Daniel Kahneman ile ´Hızlı Ve Yavaş Düşünme´

“İnsanlar karışık, riskli durumlarda karar verirken, her zaman mantıklı ve akılcı davranmazlar. Bir başka deyişle, insanlar rasyonel değildir.”

Elda SASUN Köşe Yazısı
1 Mayıs 2024 Çarşamba

Bu izlenimler mart ayının son günlerinde, 90 yaşında hayata veda eden Prof. Daniel Kahneman’a ait. Kahneman, insan zihninin nasıl işlediği konusundaki katkılarıyla modern psikolojinin önde gelen en etkileyici figürlerinden biridir. Hayata ve insana bakış açımızı değiştiren, önyargılarımızı yıkmada büyük faydası olan ‘Hızlı ve Yavaş Düşünme’ kitabını yıllar önce okuduğumda, beni öyle etkilemişti ki kitabı bazı cümlelerin altını çizerek tekrar tekrar okumuştum. Bu yazımda hem kişiliğini hem de fikirlerini, onu anarak paylaşmak istedim. 

1934 yılında Tel Aviv’de doğan Kahneman, İsrail asıllı Amerikalı bir psikolog ve Nobel ödüllü bir ekonomistti. Paris'te büyüdü ve çocukluğunu Nazi işgali altında geçirdi. Naziler Fransız Yahudilerini topluca tutuklamaya başladığında, ailesiyle birlikte bir tavuk kümesine saklanarak kurtulmayı başarmışlar. İsrail’de psikoloji ve matematik eğitimi aldıktan sonra, Amerika’da eğitimlere devam etmiş ve İsrail’e tekrar dönenerek 1961’den 1978’e kadar İbrani Üniversitesi'nde ders vermişti. İsrail’de profesör olan Kahneman ayrıca ünlü Princeton Üniversitesi'nden de emekli bir profesördü. Kahneman’ın çalışmalarının temelini, insan zihninin nasıl çalıştığını anlamaya yönelik derin bir araştırma oluşturur. En bilinen teorilerinden biri, insanların karar verme süreçlerinde rasyonel olmadıklarını, kararlarında çeşitli önyargılar ve hatalar yaptıklarını savunan ‘Prospect Theory’sidir. İnsanoğlunun içgüdüleri ve duygularıyla aldığı kararların, mantığından ve zekâsından daha hızlı olduğu hakikatini araştırmıştır. Meslektaşı Amos Tversky ile insanların karar alma süreçlerinde sistematik hatalar yaptığını ve bu hataların öngörülebilir olduğunu göstermişlerdir. Böylece, davranışsal ekonomi alanında öncülük etmiş, insanların ekonomik kararlarını anlama ve tahmin etme yöntemlerini kökten değiştirmiştir. Rasyonel ekonomi dünyasına, psikolojinin, bahislerin, belirsizlik ve rastgeleliğin girmesini sağlayan kişidir Kahneman. Burada bahsetmek istediğim onun en önemli eserlerinden biri olan ‘Thinking, Fast and Slow / Hızlı ve Yavaş Düşünme’ adlı kitabı. Uzun yıllar çalışmanın bilimsel bir sonucu olan kitabında iki tür düşünme tarzından bahseder: ‘Hızlı düşünme ve yavaş düşünme.’ Çoğumuzun zannettiği gibi, hızlı düşünme her zaman yanlış olmadığı gibi, yavaş düşünme de her zaman doğru değildir. İkisi de şartlara bağlı olarak doğru ya da yanlış olabilir. Kahneman, tüketici ilişkilerinden, insanların hangi faktörlere göre davrandığı konusunda yaptığı araştırmalarla 2002’de Nobel Ekonomi Ödülünü aldı. Zihindeki bu iki sistemi anlatırken, “Birinci sistem, otomatik olarak ve hızlı işler; çok az ve hatta sıfır çaba gerektirir, sezgisel bir sistemdir ve bu sisteme ait otomatik etkinliklerin bazıları tehditleri hissetmek veya 2+2=4 olduğunu bilmek gibidir” diye anlatır.

İkinci sistem ise çaba isteyen zihinsel davranışlara yönelir. Burada dikkat gerekir ve dikkat dağılınca sistem aksar. Örneğin: Çok gürültü bir ortamda, tek bir kişinin sesine odaklanmaya çalışmak gibi.

Kahneman’a göre, bu iki sistem insan beyninde bir arada bulunur ve birlikte çalışarak yaşamda yön bulmamıza yardımcı olur. Sistem 1, bazen seçimlerimizin doğru olduğa karar verir ve diğer sistemi ikna eder. Görünen o ki, insanlar yanlış bir ifadeye ilk kez inanmaya başladıklarında, onu destekleyen argümanlara da inanma ihtimali yüksektir. Böylece mevcut inançlarımızı doğrulayan bilgileri aramaya ve bu bilgilere daha kolay ikna olmaya meyilliyiz. Bu sisteme politikada sıkça rastlanır. Holokost’u yaşayan bir kişi olarak Kahneman, “Propagandaya neden kolaylıkla itaat ediyoruz?” sorusunu da araştırdı.

İşte, Kahneman’ın tanımladığı karar almadaki hataların bir özetine bakarsak; zihnimiz harika birer çağrışım makinesidir. Buna da örnek vermek gerekirse ‘yemek’ kelimesini gördükten veya duyduktan kısa bir süre sonra ‘ço…’ kelimesindeki boşluğu çocuk yerine çorba şeklinde doldurmaya daha meyilliyiz.

Bu kitabı okurken, tabii ki kendi düşünme sistemimi inceleyip kafamda analizler yapmıştım. Sorular oldukça çoktu. ‘Nasıl karar veriyorum?’ sorusuna gelince de ben kimim veya neyim sorusuna da indim. Kanımca insanın kişiliği ve duyguları, son sözü noktalayan mekanizmamızdır. Ne kadar mantıklı bir karar vermeye çalışsak da sonunda, kendimize göre sıraladığımız bilgiler, değerler, inanç tablomuz ve ön yargılarımız bize yön verir. Dolayısıyla Kahneman’ın dediği gibi rasyonel değil de adeta bir sürü karmaşık çekmecelerden oluşan özümüz ve bilincimize göre seçimler yapıp, kararlar alıyoruz. Çelişkiler ve beklentilerle dolu zihnimiz bazen sadece yüreğimizin dediğine kanıp onu yapmaz mı? İşte burada yüreğimiz, benim o an ki beni şekillendiren tüm kalitelerin bileşimi olan ‘sadece ben’ olmaz mı? Sabah güneşin doğuşuna bakarken yansıttığı ışığın, sıcaklık, enerji, motivasyon olduğuna, yeni umutlar getireceğine inanan da ben, ya da yine yeni bir güne başladık, ne kadar yorucu diyen de o, aynı ben olabilirim. Güne başladığımda neşeli olup neler yapabileceğime ya da yatıp hiç yataktan çıkmadan karamsar duygularla uyumaya karar verebilirim. Seçim ve karar benim; başta duygularım, mantığım, bilgilerim ile donanan benim kendi özüm. Zaafları ve yetenekleri ile insan olmak bu da değil midir? Adeta kendi bildiğini okumak.

Yapay zekâ ve Chat GPT adlı yeni sohbet robotu hakkında Kahneman ile söyleşi yapmak ve ona birçok soru sormayı çok isterdim doğrusu. Teknoloji; insan olmanın anlamını değiştirecek mi? Bu soruya Kahneman ne cevap verirdi acaba?

Peki, siz hızlı mı yavaş mı düşünenlerdensiniz?

Her zaman insan kalarak duygularımızı kullanmaya devam etmemiz dileklerimle, Kahneman’ın anısına, araştırmalarına saygılarımla…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün