Köpeklerimiz…

Sami AJİ Köşe Yazısı
12 Haziran 2024 Çarşamba

Son aylarda sokak köpekleri aniden ve adeta infilak ederek gündeme giriverdi.

Kulunuz hayvanları çok sever. Kedi olsun, köpek olsun Ada’da sık sık gördüğümüz kirpiler, zekâlarına hayran olduğum kargalar, ara sıra, Ada’da, olmadık yerlerde karşımıza çıkan sığırlar, koyun ve keçiler hep ilgimi çeker ve mutlaka az bir zaman olsa bile onlara yanaşmaya çalışırım…

Ancak evde hiçbir zaman bir hayvan beslemedim. Yaşadığımız -kısa müddetli olsa da- tecrübeler bu işi beceremeyeceğime dair inancımı pekiştirdi.

Yıllar önce bir arkadaşımız bizden köpeğini birkaç gün evde misafir olarak kabul etmemizi rica etti. Biz de razı olduk.

Ancak köpek şahane bir tazı idi. Bu hızlı koşan köpeği nasıl gezdiririz, sokağa çıktığımızda peşinden nasıl koşarız diye kara kara düşünürken zavallı hayvan eve geldi. Sahibesi ona sarılıp öptükten sonra ayrıldı…

O andan itibaren tazı benim koltuğuma oturdu ve bir daha oradan kalkmadı. Üzgün ve süzgün orada oturuyordu (tıpkı resimdeki gibi). Saatler geçti. Hiç kıpırdamadı. Eyvah dedik. Köpek depresyona mı girdi diye endişelenmeye başladık. Ne oyun oynuyor ne yemek yiyordu. En sonunda biz evde kalmaya karar verdik.

Ve arkadaşımız gelince derin bir oh çekerek teslim ettik. Bir de bize “Yaramazlık yaptı mı?”  diye sorunca ben “keşke” demekten kendimi alamadım.

Evde kedilerle de başaramadık. Birinci kediyi yine bir arkadaş birkaç günlüğüne bırakmıştı. Vahşi ve saldırgan bir siyam kedisiydi. Kedi meraklısı kızıma ders çalışırken o kadar dik dik ve kötü bakıyordu ki kızcağız rahatsız oluyordu. Eşim yatakları düzeltince kedi yatağın altında saklanıp eşimin ayağına pençe atardı. Sahibi dönünce bir “oh” çekip onu iade ettik. İkinci kedi gönlünü başka bir kediye kaptırıp evden kaçtı.  

Bir ara--inanmayacaksınız–eve civciv geldi. Bu da yardımcının peşinden koşar dururdu. Günler geçti büyüdü ve ayrılmaz ikili oldular. Bir gün beraberce bahçeye çıktılar. Aniden bir atmaca saldırmaz mı? Zavallıyı pençeleriyle kaptığı gibi uçtu gitti. Yardımcının iki gözü iki çeşme…

O gündür bu gündür hep başkalarının evcil hayvanlarını sevmeye karar verdim

Eh! Esas konuya dönelim…

Belirttiğim gibi son günlerde aniden sokak köpeklerinin kısırlaştırılması, barınaklara alınması, sahiplendirilmesi veya son çare olarak uyutulması gibi fikir ve öneriler ortaya atıldı.

Siyasi ve sosyal çevrelerde konu tartışıldı. TV’lerde oturumlar düzlendi hatta gösteriler dahi yapıldı.

Önce bir noktayı hatırlatalım. Bazı köpekler 10 yavru hatta fazlasını dahi doğurabilir. Bu durumda sahiplerin büyük çoğunluğu derhal yavruları verebilecekleri dost akraba taallukat veya komşu ararlar. Ancak bulamadıkları anda da bazen bir veya iki tanesini alıkoyarlar ve diğerlerin de uyutulması için de veterinere talimat verirler.

Taraflarca öne çıkan ve benimsenmekte olan fikir köpeklerin kısırlaştırılmasıdır. 

Kulunuz yerli ve bazı yabancı kaynaklara ‘müracaat’ etti. Genel anlamda kısırlaştırmanın çözüm olarak kabul gördüğü anlaşılmakla beraber bilhassa aşağıdaki ‘menfi’ sorunlara dikkat çekilmektedir:

“Şişmanlama: Kısırlaştırılan köpeklerin metabolizmaları değişebilir ve daha az aktif olma eğiliminde olabilirler. Bu durum, aşırı kilolu olma riskini artırabilir.

İdrar Kaçırma: Özellikle dişi köpeklerde, kısırlaştırma sonrası idrar kaçırma problemleri yaşanabilir.

Üriner Sorunlar: Kısırlaştırılan dişi köpeklerde idrar yolu enfeksiyonlarına yatkınlık artabilir.

Kemik ve Eklem Sorunları: Bazı araştırmalar, kısırlaştırmanın köpeklerde kemik yoğunluğunda azalma ve eklem sorunlarının riskini artırabileceğini göstermiştir.

Kürk ve Cilt Sorunları: Bazı köpeklerde kısırlaştırma sonrası kürk yapısında değişiklikler ve cilt sorunları ortaya çıkabilir.

Kanser Riski: Bazı araştırmalar, kısırlaştırmanın bazı kanser türlerinin riskini azaltabileceğini öne sürse de, diğer taraftan bazı kanser türlerinin riskini artırabileceği de iddia edilmektedir.

Ve dikkat çekilen diğer bir husus bazı cins köpeklerde, saldırganlığın artma eğiliminin ortaya çıkabilmesidir... Daha önemlisi bu tutumun hangi şartlar altında hangi dönemde veya zaman aralığında görülebileceğinin de pek tahmin edilememesidir.

Sonuçta hayvanlarımızın sürekli ve yoğun bir şekilde veterinerlerin yakın kontrolü altında bulundurulması bilhassa çok önem kazanmaktadır…

Sokak köpeklerinin ülkemizdeki sayısı göz önüne alınırsa-4 milyon deniyor- bu hizmetlerin hem malen hem de fiilen etkinlikle yerine getirilmesi epey zordur.

Naçizane kanaatime göre, köpeklerimize[RS1]  dokunmayalım. Normal yaşamlarına müdahale etmeyelim. Bulundukları ortamda onları yakından takip edelim. Aşılarını yapalım. İmkân nispetinde rahatça dolaşabilecekleri barınaklarda misafir edelim… 

Ve hepsini dost bilelim.   


 [RS1]

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün