Nedim Gürsel’in kitabını seneler sonra bir daha okudum. Aşk, tehlikeli bir şeydir. Şey zamirinin altını siz doldurun isterseniz. Durumdur deyin, olgudur deyin, baş belası bir hadisedir deyin… Artık, ne derseniz… Hele içine sevişme de girmişse platonik olmaktan da uzaksa aşk, içine daha büyük tehlikeleri de alır…
Edebiyatımızda aşktan söz eden o kadar çok eser var ki… İçinde size hitap eden, kendinizden bir şeyler mutlaka bulacağınız mükemmel eserler, çok başarılı yazarlar var. Bütün bu hay huy içinde birileri hala, edebiyatın sihirli dünyasına bizi taşıyabiliyor. Edebiyat varsa, aşk varsa hâlâ hayatın içinde; umut da vardır.
Nedim Gürsel; gerek dünya görüşü gerekse edebi üslubuyla çizgisini hiçbir zaman bozmamış bir yazar… Tehlikeli Sevişmeler kitabı; tatlı, vurucu, estetik ve düşündürücü öykülerden oluşuyor. Betimlemeleri ve öykülemeleri, birbirleriyle sarmaş dolaş olmuş, yumuşacık… Aşkın, cinselliğin, kadın ve erkek olmanın ayrı ayrı zorluklarının, cazip taraflarının ayrıntılarını bulacağını kısa yolculukların kitabı olmuş.
Kadın ve erkeğin tenlerinde saklı tutkunun cazibesinden yola çıkarak kaleme aldığı öyküler, bizi aşk kavramının tutku ve cinsellikten ne olursa olsun ayrılamayacağının da en güzel göstergesi olmuş ayrıca.
İlahi aşkı bir tarafa bırakırsak, sevdiğine dokunmak, onu öpmek, ona tutkuyla sarılmak; dünya üzerinde insanoğlu var olduğu günden beri var olan mecazi aşkın olmazsa olmazıdır. Bütün bunlar, aşk dediğimiz o tanımsız güzelliğin hakkını daha çok vermemiz ve aşkın aslını yaşamamıza, sırrına ermemize yardımcıdır.
Aşkın kendine has derinliği, güzelliği ve biricikliğiyle fark ederiz kendimizi ve yeniden keşfederiz.
Cinsellik, ten uyumu, tene sinmiş kişisel nitelikler, farklılıklar; bizi birbirimize daha çok yaklaştırır. Bizi hayat, aşk ve birbirimiz konusunda daha çok düşündürücü. Bizim kendi iç dünyamıza yaptığımız yolculuğu daha da anlamalı kılar. Aşkın sırrına ermenin yolu, mecazi aşktan geçtiğine göre; bizim tabulardan, baskılardan kurtulup dokunmanın, değmenin ve istemenin de farkına varmamız gerekiyor.
Çünkü hayat, ayrılıkları, bitişleri, yok oluşları da beraberinde taşıyor. Madem ölüm var, o zaman hayat bize ne sunduysa hepsine birden, eğer sonunda ne olacağını görmek istiyorsak ve korkmuyorsak, gönülden evet demek gerekir. Sonunda acı çekilse bile, bazen pişman olunsa bile.
Acıların, tutkuların, ayrılıkların, öpüşlerin, duyuşların ve hissedişlerin öyküleri olmuş bu kitap. Edebiyatın tadına, zevkine yeniden varacağınız, aşk ve hayat üstünde yeniden düşüneceğiniz…
Nedim Gürsel böyle biri… Kalemini size bildiğiniz gerçekleri bilmediğiniz bir dille anlatacak biçimde kullanıyor. Dili anlıyorsunuz ama konuşmaya kalkarsanız aynı güzellikle beceremiyorsunuz. O kadar sade, o kadar yaratıcı…
Üslup da bu demek zaten. Yazarı, diğerlerinden farklı kılan anlatım tarzı… İşte bundan dolayı anlattığı aşklar hem tanıdık hem yabancı. Hem “yaparım” hem de “ben asla yapmam” dedirten türden.
Bu başarılarda yazarın, Paris’te, Sorbonne Üniversitesinde Modern Fransız Edebiyatı okumuş olmasının, doktorasını yine Sorbonne'da, Louis Aragon ile Nazım Hikmet'i konu alan ‘karşılaştırmalı edebiyat’ alanında tamamlamış olmasının yanı sıra, aşk konusuna fazla kafa yormasının daha etkili olduğunu düşünüyorum.
Kitaptan aldığım zevki, daha on beş yaşındayken okuduğum öykü kitabı ‘Sevgilim İstanbul’dan da almıştım. Bir insan kitabına nasıl bu kadar güzel bir isim koyabilir, diye düşündürerek tavlamıştı beni. Üstelik o yaşta öykü okuyup anlamanın ne kadar zor olduğu düşünülürse… Hala unutmadım.
Tehlikeli Sevişmeler, sizi aşk ve tutku konusunda bir daha düşündürecektir. Yaza çıkarken okunacak, içinizi ısıtacak öykülerden oluşan şahane bir kitap… Edebiyatın kendisi gibi… Bir daha okudum, bir daha içim ısındı. Dünya çeşitli sebeplerle dalgalanırken sığınılacak en sağlam liman, edebiyattır. Ancak orada içimiz ısınır yeniden…