Haziran ayında yaklaşık 750 milyon insan Meksika, Güney Afrika ve Hindistan’da yeni başkanlarını seçmek için oy kullandı. Seçimlere katılma oranı her ülkede yüzde 60 ila 65 aralığında kaldı. Meksika’da Morena Partisini temsilen Claudia Sheinbaum, Güney Afrika’da ANC Başkanı Cyril Ramaphosa ve Hindistan’da Narendra Modi’nin seçimleri zaferle sonuçlandırmaları bekleniyordu.
Meksika’nın ilk kadın başkanı seçilen Claudia Sheinbaum, seçimlerden büyük bir zaferle çıktı.
Meksika başkanlarının görev süresi, altı yıllık tek bir dönemle sınırlı. 2018’de başa gelen Lopez Obrador bu son seçimlerde Claudia Sheinbaum'u sadık halefi olarak öne sürdü. Claudia da popülist politikayı sürdüreceğine söz verdi. Sonuç olarak, Claudia Sheinbaum oyların yaklaşık yüzde 60'ını alarak Meksika'nın başkanı seçildi.
Liderliğini yaptığı Morena Partisinin de dahil olduğu koalisyon grubu, senato ve mecliste üçte iki çoğunluğu aldı. Başka bir deyişle, Claudia Sheinbaum anayasayı değiştirebilir ve yargıyı kontrolü altına alabilir duruma geldi. Zaten seçim öncesi bununla ilgili olarak, Lopez Obrador tarafından 18 maddelik bir anayasa değişiklik planı hazırlanmıştı.
Yeni Başkan, şimdi diğer gerçeklerle de karşı karşıya. Meksika şu aralar tarihsel olarak en yüksek cinayet oranı ile mücadele ediyor. Özellikle kadınları ve kız çocuklarını kartellerin saldırılarından koruma konusunda tamamen başarısız olan Lopez Obrador'un "kurşun değil kucaklama" politikası artık değişmeli. Ayrıca, Sheinbaum göç konusunda Guatemala sınırını kontrol altına alamazsa, kasım ayındaki Amerikan seçimlerinden sonra başı ağrıyacak gibi duruyor.
Güney Afrika'nın 30 yıldır iktidarda olan partisi ANC, beklediği oy oranına ulaşamadı.
Güney Afrika'da siyahi Başkan Cyril Ramaphosa liderliğindeki iktidardaki Afrika Ulusal Kongresi (ANC), son 30 yılın en kötü seçim sonucunu elde ederek kurucusu Nelson Mandela’nın kemiklerini sızlattı. Yüksek yolsuzluk, işsizlik ve suç oranlarının artması nedeniyle ANC, 2019 yılında aldığı yüzde 58 oy oranından yüzde 40’a düştü.
Başkan Ramaphosa, hızlıca koalisyon görüşmelerine başladı ve sonunda geniş bir koalisyon kurdu. Tabii ki, 30 yıl evvel iktidarı kaybeden beyazlar da Demokratik Parti liderliğinde ikinci büyük parti olarak koalisyonda yerini aldı.
Koalisyonun hayatı çok kolay olmayacak. ANC, yoksul siyah Güney Afrikalılar için refahı artırma ve ekonomik güçlendirme programlarını destekleyen, tarihsel olarak pan-Afrikanist bir sol partidir. Ancak ANC son 15 yıldır, özellikle Putin’in yakın dostu, bir önceki başkan Jacop Zuma’nın başlattığı büyük bir yolsuzluk girdabına girdi. Şimdiki koalisyonun ikinci büyük partisini temsilen beyazlar ise liberal görüşlere sahip olup, serbest piyasa ekonomisini savunmakta. Beyazlar şimdiden ekonomiyi, dış ilişkileri ve sağlık sistemini yönetmek için kolları sıvadı.
Hindistan’da Narendra Modi’nin partisi BJP, bir önceki seçimlere göre daha kötü bir sonuç aldı.
Hindistan Başbakanı Narendra Modi, partisinin mecliste 400 sandalye kazanmasını beklerken 240’ta kaldı. Hükümeti kurmak için daha küçük partilerle koalisyon kurması kaçınılmaz hale geldi.
Modi’nin büyük hedefleri var. Bir buçuk milyar insanı barındıran Hindistan'ı 2047 yılına kadar gelişmiş bir ülke statüsüne getirmeyi hedefliyor. Bunun için, karayolları ve demiryolları inşa etmek, düşük gelirli ve orta sınıf vatandaşların konutlarını iyileştirmek gibi planları var. Fakirlik ve genç işsizlik oranlarının çok yüksek olduğu bir ülkede, Modi zorlu bir işe soyundu.
Modi, iktidarda olduğu son iki dönemin çoğunda Hindu milliyetçiliğini gündemde tutarak 200 milyondan fazla nüfusa sahip müslüman azınlığa baskı zemini yarattı. Bu yılın başlarında, altında 16. yüzyılda inşa edilmiş bir cami olduğu bilinen Ayodhya'daki tartışmalı Ram Tapınağı'nın açılışıyla da müslüman azınlığa mesaj vermiş oldu. Modi’nin bu yeni dönemde ekonomik kalkınmayı sürdürürken kültürel meselelerin sesini kısıp kısmayacağı henüz belirsiz.
Sonuç olarak, Güney Afrika 30 yılı aşkındır ANC partisi tarafından yönetiliyor. Hindistan’da Modi 10 yıldır iktidarda. Meksika’da ise Morena Partisi henüz 6. yılını doldurdu.
Zamanla, seçmenler belli nedenlerden dolayı hayal kırıklığına uğruyor. İşsizlik, enflasyon veya artan gelir eşitsizliği, seçmenlerin iktidar partisine ve liderlerine karşı memnuniyetsizliğine yol açıyor. Uzun süre görevde olanlar, güncel sorunlardan kopuk hale geliyor ve gerekli değişikliklere direnç gösteriyor. Aynı zamanda yolsuzlukların artmasına neden olabiliyorlar. Bu durum, halkın güvenini ve desteğini zayıflatıyor.
Amerikalı siyaset bilimci Samuel Huntington'un dediği gibi, “Siyasal düzen ve istikrarın anahtarı güçlü siyasi liderliktedir. Ancak er ya da geç tüm liderlere halk direnç gösterecektir.”