Galatasaraylı Emre Belözoğlu, Fatih Akyel, Tanju Çolak, Saffet Sancaklı, Emre Aşık, Mehmet Topal ve Semih Yuvakuran.
Fenerbahçeli Selçuk Yula, Caner Erkin ve Servet Çetin.
Beşiktaşlı Sergen Yalçın ve Burak Yılmaz.
Bu futbolcuların adını andığınızda önüne de takımlarını böyle yazarsınız fakat mesela bu Galatasaraylı futbolcuların hepsi Fenerbahçe’de oynamış hatta futbolu da orada bırakmıştır. 2013 yılında kaybettiğimiz, Fenerbahçe’nin efsane futbolcusu Selçuk Yula kariyerinin son sezonlarını Sarı-Kırmızı forma ile geçirmiş fakat jübilesini eski takımının özel bir maçıyla yapmıştı.
Galatasaray’da en parlak günlerini geçiren Emre Belözoğlu, Zeytinburnu altyapısından keşfedilip Galatasaray altyapısına alınmış, dört sezon kaldığı kulüpte 21 yaşında UEFA Kupası ve Süper Kupa kaldırmış, performansıyla göz kamaştırmış ve Inter Milan ile New Castle takımlarında oynamış fakat dönüşte Fenerbahçe forması giymiş, hatta antrenörlüğünü de yapmış bir sporcudur.
Tanju Çolak dendiğinde elbette Samsunspor akla gelmelidir ama dört sezon kaldığı Galatasaray’ın efsanesi olmuş büyük bir golcüdür. Buna rağmen Fenerbahçe’ye transfer olmuş ve forması için gollerini atmaya devam etmiştir.
Trabzonsporlu Abdullah diye biliriz ama Bordo-Mavili formayı bırakıp önce Fenerbahçe sonra Galatasaray’a transfer olmuştur.
Caner Erkin Fenerbahçe’den önce Galatasaray forması giymiş hatta bir sezonluk kontratında Arda Turan ile kavga ettiği için ayrılmış fakat bugün Eyüpspor’un Süper Lige çıkmasında en büyük pay sahibi sporculardan biridir. Antrenörü de Arda Turan’dır!
İsrailli Haim Revivo iki sezon Fenerbahçe’nin yıldızı olmuş fakat sözleşmesi bitince Galatasaray’a transfer olmuş. Bu yüzden de tribünler kendisini “Hain Revivo” olarak çağırmıştır.
Örnekler çoğaltılabilir.
Bugün Fenerbahçe’nin Belçikalı golcüsü Batshuayi’nin Galatasaray’a transferi konuşuluyor. Kendisine futbol medyası diyen kerameti kendinden menkul sosyal medya yazar takımı da konuyu köpürtüp, taraftarı ayaklandırıyor. “Galatasaray golcümüzü ayarttı” olarak başlayan tartışma Fenerbahçe yönetimine dönüp “Bats’a neden istediğini vermeyip kaçırdınız” şeklinde devam ediyor. Sporcunun eşi sosyal medyadan tehdit ediliyor.
Batshuayi 30 yaşında ve Fenerbahçe’nin aslında 2. golcüsü, asıl golcü 38 yaşındaki Bosnalı yıldız Edin Dzeko. Fakat Bats Avrupa kupaları ve ZTK dahil 43 maçta forma bulup 24 gol ve 3 asist ile oynarken, Dzeko aynı şartlarda 46 maçta 25 gol atıp 10 asist yapmış.
Şimdi deniyor ki neden Bats kaçırılıyor ve neyin karşılığında?
Öncelikle Batshuayi kontratı bitmiş fakat Dzeko’nun devam ediyor. Fakat gözden kaçırılan bir yer var. Fenerbahçe bu sezon dünyanın en iyi teknik direktörlerinden biri olarak gösterilen Portekizli Jose Mourinho’ya takımı teslim etti. Batshuayi’nin transfer rakamları doğruysa, Mourinho isteseydi Fenerbahçe asla bırakmazdı. Demek ki Mourinho’nun başka bir yıldız golcü planı var ve Dzeko’nun arkasında 3. golcü olarak kalacak bir futbolcunun maaş yükü altına girilmek istenmemiş.
İşler Figo olayına dönüşmez tabii ama taraftar ezeli rakipler arasında her zaman transfer geçişleri olduğunu ve gelecekte de olacağını bilmek, kabul etmek zorundadır. Bu futbolcuların kariyerinde para kazandığı dönemler zannedildiği kadar uzun değildir. Üstelik de 41 yaşındaki Portekizli Pepe bir yana bırakılırsa 35 yaşlarına gelen sporcu artık yaşlı sayılır ve zor transfer yapar. Batshuayi 20’li yaşlarında Chelsea’de 30-40 milyon Euro değerleri görmüşken artık 8-9 milyon Euro bandına indi. Bundan sonra kaç transfer daha yapar belli değil. Dolayısıyla belki maddi imkanlar, belki Fenerbahçe’nin yeni kuracağı kadroda kendisine yer bulamayacağı düşüncesi sporcuya bu kararı aldırmıştır.
Bir sporcunun rakip takıma transferi etik midir tartışabilirsiniz fakat unutmayalım ki profesyonel sporcular için rekabet sahadaki performansla sınırlıdır. Maç bitince hepsi aynı dünyaya geri döner, arkadaşlıkları devam eder.
Ezeli rekabetteki bu geçişlere etik olmaz diyerek karşı çıkan en büyük örnek ise Metin Oktay tabii.
Nasıldı hikaye hatırlayalım:
1957 yılında Fenerbahçe İkinci Başkanı Müslüm Bağcılar, Metin Oktay ile buluşur ve boş bir çek uzatır. “Rakamı sen yaz Kaptan, yeter ki Fenerbahçe forması giy.” Metin Oktay’ın cevabı ise bugün hala konuşuluyor “Bizi sevenleri üzmeyelim baba. Bizi sevenlere ihanet etmeyelim.”
Konu bir daha açılmamak üzere kapanır fakat Metin Oktay bir gün Fenerbahçe forması giyer. 1968-1969 sezon sonunda jübile maçında Metin Oktay Fenerbahçe ile karşılaşmayı ister. Fenerbahçe yöneticisi Eşref Aydın “Tek bir şartım var. Fenerbahçe kulübü ve taraftarı sana hayrandı. 10 dakikalığına da olsa Fenerbahçe formasını giyer misin?” diye sorunca Kaptan “Şeref duyarım” diyecek ve maçın son 10 dakikasında sahayı omuzlarda terketmeden önce Can Bartu ile formaları değiştirip maçı rakip takımlarda tamamlayacaklardır.
Elbette o köprülerin altından yarım yüzyılda çok sular aktı. Bugün belki yine tek tük örnekleri vardır ama ne o yöneticiler ne de o futbolcuların sahip olduğu erdemlere rastlanmıyor.
Bu yüzden futbolun eğlencesini kaçırmayalım ama işin gerçeğini de bilelim ve fazla da ciddiye almayalım.