Bu haftalarda Pirke Avot okumak ve öğrenmek önemlidir. Pirke Avot’un beşinci bölümünün sonunda dile getirilen bir Mişna “Lefum tsara agra / sıkıntı ne kadar fazlaysa ödül de o kadar büyüktür” demektedir.
Hafetz Haim, şehre ilk kez giden basit bir köylünün hikâyesini anlatır. Bir dükkâna girer ve gördüğü şey karşısında hayrete düşer. Dükkanda yerden tavana kadar un torbaları ve çuvalları yığılmıştır. Adam hayatında hiç böyle bir şey görmemiştir. Köylü daha sonra farklı bir mağazaya girer ve yine şaşırır. Dükkanda yerden tavana kadar giysi yığınları vardır. Hayatında hiç bu kadar çok giysiyi bir odada bir arada görmemiştir. Gözleri kamaşır. Üçüncü dükkan tecrübesinde ise her biri kendi rafında sergilenen muhteşem gümüş eşyalar görür. Sonra girdiği elmas dükkânına ise küçük pırlantaların kendi kutusunda sergilendiğini görür.
Geri döndüğünde doğal olarak bütün gördüklerini anlatır. Gümüşler veya pırlantalar onu çok şaşırtmasa da un ve tavana kadar erişen giysiler onu hayrete düşürmüş, hayran bırakmıştır.
Hafetz Haim, insanların yanlış şeylerden nasıl bu kadar fazla etkilendiklerini anlatabilmek için bu öyküyü paylaşır.
Doğal yetenekleriyle ortaya çıkan insanların, zengin, popüler, yaratıcı ve sevilen insanların bizleri etkilemesi normaldir. Başarılı insanlara gıpta etmek yanlış değildir. Ancak asıl etkileyici olan küçük bir şeyi ortaya çıkarmak için bile çok fazla çalışan ve çaba gösterenlerdir. Asıl başarı o pırlantaları ortaya çıkarmakta gizlidir. Çok fazla dikkat çekici gibi görünmese de pırlanta her zaman pırlantadır.
Bizim gerçek kahramanlarımız kimler olmalıdır? Öncelikle toplumumuzda yer alan ve dünyada sözlerini büyük bir susuzlukla içtiğimiz büyük Rabiler bu gruba girmezler. Önemli hayır işlerine büyük meblağlar bağışlayan cömert hayırseverler de kahramanlarımız arasında yer almaz. Onlara da büyük hayranlık duyulması gerekir. Hepimiz bunu da hissederiz zaten ama kahramanlık başka bir şey olmalı derken bazı kahramanlara örnekler verelim: Ebeveynleri sıkıcı bir boşanma sürecinden geçen, olumsuzluğun üstesinden gelmek ve mitzvot'a bağlı kalmak için elinden gelen her şeyi yapan genç bir çocuk güçlü bir kahramandır.
Evliliği iyi gitmeyen ama buna karşın evliliğini daha iyi hale getirmek için çok çalışan, yıllarca süren yoğun çalışmanın ardından evliliği istikrarlı hale getirerek mutluluğu yakalayan bir kadın kahramandır.
Kocası işini kaybedince kendisi çalışmaya başlayan bir yandan da eşine destekleyici, iyimser ve yüreklendirici olmaya devam ediyorsa o da kahramandır.
Oğlu kendisinden farklı olarak daha dindar yaşamı seçen bu yolda da oğlunu desteklemeye ve yardımcı olmaya hazır bir baba kahramandır. Çünkü kendi anlamasa da Tora çalışmasının değerini takdir edebilmiştir.
Tek başına bir çocuk büyüterek onu topluma kazandırmayı başaran bir anne bir kahramandır.
Bunlar tavana yığılmış un çuvalları kadar dikkat çekmeyen ama bir o kadar da değerli olan değerli gümüş ve değerli elmas parçalarıdır. En büyük kahramanlıklar gösteriş olmadan gelen ve çoğu zaman fark edilmeden yapılanlardır.
İşte Mişna tam da buna gönderme yapmaktadır. Hayattaki en değerli kazanımlar, mücadele ederek elde edilen, çaba gerektiren başarılardır. Bu başarılar çok fazla ilgi görmese de paha biçilemez.
Çoğu zaman, kendimizi belirli bir sorunla mücadele ederken bulduğumuzda, kendimizi hayal kırıklığına uğramış hissederiz. Bu sorun olmasa kadar iyi olacağımızı düşünür dururuz. Ama gerçek böyle değildir. Bilelim ki en değerli ‘elmaslarımız’ mücadele zamanlarında elde edilir. İnsanlar belki de bu ‘elmasları’ tanımaz veya takdir etmez. Bu çok da önemli değildir. Bunlar başarının en güzel kazanımlarıdır.