Aşkenaz kökenli Amerikalı dilbilimci, filozof, bilişsel bilimci, tarihçi, sosyal eleştirmen ve politik aktivist, Avram Noam Chomsky yapay zekâ hakkında şunları yazdı*:
“İnsan zihni, ChatGPT ve benzerleri gibi, yüzlerce terabaytlık veriyle beslenen ve en uygun konuşma yanıtını veya bilimsel bir soruya en olası yanıtı tahmin eden kaba bir istatistiksel örüntü eşleştirme motoru değildir. Aksine, insan zihni az miktarda bilgi ile çalışan şaşırtıcı derecede verimli ve hatta mükemmel bir sistemdir; veri noktaları arasında kaba korelasyonlar çıkarmaya değil, açıklamalar yaratmaya çalışır.” (…) “Gerçek zekâ aynı zamanda ahlaki düşünme yeteneğine de sahiptir. Bu da zihnimizin sınırsız yaratıcılığını, neyin olması ve neyin olmaması gerektiğini belirleyen bir dizi etik ilke ile kısıtlamak (ve elbette bu ilkelerin kendilerini yaratıcı eleştiriye tabi tutmak) anlamına gelir. Yararlı olabilmesi için ChatGPT’nin yeni görünümlü çıktılar üretme yetkisine sahip olması gerekir; kullanıcılarının çoğu tarafından kabul edilebilir olması için de ahlaki açıdan sakıncalı içerikten uzak durması gerekir.” (…) “Görünüşte karmaşık olan tüm düşünce ve dile rağmen, zekâsızlıktan doğan ahlaki kayıtsızlığa dikkat edin. Burada ChatGPT kötülüğün sıradanlığına benzer bir şey sergiliyor: intihal, ilgisizlik ve engelleme. Literatürdeki standart argümanları bir tür süper-otomatik tamamlama ile özetliyor, herhangi bir konuda tavır almayı reddediyor, sadece cehaleti değil aynı zamanda zekâ eksikliğini de öne sürüyor ve sonuçta sorumluluğu yaratıcılarına kaydırarak ‘sadece emirlere uyma’ savunması sunuyor.”
Bu ağır girizgâhtan sonra sadede geleyim. Geçtiğimiz günlerde ülkemizin dünyaca tanınmış karikatürcülerinden Turhan Selçuk’un adına, doğum yeri Milas’ta 14’üncüsü düzenlenen uluslararası karikatür yarışmasının sonuçları açıklandı. Açıklanır açıklanmaz da kızılca kıyamet koptu! Yarışmada birincilik ödülünü kazanan eserin yapay zekâ üretimi olduğu iddia edildi.
İddia sahipleri, somut kanıt sunmamakla birlikte çeşitli argümanlar ileri sürerek ödülün iptalini istediler ve Noam Chomsky’nin vurguladığı soruna dikkat çektiler: Plagiat, eskilerin deyimiyle intihal, yani çalıntı! Ödülün sahibiyse kendisini savunarak, eserini yapay zekâyla değil, bilinen bir çizim programıyla gerçekleştirdiğini beyan etti. Ne var ki, olay büyüyüp eski karikatür kataloglarındaki kazılar derinleşince, bu kişinin geçmişte başkalarının eserlerini kopyalamayı huy edindiği ortaya çıktı. Jürinin karşısında yapay zekâyla işbirliği yapan profesyonel bir intihalci vardı, haliyle ödülü iptal edildi. Bu kişinin talihsizliği ödül kazanmak oldu, aksi halde göze batmadan kataloglara sızmayı sürdürecekti!
Aslında yapay zekâ diye adlandırılan ChatGPT, Chomsky’nin dediği gibi yaratma yeteneğinden yoksun olduğu için, dağarcığındaki milyon terabaytlık veriyi saniyeler içinde tarayarak, kullanıcısının talebine uygun bir fotoğrafı, tabloyu, illüstrasyonu veya karikatürü mevcut görüntülerden yararlanarak oluşturuyor. Yani adını koyacak olursak, yaratmıyor çalıyor! Hazret sadece karikatürde değil, fotoğraf başta olmak üzere tüm görsel sanat dallarında faal.
Tabii akla ilk gelen önlem, yarışmalara yapay zekâyla gerçekleştirilen işlerin alınmaması olmalı. İyi ama nasıl olacak? Ahlaklı sanatçılar zaten işlerini hangi teknik yöntemlerle oluşturduklarını açıklıyorlar. Fakat herkes aynı iyi niyeti gösterir mi? Hedefi her ne pahasına olursa olsun kazanmak olan bir katılımcı, jüriyi kolaylıkla aldatabilir. Foyası ortaya çıkınca da, büyük bir pişkinlikle “ben jüriyi sınadım” diyebilir.
Yapay zekâ her yerde. Kimileri onun yazı ya da bilgisayar gibi uygarlığı değiştirme kapasitesine sahip olduğuna inanıyor; kimileriyse onun inanılmaz yok etme gücünden endişe ediyor. Peki, biz neyi tartışıyoruz?
Yıllar önce düzenlenen karikatür yarışmalarında, bilgisayar programları marifetiyle yapılan en güzel eserlere bile jüri burun kıvırırdı! Derken yarışmalara bilgisayar çıktısı göndermeyen sanatçı neredeyse hiç kalmadı. Yarışmacılar eserlerini sanal ortamda e-posta ekinde gönderiyor. Şimdilerde akıllı tabletlerde, tamamen dijital ortamda çizilen karikatürler giderek artıyor. Kalem, çini mürekkebi, tarama uçları, fırçalar, çizim aletleri, boyalar… Hepsi rafa kalkıyor, tarih olmaları yakındır… Bu böyle bir süreç, önü alınamaz!
Fakat diyeceksiniz ki yapay zekâ farklı bir konu. Çizme yeteneği olmayan bir kişi, bir takım komutlar vererek zihnindeki karikatürü yapay zekâya çizdirebiliyor. Hatta daha ileri giderek dilediği sanatçının tarzında çizmesini isteyebiliyor. Bu durum, yetenekleri ve emekleriyle katılan diğer yarışmacılar karşısında kendisine avantaj sağlıyor tabii. Ama bir karikatür yarışmasında eserler, içerikteki mizah unsuru esas alınarak değerlendirilirse, insan zekâsı ve yeteneği yapay zekâya üstün gelecektir. Çünkü yapay zekânın mantığı yoktur, mizah yapamaz! Çizgilerin çalıntı olduğunu anlamanın tek çaresiyse yapay zekâya karşı yine yapay zekâyı kullanmaktır!
(Şu kaderin cilvesine bakın; yukarıdaki cümleyi tam yazmıştım ki, ekranıma Netflix’in bir tanıtım çerezi düştü. Aynen kopyalıyorum: “Yapay zekâya hiç güvenmeyen zeki bir terörle mücadele analisti (Jennifer Lopez) kaçak bir robotu yakalama görevinde iş sarpa sarınca umudunu yapay zekâya bağlamak zorunda kalır.” Bu da yapay zekânın bana mesajıdır herhalde!)
Yapay zekâya karşı en pratik çözüm ise karikatür yarışmalarında göz boyayıcı illüstrasyonların, gravür lezzetindeki yazısız çizimlerin yerine klasik, yalın, sosyal ve siyasal basın karikatürlerine değer verilmesidir. Mizahın, komik olanın, yani insan zekâsının ödüllendirilmesi esas alınmalı. Sonuçta mizah kazanmalı! İnsan zekâsı her alanda yapay zekâyı yenmek zorundadır. Öte yandan, karikatürcüler özgün çizgilerine sahip çıkmalı, jürilerden medet ummamalı, asıl kendi eserlerinin telif haklarını savunmalılar, zira çok az sayıdaki karikatürcü telif ücreti alabiliyor.
* Noam Chomsky’nin yazısının orijinali 8 Mart 2023 tarihinde The New York Times gazetesinde yayınlanmıştır.