fark edeceksin. “Tepe taklak yere çakılmakta olan bir uçaktaki yolcular olduğumuzu ve uçağı çakılmaktan kurtarmak adına her birimizin yani senin de sorumlu olduğunu fark edeceksin.”
Yaşamın kuralı göreceli olarak fazla olandan göreceli olarak az olana bir akış gerektirir. Çoğumuz çok uzun zamandır bunu unuttuk. Hep kendimize çalıştık. Mehmet Sinan Kuran’ı tanıyıp onu izledikçe, olduğu çocuğa da tanıdığı her insana da duyduğu sevgiyi gözlemledikçe ve hatta deneyimledikçe enerjin artacak. Verecek ve alacaksın. O gün dünya biraz daha güzelleşecek.