Türkiye’nin uzun zamandır gündeminde olan ‘Gri Liste’den Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ‘Başardık’ mesajlı müjdeli tweet’i ile 28 Haziran Cuma günü saat 10.39’da öğrendik. Resmî açıklama ise TSİ 12.00 sularında geldi.
Açıkçası bu konu benim çok ama çok önemsediğim bir husustu. ‘Nas Ekonomisi’ döneminde ülke ekonomisine verilen ağır tahribatlar yavaş yavaş giderilmeye çalışılıyor. Kimisi doğru kimisi yanlış adımlar atılıyor ama ‘Gri Liste’den çıkmak her şeyden önce ülke itibarı açısından önemli bir konu.
Bilmeyenler açısından ‘Gri Liste’nin ne olduğunu açıklamakta fayda var.
İktisadi İş birliği ve Gelişme Teşkilatı yani daha bilinen adıyla OECD tarafından kurulan bir kuruluş var. Bu kuruluşun adı Mali Eylem Görev Gücü (Financial Action Task Force). Kısa ismiyle FATF; 1989 yılında suç gelirlerinin aklanması, terörizmin finansmanı ve kitle imha silahlarının finansmanının önlenmesi amacıyla kurulmuş.
Türkiye de 1991’de bu kuruluşa üye olmuş. Bir kuruluşa üye olunca haklı olarak o kuruluşun kararlarına saygılı olacağınız ve uyacağınız taahhüdünü de veriyorsunuz. İşte bu amaçla yani FATF tavsiyelerine uymak ve gerekli kontrolleri yapmak amacıyla 1997 yılında Maliye Bakanlığı bünyesinde Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) kurulmuş.
MASAK doğrudan Hazine ve Maliye Bakanına bağlı bir yapı. Görevi; suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanının önlenmesi amacıyla plan, program, politika, strateji hazırlama ve geliştirme süreçlerine katkıda bulunmak, kurum ve kuruluşlar arasında ulusal düzeyde risk değerlendirme çalışmaları da dâhil olmak üzere koordinasyonu sağlamak, faaliyet alanıyla ilgili mevzuat çalışmaları yapmak, suç gelirlerinin aklanmasının, terörizmin finansmanının ve ekonomik güvenliğe yönelik risklerin ortaya çıkarılması ve önlenmesi kapsamında gelişmeleri izlemek, önlemler geliştirmek, analiz, araştırma ve inceleme yapmak, vs.
Dünyada 200’den fazla ülke FATF tavsiyelerine uyacağını taahhüt etmiş, yaklaşık 40 ülke ise FATF üyesi. Rusya’nın üyeliği geçici olarak durdurulmuş.
FATF, her yıl üç genel kurul toplantısı gerçekleştiriyor. Bu toplantılar her yıl genellikle ekim, şubat ve haziran aylarında yapılıyor. FATF, üye ülkeleri kara para aklama ve terörün finansmanının önlenmesi konusunda gösterdiği gelişmeler bakımından periyodik olarak denetliyor. Denetleme sonucunda, ülke raporunda tespit edilen eksiklikleri iki yılda bir yapılan güncelleştirme (Biennial Update) ve düzenli izleme (Regular Follow Up) ile takip ediyor.
Yapılan bu denetimler sonucunda Türkiye’ye yönelik olarak 2019 yılında; "terörizmle ve kitle imha silahlarının yaygınlaşmasıyla ilişkili varlıkların dondurulması" yönünde iyileşmelerin yapılması gerektiğini vurgulamıştı. İlave olarak Türkiye’nin kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla ilgili kanunlarını ve düzenlemelerini güçlendirmesine rağmen kara para aklama soruşturmalarının sayısının çoğaltılması gerektiğini belirtmişti. Hatta raporda "çok az sayıda hüküm verildiği" eleştiri konusu edilmişti.
Fakat asıl önemli olan husus; finansal sistem dışında kalan emlakçı ya da değerli maden ticareti yapan kişiler gibi farklı aktörlerin ise maruz kaldıkları risk açısından yeterli bilgisinin olmadığı konusuna dikkat çekilmişti. Emlak sektörü deyince hemen hatırlayacaksınız, 19 Eylül 2018 tarihinde yapılan düzenleme ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzası ile Resmî Gazete’de yayımlanan 250 bin Dolar karşılığında vatandaşlık imkânı veren düzenleme yürürlüğe girmişti.
Değerli maden ticareti de (özellikle altın) çokça kayıtdışılığın bir aracı olarak kullanıldı ve halen de yasaklı ülkelerle yapılan ticarette bir ödeme aracı olup olmadığı sorgulanıyor.
Türkiye’ye ilişkin yazılan raporda; Finans sektörünün ve diğer sektörlerin denetiminin gelişmiş olduğu, ancak kurallara uyulmaması takdirinde uygulanan yaptırımların etkili olmadığının altı çizilmişti.
Neticede FATF Genel Kurulu, 21 Ekim 2021 tarihinde; içerisinde Pakistan, Suriye ve Güney Sudan’ın da bulunduğu gri listeye Türkiye’yi de alma kararı vermişti.
Liste komşusu olduğumuz ülkelerin adını ülkemizin adı ile birlikte duyunca bile tüylerimiz diken diken oluyor ancak sanırım Mehmet Şimşek gelene kadar pek kimse bundan gocunmadı.
Neyse ki yabancı yatırımcı ihtiyacı had safhada ve anlaşıldı ki, Türkiye Gri Listede olduğu sürece daha uzun süreli kalabilecek olan yatırım fonlarının Türkiye’ye gelmesi mümkün değil.
Kolayca anlaşılacağı üzere Gri Liste’den çıkmanın en önemli etkisi Yabancı Yatırımcıların Gelmesi üzerinde olacaktır. Elbette hemen akın olmayacak ancak sermaye akımlarının hareketinin önündeki engellerden biri kalktı artık.
Diğer beklenen bir etki ‘dış ticaretimiz’ üzerinde olacaktır. Türkiye Gri Liste’de olduğu için yurt dışına para transferi, yurt dışında hesap açma, açılan hesaba EFT, havale yapma konusunda ciddi sıkıntılar var. Öyle ki; bırakın dış ticareti, evlatları yurt dışında okuyan aileler için hesap açmak ve hesaba para göndermek konusunda benzer sıkıntılar yaşanıyor. Şimdi Gri Liste’den çıkmış olmak bu hesaplara yönelik denetimlerin de daha az sıkı hale gelmesi anlamına gelecektir.
Bundan sonraki süreçte ekonomi yönetiminin gri listeden çıkmamıza rağmen yine de zorluk çıkaran ülkeleri kontrol etmesi ve zorluk devamı halinde mütekabiliyet çerçevesinde karşıt önlemleri alması gerekir.
Umarım hükümetin ‘yaşanan vize sorununda’ ki umursamazlığı bu konuda olmaz
Ve en önemlisi tabii ki itibar. Finansal sistemin dünya ile entegrasyonu ve bankacılık sisteminin işleyişi açısından gri listede olmamak çok ama çok önemli.
Netice de önemli bir eşik açıldı. Buraya bizi sokan hükümetin buradan çıkmayı ‘başardık’ olarak ifade etmesi bir traji-komik olsa da netice önemli.