Kısmen coşkulu, kısmen korkulu bir bayram tatili sona erdi. Dokuz günlük tatil kimileri için nimet, kimileri için eziyet niteliğindeydi. Yurtdışı, yurtiçi ve kırsala yönelenleri duydukça ‘İstanbul bize kalacak’ hevesine kapılanlar hüsrana uğradı. Havanın da güneşli olmasıyla yaklaşık 16 milyon nüfuslu şehir insana dar geldi. Yoğun kara trafiğinin yanı sıra, ücretsiz ulaşımı sayesinde Şehir Hatları vapurları, Boğaz ve Ada seferleri kapasitenin üstünde yolcu taşıdı. Özellikle de Büyükada’ya gelen günü birlik ziyaretçilerin oluşturduğu kalabalık hayli ürkütücüydü. Hindistan, Pakistan, Van, varoş… Ne isterseniz vardı. Bir kez daha Adalara, ‘ayakbastı’ ücreti neden hâlâ uygulamaya konmuyor diye düşündüm.
Pazartesi sabahı, yaşam kendi akışına geri döndü. Ekonomi ve dünya barışı haricinde bir sıkıntı olacağını sanmıyorum. Mor salkımlar çevreye güzel bir enerji yayıyor. Bundan iyisi can sağlığı…
↔↔↔
Çocukluğumda pazar günleri Harbiye Askeri Müzesinin önünde Mehter Takımı bandosunu hayranlıkla izlerdim. Farklı bir boyuttan gelen tınılar gibiydi. Mehterin dünyanın en eski askeri bandolarından biri olduğunu ve yalnız üflemeli, vurmalı çalgılarından oluştuğunu ileriki zamanlarda öğrenecektim.
Müzenin tam arkasında -Şimdiki CRR’nin karşısı- yere sabitlenmiş iki havan topu dururdu. ‘Savaş’ sözcüğünü yeni duymuş, çocuk aklımla zihnimde şekillendirememiştim.
Savaşı ilk kez tarih kitabında, 1453 Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethi sırasında at üstünde heybetli duruşu ve yöredeki top, tüfek atışlarından çıkan sis perdesiyle ancak görsel olarak algıladım. Gerçekleri ne yazık ki sonraları tanıklık ederek öğrendim.
Savaşın iyisi olmaz elbette. Yine de eskiden top, tüfek ile belli bir süre savaşılır, ardından antlaşma yapılırdı. Şimdilerde roket, füze, istihbarat derken savaşlar dur durak bilmiyor. Kimin eli kimin cebinde belli değil.
↔↔↔
Konuyu tatlıya bağlamak istiyorum… Emel Başdoğan, İstanbul’da ilk ‘butik pastane’ kavramını geliştiren işletmenin yaratıcısı… 13 yaşından beri farklı dillerde gıda kimyası ile ilgili okuyor, araştırıyor. “Bedenimiz dışında gelişen savaşlar konusunda bir etkimiz olamıyor” diyor E. Başdoğan. Kendi bedenimiz içinde olan mücadelelerin başında ‘sağlık’ en önemlisi. Pastane konusu yanı sıra, Emel Başdoğan’ın 15 yıldır aktif olarak çalışan bir AR-GE atölyesi var. Burada geliştirilmiş 50’den fazla ürün bulunuyor. Şimdiye dek sadece kendileri için kullanmışlar. Yeni bir uygulamayla ayda bir gün herkes için satışa sunulacak. “Ürünler ne, neye yarar?” Etik olarak işletmenin adını veremiyorum. Ancak konuyla ilgilenenlerin ulaşacaklarını tahmin ediyorum.
↔↔↔
Her açıdan güneşli günler için, İKSV’nin gerçekleştirdiği İstanbul Film Festivali 17 Nisan’da başlıyor.
60. Venedik Bienali sanatseverleri 20 Nisan - 24 Kasım arasında bir araya getirecek. Bienal, ‘göç’ konusunu irdeleyecek. Ana tema, ‘Her Yerdeki Yabancılar’ olarak belirlendi. Yolunuz düşerse mutlaka gidin.
Sağlıkla kalın…