Profesyonel iş hayatı noktalanınca kişiye göre farklı dönemler yaşanıyor.
Kimi için ‘emeklilik’ beklenen an. Hobiler, yeni yerler görmek, değişik sosyal/sanatsal etkinliklere katılmak… Amaç oyalanmak değil, vakti değerlendirmek.
Kimisi için emeklilik şehir yaşantısını noktalamak, daha sakin, daha ılıman bir iklimde huzur bulacakları küçük yerleşim bölgelerine taşınmak demek. Düşlerini gerçekleştirmek onlar için bir ayrıcalık. Beklentiler azalıp yaşam sadeleştikçe mutlu olmak kolaylaşıyor.
Bazıları içinse emeklilik bir şaşkınlık, hobi yerine fobi edinilen olumsuzluk dönemi. Genelde kadınlar emekli olduğunda hava daha güneşli, erkekler içinse daha bulutludur. Gereksiz ‘of’lamalar, her zaman pişen yemeğe ‘tatsız’ demek, her telefon çalışında, ‘kim aradı?’ gibi sorular ev halkının sabrını zorlar. Elbette sonunda taşlar yerine oturur. Kabul etmek gerekir ki yaşam amacı sadece ‘iş’ olanlar için, yeni bir sürece alışmak çok kolay değil.
Emekliliğin en güzel yanlarından biri zamanı istediğiniz gibi kullanmaktır. Hayat hafta sonuna endeksli değildir. Yapmak, görmek istediklerinizi koşuşturmadan diğer günlere yayabilirsiniz.
Hırslar önemini yitirdiğinden yaşıtlarınızla ‘ortak payda’lar çoğalır daha rahat anlaşırsınız. Yeter ki sohbetler nostaljiye takılmayıp yeniliklere açık olsun.
Geçenlerde orta yaş üstü iki kişinin birbirlerine yol tarif edişini duydum. “Nişantaş Dilberler’den yukarı Rumeli’ye sap, Rio’nun sokağına gir, Neyir’den sağa ilerle, Havana’dan önceki apartman…” Şimdilerde Yandex ya da Google Maps’in ulaşamayacağı adresi onlar elleriyle koymuş gibi bulurlar.
Emekli olmak ciddi bir unvan… Yeter ki kişi onun içinde cennetini yaratabilsin.
↔↔↔
Önceleri günlük konuşmalarda, şimdileri ise yazışmalarda dile takılan bazı şablonlar var. Uzun süredir ebeveynlerin çocuklarına, ‘annecim, babacım’ diye hitap etmeleri tüylerimi diken diken etmişti. Pedagoglar gerek televizyonlarda gerekse yazılı basında bunun sakıncalarını uzun uzun anlattılar. Dinleyen kim? Sonuçta, sorunun söz konusu ebeveynlerin eğitim altyapılarının yetersizliğinden kaynaklandığına karar kıldım.
Bugünlerde ise Whats- App yazışmalarında herkes ‘-can’ oldu. Tildacan, Betülcan, Vikican…
Özel isimlere eklenen -can takısı, sevgi belirtisiyse de duygular kalıplaştığında değerini yitiriyor.
Kısaltmalar epey zamandan beri hızlı yazışmanın unsuru/gerekliliği oldu. Yine de eğitimli bireyin yozlaşmanın önüne geçmesi düşüncesindeyim. Yoksa ‘Öptüm kocaman…’, ‘Öptüm çok çook…’ gibi kısaltmalara her gün bir yenisi eklenecek. Çok mu güzel? Bence değil.
Sağlıkla kalın.