İkisi bir arada: Güneş ve akıl tutulması

Selin KANDİYOTİ Köşe Yazısı
17 Nisan 2024 Çarşamba

Kuzey Amerika’da 35 milyona yakın şanslı insan 8 Nisan’da tam Güneş tutulmasına tanık oldu ve sosyal medyada çok kullanılan bir deyimle “Dünya bir anlığına güzelleşti.” 1999 Güneş tutulmasında tam olarak nerede olduğunuzu hatırlıyorsunuzdur, isli camlarla ya da röntgen filmleriyle, ağzınız açık, gündüzün geceye dönüştüğünü seyrettiğiniz o anı. 2024 tutulmasında ise benim deyimimle sosyal medya bir anlığına çirkinleşti. Etkileşim peşinde kıvranan astroloji danışmanlarının sadece belli burçlar için “Şifa veren şifa bulacak, yara açan yara alacak” minvalindeki tweetleri, karma ve kalıtsal astrologların (öyle bir şey var) CERN’de çalışmış fizikçilerin karşısına, vikipedi kopyala yapıştırla çıkma cüreti ve ekranların ünlü ufoloğunun ‘galaktik dostlarının(!)’ güneş tutulması sırasında CERN’deki büyük portaldan gelen güç dalgalanmaları tespit ettiği iddiaları akışımı doldurdu. Unutmadan, CERN’ün şeytanları ve cinleri 8 Nisan deneyiyle bizim boyutumuza sızdırma planları da akışımda gözden kaçmayacak şekilde yer buldu. Moral bozmak istemem ama bunu Yahudilere, kurban kesme ve Pesah Bayramına da bağladılar. Yeri geldi iyi bayramlar dileyeyim.

Güneş tutulması gününde, takip edilenler listemin çoğunluğunu oluşturan bilim insanları tüm iyi niyetleriyle bu tiplere karşı savaş açtığı için dolaylı olarak o kimi densizlerin de tweetlerine maruz kalmıştım. Yara-şifa dualitesini sıkça kullanan astrologların sevdiği dille söyleyecek olursam algoritmam ağır yara aldı ama şifasını da bulacak. İşte güneş tutulmasının, tam arada doğduğum için, Boğa mı İkizler mi hala karar verilememiş olan bendenizin hayatındaki tek etkisi bu oldu. Bu vesile ile sevgili algoritmama da mesajımı yollayayım: Steril bir besleme (feed) istiyorum, kimsenin saçmalamadığı, safsata yaymadığı, yalnızca bilimin ışığında bir akış.

Bu arada New York’ta tutulmadan iki gün önce meydana gelen 4,8 büyüklüğündeki deprem, güneş tutulmalarının depreme yol açtığına inananları ters köşeye yatırmıştı. Sebep sonuçtan sonra gelemezdi ya. Hoş, zaten bilim hiçbir zaman güneş tutulmasının ardından deprem olacağına dair bir bağlantıyı bulmadı. Ay, Dünya’mızda denizlerde ve hatta karalarda gel-gite sebep olurdu olmasına ancak yer kabuğunun derinlerindeki tektonik hareketleri başlatacak kadar etkili olmazdı.

Güneş tutulmaları batıl inanışlara göre hep kötüye yorumlandı. Halbuki biz Dünyalılar böyle bir görüntüye tanık olduğumuz için ancak şanslı sayılabiliriz.  Çapı Güneşimizden 400 kat küçük olan fakat aynı zamanda müthiş bir tesadüfle bize Güneşimizden 400 kat yakın olan uydumuzun, Güneş’in tam hizasına geldiğinde onu hepten kapatması ve biz insanlar hariç yaşayan tüm canlıların kafasını karıştırması… (Aslında bazı insanların da karıştırıyor belli ki.) Bu ender, nefes kesici olay her yüzyılda 70 kez civarında, dünyanın sadece belirli bir çizgisi boyunca yaşanıyor. Doğru zamanda doğru yerde olun, yeter. Değmesinler keyfinize. Tabi bir istisna ile, olasılığı da epey yüksek: Bulutlu hava. Uzay severlerin korkulu rüyası.

Gelelim 8 Nisan’da CERN’de komplo teoricilerini bu kadar coşturacak ne yapıldığına. Karma astroloğumuz her ne kadar parçacık hızlandırıcısında 8 Nisan’daki deneyle “herkesin bildiği gibi” Süleyman’ın mabedi zamanında başardıkları ışınlanmayı bir kez daha başarmak için uğraştıklarını ve başka bir boyuta delik açılacağını söylese de tabi ki bu doğru değil. Her yıl rutin olarak verilen teknik aranın ardından CERN, 8 Mart’ta LHC’yi (Large Hydron Collider- Büyük Hidron Çarpıştırıcısı) çalıştırdı ve bir ay boyunca gerekli kontroller yapılarak 5 Nisan’da resmi olarak 2024 için fizik verisi toplama sezonunun başlamış olduğunu duyurdu. CERN bir kara delik ya da solucan deliği açma kapasitesine sahip değil. Bugünkü teknoloji ile mikro bir kara delik oluşturmak için bile yeraltında bulunan 27 kilometrelik LHC’nin büyüklüğünün, gereken enerji düzeyini oluşturmak için evren boyutunda olması gerekirdi. Gelecekteki teknoloji ile oluşturulabilecek bir mikro kara delik ise -Stephen Hawking’e selam olsun- anında buharlaşırdı. Dünyamıza yüksek enerjili parçacıklar uzaydan sürekli gelmekte ama kara delik üretmiyorlar. LHC’nin farkı, kontrollü bir ortamda proton demetlerinin çarpışmalarından (saniyede 11.000 kez, 200.000 milyar proton) ortaya çıkan bilmediğimiz parçacıkların varlığını bulabilecek detektörlerle kaplı olması.

CERN’ün peşinde olduğu en önemli parçacık, maddeye kütlesini kazandıran Higgs parçacığıydı. Temmuz 2012’de parçacık bulundu. Bir sonraki adım evrendeki her şeyin hiçbir şeyden nasıl başladığını anlayabilmek için Higgs parçacığının kesin doğasını anlamak. Evrenin yalnızca yüzde 5’i bildiğimiz maddeden oluşuyor. Geri kalan karanlık madde ve karanlık enerjiyi anlamak için Higgs çok önemli bir köprü. 

Tam da bunları konuşurken Higgs parçacığının varlığını 1964’te öngören ve ona ismini veren Nobel Ödüllü Peter Higgs’in ölüm haberini aldık. Müthiş tevazu sahibi biri olduğu söylenen Higgs, Higgs parçacığı yerine insanların diline doladığı versiyon olan ‘Tanrı parçacığı’ denmesinden büyük rahatsızlık duyarmış. Bilimin dini olgularla ilişkilendirilmesi hiç de iyi bir fikir değil; yukarda örneğini verdiğim komplo teorilerine çanak tutuyor. “Tanrı parçacığını aramaya çalışan bilim insanları şeytanlara portal açıyor,” gibi. Buradaki komplo teorilerinin hepsinin ithal olduğu düşünülürse 94 yaşındaki Higgs’in son günlerinde bunlara maruz kalmamış olduğunu umuyorum.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün