Christian Vieri
1973 yılında Bologna’da doğan Christian Vieri, kariyerinde Juventus, Atletico Madrid, Milan, Inter ve Monaco gibi önemli kulüplerde forma giydi. Güçlü fiziği ve etkili sol ayağı ile bitirici vuruşlar yapabilen Vieri, kariyerinde iki kez Yılın Futbolcusu ve iki kez de Gol Kralı unvanlarını kazandı.
Francesco Totti
1976 yılında Roma doğumlu Francesco Totti, kariyerinin tamamını Roma’da geçirdi. Kulübün simgelerinden biri haline gelen, uzun yıllar kaptanlık yapan Totti beş kez Yılın Futbolcusu seçildi ve bir kez de Dünya Kupası kazanmayı başardı.
Alessandro Del Piero
1974 yılında Traviso’da doğan Alessandro Del Piero, 1993 yılında Juventus’a imza attı. Neredeyse 20 yıl boyunca Siyah-Beyaz formayı giyen Del Piero, kariyerinde bir Şampiyonlar Ligi ve altı Serie A şampiyonluğu kazandı. Free-kick’lerden birçok gol kaydeden Del Piero, sol ayağını çok iyi kullanan bir futbolcuydu. Fizik olarak güçlü görünmese de tekniğini konuşturan İtalyan forvet Milli Takım’ın 2006 yılında Dünya Kupası’nı kazanmasında önemli rol oynadı.
Filippo İnzaghi
1973 yılında Piacenza’da dünyaya gelen Filippo Inzaghi, 1991 yılında profesyonel kariyerine başladı. İtalya’da birkaç takımda kiralık olarak forma giydikten sonra, 1995 yılında Parma’ya imza atarak dikkatleri çekti. Önce Atalanta sonra da Juventus’a transfer olarak İtalyan futbolunun zirvesinde yer aldı. Sonrasında Milan’a transfer olan Inzaghi, uzun yıllar bu formayı terletti ve kulübün simgelerinden biri haline geldi. Kariyerine iki Şampiyonlar Ligi ve bir Dünya Kupası şampiyonluğu sığdıran İtalyan forvet, bitiriciliği ve hava topu hakimiyeti ile öne çıkan forvetler arasındaydı. Ceza sahası içerisinde çok etkili olan Inzaghi, rakibin dengesini bozarak arkadaşlarına da pozisyon sağlıyordu.
Yukarıda saydığım ve kısa bilgiler verdiğim İtalyan forvetler, benim çocukluğumda Milli Takım forması ile izlediğim ve çok beğendiğim oyunculardı. Çoğu takımlarına sadık, İtalya’nın simgeleri haline gelmiş futbolculardı. Fizikleri ve tekniklerini bir araya getirerek hem kulüp hem milli takım kariyerlerinde önemli başarılar elde ettiler.
İtalya veda etti
Euro 2024 Son 16 turu maçları ile devam ediyor. İlk eşleşmede İsviçre ile İtalya karşı karşıya geldi ve turu geçen taraf İsviçre oldu. Turnuvanın grup aşaması maçlarına bakınca çok sürpriz sayılmasa da İtalya son Avrupa Şampiyonu olduğu için favori konumdaydı. Ancak İsviçre sahayı çok iyi parselleyerek İtalya’ya hiç pozisyon vermeden rakibini mağlup etmeyi başardı.
İtalya’da benim dikkatimi çeken en önemli eksiklik santrafor ve forvet pozisyonunda yukarıda bahsettiğim oyuncular gibi bir profilin eksikliğiydi. Hem karakter koyma, hem güçlü durma hem de tekniği ve bitiriciliği ile öne çıkan bir forvet yoktu İtalya kadrosunda. Kalede çok kaliteli bir kaleci olan Donnaruma, savunmada İtalya’nın yeni gözbebeği Calafiori, orta sahada Barella, Jorginho gibi oyuncular olsa da forvetteki eksiklik İtalya’nın daha ileri gidebilmesine engel oldu.
İngiltere tat vermiyor
Grubunu lider tamamlasa da İngiltere oynadığı futbolla pek tat vermedi. Temposuz ve ağır futbol oynayan İngilizler, kısır skorlarla maçlarını kazandı. Son 16 turunda Slovakya karşısında 90+5. dakikaya 1-0 geride girip, Jude Bellingham’ın mükemmel golüyle uzatmaya götürmeyi ve sonrasında da turu geçmeyi başardılar. Teknik Direktör Gareth Southgate’in özellikle orta sahada problemleri olduğunu söylemesi ancak herhangi bir değişiklik yapmaması ilginç bir nokta olarak öne çıktı.
Almanya ve İspanya öne çıkıyor
Şu ana kadar oynanan maçlarda öne çıkan takımlar Almanya ve İspanya oldu bana göre. İki takım da güçlü kadroları ve oynadıkları oyunla gruptan çıkarak taraftarlarını memnun etti. Eğer bu iki takım çeyrek finalde karşı karşıya gelecek olmasalardı, şampiyonluğa en yakın iki takım olarak onları sayardım. Diğer tarafta ise Fransa, Portekiz ve her şeye rağmen İngiltere şampiyonluk potansiyeline sahip takımlar.
Türkiye için takım tartışmaları
Türkiye ilk maçında Gürcistan’ı 3-1 mağlup ederek turnuvaya iyi bir başlangıç yaptı. Grubun ikinci maçında Portekiz karşısına rotasyonlu bir kadro ile çıkan Ay-Yıldızlılar sahadan farklı mağlup ayrıldı. Son maçta ise Çekya ile karşılaşan Türkiye, rakibinin erken 10 kişi kalmasını da iyi değerlendirerek 2-1 kazandı ve ikinci tura çıkmayı başardı. Son 16 turunda ise rakip, grubunu sürpriz bir şekilde lider tamamlayan Avusturya oldu.
Benim dikkat çekmek istediğim nokta ise hem kazanılan hem kaybedilen maçlardan sonra takım çekişmesinin hala devam etmesi. Milli Takım’a, teknik-taktik detaylara odaklanmaktansa Fenerbahçe-Galatasaray-Beşiktaş çekişmesi devam ediyor. Beşiktaşlı Cenk Tosun’un golüne Galatasaraylı Barış Alper Yılmaz sevinmemiş, eski Fenerbahçeli Arda Güler’e antrenmanda mobbing uygulanmış, Semih Kılıçsoy Beşiktaşlı olduğu için ilk 11’e giremiyor gibi etkileşim uğruna dile getirilen teoriler Milli Takım’a hiçbir yarar getirmediği gibi oyuncuların da konsantrasyonunu bozuyor. Lig devam ederken puan tablosu nedeniyle de Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oldukça sert tartışmalar zaten yaşanmışken Milli Takım böyle önemli bir turnuvada boy gösterirken sahaya daha fazla odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum.