Komplo teorileri, ihmal tahminleri ve köhne askeri donanımları sıralarken Reisi memleketi Meşhed’de toprağa verildi…
Yas tutan bir avuç dışında dünya bir ohhh çekti.
Yok o mu öldürdü, yok bu mu öldürdü…
1988’de toplu cinayetlerin onayını veren İbrahim Reisi 5000 kişiyi ve ailelerini yok etti!
Sebebi ise iç politikadaki beceriksizliklerinin bedelini birilerine ödetmek idi…
İran-Irak savaşının sekizinci senesi, mutsuz bir halk, baskıcı bir rejim, ekonomik sıkıntılar derken ihale her zamanki gibi masumlara kaldı…Devlet hesap vermek yerine, halk soru sorunca vahşice susturdu.
Reisi’nin ölümü İran İslam Cumhuriyeti’nin istikbali için kritik bir önem taşımıyor… Neticede sistemin devamı için molla bol… Ancak İslam devriminin aynı düzende devamı hassas nokta.
Düzen derken yanlış anlaşılmasın lütfen…
Hastalıklı bir nizamdan bahsediyoruz. Fikrini söyleyen herkesi yok etmek üzerine kurulu bir düzene düzen de demek ne kadar yerinde bilemiyorum!
Fakat bu nizam Hamaney’in iktidarı, İran’ın dış politikasından ziyade iç idare için son derece mühim.
Zira İran’ın elitleri batı ile münasebetler konusunda bölünmüş durumda değil…
Herkes batıya uzak durmak ve temkinli olmak konusunda mutabık.
Neticede İran’ın, Amerika’nın Irak ve Afganistan’da yenilmesinde etkin rol oynadığı biliniyor. Yemen’deki güç mücadelesinde Suudi Arabistan’ı sindirdiği de yüzümüze vuruluyor. Esad’ın Suriye’deki kaosta desteklediği ve istikrarı sağladığı da aşikâr. 7 Ekim’de İsrail’de işlenen vahşetin de arkasında olmadıklarını söyleyemeyiz…
Kısacası terör emperyalizmi inşa edilmiş…
Hamaney, Amerika’nın Ortadoğu’daki azalan gücü karşısında meydanı boş bulup farklı hamleler yapabilir.
Reisi tam bu geçiş döneminin adamıydı…
Durum şekillenirken, güç dengeleri otururken sistemin idaresi için ‘uygun’ bir isimdi…
Şimdi İran’ı önümüzdeki süreçte neler bekliyor?
Reisi’nin ölümünün ardından İran Anayasasına göre en geç 50 gün içinde erken seçime gidilecek. Ancak seçimlere kadar karar mekanizmasında geçici lider Muhammed Muhbir görev alacak.
Muhammed Muhbir kimdir?
Doğduğu şehir olan Dezful’un imamlığını yapmış, babası da din adamı olan 68 yaşında bir diplomat.
Şah zamanı İslam devrimi için örgütlenen gençlerin arasında olan Muhammed Muhbir’e dair çok fazla şey bilinmiyor.
İran-Irak savaşının ardından telekomünikasyon şirketlerinin CEO’luğunu yaptı. Yöneticilik yaptığı yerler yine kendi doğduğu Dezful bölgesi ve Kuzistan Eyaletinin devlet şirketleriydi.
Hamaney’e yakınlığı ile tanınan Muhbir, Sina Bank’ın yönetim kurulu başkanlığı yanı sıra yine Hamaney’in idaresinde olan yatırım fonu SETAD’ın başkanlığını da yaptı. SETAD’ın ülkenin en zengin kurumlarından birini olduğunu söylememe gerek olmasa bile hatırlatmakta fayda var. Sadece tespit edilen varlığı 95 milyar dolar olan SETAD ve Muhammed Muhbir hem AB hem Amerikan Hazine Bakanlığı tarafından yaptırıma tabi tutuldu.
İran halkı kötü bir ekonomi altında tüm yükü sırtlanırken, ‘dindar’ liderler son derece müreffeh hayat sürdürüyor…
Reisi ölmeden evvelki birkaç yıl içerisinde sesler yükselmeye başlamıştı…
Direniş Ekonomisi adı altında sürdürülen beceriksiz idare artık radikal İslamcıları da rahatsız ediyordu. Reisi’ye tepkiler yağarken Muhbir’in görevden alınması gerektiğini vurguluyorlardı…
Reisi kimseyi dinlemedi.
Muhbir yerinden olmadı.
Basının çok yakından bildiği bir isim değil Muhbir…
Ancak şimdi Reisi yok. Tüm dikkatler onun üzerinde olacak.
Malumun ilamına gerek olmasa bile söylemek lazım gelebilir…
Bir molla gitti.
Yerine bir başkası gelecek.
Öldürülen binlerce masum insanın ahı tuttu…
O gece dünyada milyonlarca kadın (ben de dahil) adalet yerini buldu dedi(k)…
İşte mollaların anlamadığı şey bu; onlar adalet diye ağlayan insanları öldürseler ve susturduklarını sansalar dahi Allah çığlıklarımızı duyduğunda yer yerinden oynuyor.
Adaletin yeri ve zamanı belli olmaz…