Kendi şehrinizde turist oldunuz mu hiç? Hatta şehrinizde daha önce belki de hemen hemen hiçbirini tanımadığınız yüzlerce insanla bir arada bir otelde bir festivale katıldınız mı? Yanınızda hiç arkadaşınız olmadan? Tanıdıklarınıza rastlayacağınıza inanarak? Ama belki de kimseye rastlamazsınız. Çok da iyi bilmediğiniz bir alanda farklı derslere katılmayı düşünerek... Belki sadece havayı koklamak için. Ama sadece izlemek ve havayı koklamak da olmaz yaptığınız. Dahil olmak, çalışmak gerek.
Ayak, el, kol ve de hatta beden hareketlerini takip etmek. Takip etmekle kalmayıp gerçekleştirmek. Daha doğrusu gerçekleştirmeye çalışmak. Müziğe bırakmak kendini. Müziğin temposunda uyumlanmak. Henüz kendinizi ana sınıfta hissederken yıllardır bu konuda çalışmış, ter dökmüş kendini geliştirmiş olanlarla bir arada dans etmek?
Bütün bunlar her şeyden önce eğlenmek için. Sonra tabi ki insanın kendisini mutlu eden bir alanda kendisini geliştirmesi için. İnsan müziği dinledikçe öğreniyor. Dans ettikçe dans etmenin, kendini müziğin kollarına bırakmanın mutluluğunu yaşıyor. Önceleri mekanik. Hem tempoyu takip etmesi gerekiyor, hem partnerinin beden mesajlarını anlaması, hem hareket kalıplarını hatırlaması, hem adımlarını sayması…. Zamanla, doğru nöron ateşlemeleri oldukça beyninde dansın otoyolları da açılacaktır. Her zaman öyle olur. Üstelik bu beynini şaşırtmanın çok eğlenceli bir yolu. Beynini şaşırttıkça uyanık ve genç kalıyor insan. Beynini şaşırttıkça ve o şaşırtmalara hızlı ve etkin tepkiler verdikçe yaşam coşkusu fışkırıyor bedeninden de ruhundan da.
Neden diye sorduğunuzu duyuyorum. Neden? Neden mi bu dans festivaline geldim? Çünkü canım istiyor. Çünkü bu dünyadaki günlerimiz sayılı. Ve çünkü neden olmasın?
Doğruyu söylemek gerekirse neden diye dertlenmeyi çoktan aştım. Uzun zamandır benim aklıma düşenlere kendime sorum “neden olmasın?”
Sahi canınız istiyorsa, imkanınız ve enerjiniz varsa, neden olmasın? Hele de bizi alışkanlıklarımızın, korkularımızın esaretinden çıkaracak bir deneyim ise neden olmasın?
Akıllıca olan bunu bir arkadaşımla birlikte yapmaktı. Öte yandan çok da planlamadan hareket edince festival haftası kendi çözümlerini bana sundu. Böylece akıllıca değilmiş gibi görünenin o an için en akıllıca hareket olduğunu kanıtlandı. Üstelik insan kendinde olanı bütünün iyiliğine sunduğunda, göreceli olarak fazla olandan göreceli olarak az olana akışa izin verdiğinde yaşamın hediyeleri inanılmaz oluyor. Ne ekersen onu biçiyorsun bu hayatta. Bazan hemen biçiyorsun bazan uzun zaman alıyor. Nitekim bu uzun dans dersi saatleri boyunca orada karşılaştığım bir dost bana fener oldu. Hangi derslere girmem gerektiğinden, partilerde bana eşlik etmeye türlü mesele kendiliğinden çözüldü. Yalnız geldiğim bu festivalden büyüyerek dönmüş oldum. Bir de kendime teşekkür ederek. Cesaret ettiğim için. Korkularımın etkisinde geride kalmadığım için. Neden diye sormak yerine neden olmasın diye sorduğum için.
Sahi siz en son ne zaman cesaret ettiniz ve sırf cesaret ettiğiniz için teşekkür ettiniz kendinize?