ABD Kongresinde onaylanan TikTok ile ilgili yasa tasarısı Başkan Joe Biden tarafından imzalanarak yasalaştırıldı. Bu yasaya göre TikTok’un önünde iki seçenek bulunuyor: Ya Amerikan yetkililer tarafından onaylanmış bir alıcıya satılacak ya da Amerika’da tamamen yasaklanacak.
TikTok’un ana sahibi Çinli şirket ByteDance, Amerikalı bir alıcı bulmak için dokuz ay süreye sahip. Şirketin, TikTok’un Amerika operasyonlarını satmayı kabul etmesi durumunda, potansiyel alıcılar arasında sıkı bir rekabet olacağı öngörülüyor. Microsoft, Oracle, Walmart gibi şirketlerin yanı sıra ABD Hazine eski Bakanı Steve Mnuchin liderliğindeki bir yatırımcı grubu da alıcılar arasında yer alıyor. TikTok Amerika’nın değeri, uygulamanın algoritmasıyla birlikte 100 milyar dolar tahmin ediliyor.
Ancak ByteDance'in herhangi bir satışa onay vermesi pek olası görünmüyor. Çin hükümeti de algoritmayı ulusal güvenlik unsuru olarak gördüğünü ileri sürerek aynı görüşü dile getirdi. Bu nedenle, TikTok’un algoritmasının satışa dahil edilmemesi durumunda, uygulamanın çekiciliğinin azalacağı belirtiliyor.
TikTok’un yasaklanması durumunda, yapılan araştırmalara göre 170 milyon Amerikalı kullanıcının Instagram, YouTube ve Snapchat gibi platformlara geçeceği tahmin ediliyor. Bu durumda, reklam gelirlerin büyük bir kısmının Instagram ve Facebook gibi platformların sahibi Meta şirketi tarafından alınacağı öngörülüyor.
ABD, neden bu radikal adımı atmaya ihtiyaç duydu?
ABD Temsilciler Meclisi, TikTok'un Çin Komünist Partisi tarafından kontrol edildiği ve ABD için ulusal güvenlik tehdidi oluşturduğunu düşünüyordu. Sonunda ABD'li yetkililer, Çin hükümetinin TikTok'u Amerikalı kullanıcıların verilerine erişmek ve onlar hakkında casusluk yapmak, dezenformasyon ve komplo teorileri yaymak için kullandığına karar verdi.
TikTok yöneticileri ise, Çin hükümetinin ABD kullanıcı verilerine erişmeye çalışmadığını iddia ediyorlar. TikTok Genel Müdürü Shou Zi Chew, geçen yıl Kongre huzurunda yaptığı konuşmada ByteDance’in, Çin veya başka bir ülkenin ajanı olmadığını belirtti.
Ancak pek tabii ki ABD’de bu yasayı çıkaranların dayanak noktası var. Çin’de, hükümetin istihbarat toplamak için Çinli şirketlerden ve vatandaşlardan gizlice veri talep etmesine izin veren yasalar bulunmakta.
Bu arada TikTok, başka ülkelerde zaten baskı altında. İngiltere, Kanada, Yeni Zelanda devlet yetkilileri ile Avrupa Komisyonu üyeleri tarafından kullanılan telefonlarda TikTok yasaklandı. Ayrıca Hindistan hükümeti, 2020 yılında TikTok’u "Hindistan devletinin güvenliğine ve kamu düzenine zarar verdiğini" söylemesinin ardından yasakladı.
Demokratik ülkelerdeki yasaklama eğilimi uzun tartışmalara neden oluyor.
Amerika'nın serbest internet vizyonu, Başkan Bill Clinton'ın 1990’larda interneti ‘küresel bir serbest ticaret bölgesi’ olarak tanımlamasına dayanıyor. ABD, uzun yıllar dijital verilerin sınırlar tarafından engellenmeden dünya çapında serbestçe akması gerektiğini savundu.
Ancak son yıllarda, Çin ve Rusya gibi ülkeler, internet erişimine giderek daha fazla müdahale ederek, internetin parçalanmasına yol açtı. Özellikle Çin, sosyal medyanın yabancı ülkeler tarafından veri toplamak, kamuoyunu etkilemek, ekonomik ve teknolojik fayda sağlamak amacıyla kullanıldığı endişesi ile Google, Facebook, Instagram, WhatsApp, Linkedin gibi Amerikan sosyal medya platformlarına erişimi yasakladı. Ardından Rusya, İran, Kuzey Kore, Myanmar ve Türkmenistan da bu kervana katıldı.
Çin ve diğer ülkeler, kendi iç güvenliklerini ve istikrarlarını korumak amacıyla batı menşeli sosyal medya platformlarına erişimi sınırlandırdıklarını savunuyor. Ancak bazıları, bu tür yasaklamaların aslında internet kullanımını kontrol altına almayı amaçladığını düşünüyor.
ABD yönetimleri her zaman diğer ülkelerdeki internet kontrolüne karşı çıktı. Ancak bugün, demokrasi ve özgürlük gibi evrensel değerleri temsil eden ABD’de TikTok yüzünden sansürün gündeme gelmesi herkesi şaşırttı. Bu tür kısıtlamaların, ifade özgürlüğü ve insan haklarının ihlali olduğu kabul ediliyor.
Sonuç olarak, ABD'nin TikTok'a satış baskısı yapması ve yasaklama kararı alması, internet bağımsızlığı ile ilgili karmaşık bir durumu gündeme getiriyor. Bu kararlar, diğer ülkeleri benzer adımlar atmaya teşvik edebilir ve internetin daha bölünmüş bir hale gelmesine yol açabilir. Bu durum, bilgiye erişimi zorlaştıracağı gibi uluslararası ticaret ve iş birliği üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir ve yeni fikirlerin ve teknolojilerin gelişmesini zorlaştırabilir.
İnternetin modern yaşamın birçok yönünü büyük ölçüde etkilediğine şüphe yok. Süper güçler arasındaki çatışma ortamında bile, insanlığa fayda sağlayabilecek ve küresel işbirliğini teşvik edebilecek bir internet dünyası inşa etmeye devam etmekten başka çaremiz yok sanki.