John Cage’e yer verdiğim yazı dizisinin evvelki bölümünde bestecinin müziğinde yalınlığı, gerçekliği ifadesinin arayışlarında nasıl Doğu felsefesinin içine daldığını yazmıştım. Hatta sadece felsefe boyutunda kalmayıp pratiklerini de yapmış besteci. Bugün kaldığımız yıl olan 1950’lerden itibaren müziğinin bu arayışları ışığında nasıl evrildiğinden bahsetmek isterim. Bestecinin değişim geçirmekte olan müzik dünyasına ve mantarlara, bitkilere olan merakına, şiir dünyasına, taş baskı, gravür ve sulu boyalarına kendi ağzından bir dalalım şimdi.
“1950'lerin başında David Tudor, Louis ve Bebe Barron’la manyetik bant üzerine ve Christian Wolff, Morton Feldman, Earle Brown ile çeşitli çalışmalar yaptık. Nasıl benim ritmik yapı anlayışım Schoenberg'in müzikal yapısının bir devam niteliğinde ve ‘Sessiz Parça’m ise Robert Rauschenberg'in beyaz resimlerinin takipçisiyse , I Ching metoduyla bestelediğim ‘Değişim Müziğim’ de Morton Feldman'ın grafiksel müziğini ve her ses için sayılara dayalı olarak bestelenmiş müziği takip etti. Bu yapıda sesler sadece yüksek, orta veya düşük olarak not edilmiş. Hemen değil ama birkaç yıl sonra bu yapılardan sürece, bölümleri olan bir müziktense, başı, ortası ve sonu olmayan müziğe geçiş yapacaktım. Yaptığımız işbirliklerinde benim müziğim Merce Cunningham'ın koreografilerine eşlik eden bir pozisyonda değil. Müzik ve dans bağımsızdır ancak bir arada bulunabilir.
1950’li yıllarda şehirden ayrılıp taşraya gittim. Orada mantarlar ve diğer yenilebilir yabani bitkilerle ilgili araştırmamda bana rehberlik eden Guy Nearing'i buldum. Üç arkadaşımızla birlikte New York Mikoloji Derneği'ni kurduk. Nearing, hakkında yazıp kitaplaştırdığı liken yani taşmantarlar konusunda da bize yardımcı oldu. Havanın kuru olduğu ve mantarların büyümediği zamanlarda likenlerle vakit geçirdik.
1960’lı yıllarda hem müziğim hem de yazılarım yayımlanmaya başladı. Hawaii'de yaşadığım bir deneyim dikkatimi Buckminster Fuller'ın ve Marshall McLuhan'ın çalışmalarına yöneltti. Oahu'nun güney kısmını kuzey kısmına bağlayan tünelin üzerinde, dağ silsilesinin tepesinde bir ortaçağ kalesinde olduğu gibi mazgallar vardır. Bunların ne için olduklarını sorduğumda, aşağıdaki düşmana zehirli oklar atarken kendilerini korumak için kullanıldıkları söylendi. Yüz yıldan biraz daha uzun bir süre önce ada, sıradağlarla bölünmüş bir savaş alanıydı. Fuller'ın dünya haritası tek bir adada yaşadığımızı gösteriyor. Küresel Köy (McLuhan), Uzay Gemisi Dünyası (Fuller). Fuller ‘İnsan ihtiyaçları ile dünya kaynakları arasında bir denklem kurun.’
Günlüğüme başladım: Dünya Nasıl İyileştirilir: Sadece İşleri Daha Kötü Hale Getirirsin. Annem "Buna nasıl cesaret edersin!" dedi.
Ne zaman başladığını bilmiyorum. Ama Edwin Denby'nin 21. Cadde'deki çatı katı hakkında ilk mezostiğimi1 yazdım. Adının harflerinin büyük olduğu normal bir paragraftı. O zamandan itibaren bunları şiirler halinde yazdım; büyük harfler ortaya doğru iniyor; ne olursa olsun kutlamak, ne olursa olsun desteklemek, istekleri yerine getirmek, düşünmemi ya da düşünmememi başlatmak için. Temalar ve Çeşitlemeler bir dizi mezostik çalışmanın ilkidir: ana fikir yani tema fikirlerden gelse de çeşitlemeler onlarla ilgili olmayan, onları üreten bir yazma yolu olabilir. Mezostiği yazmanın çeşitli yollarını buldum: Bir kaynak aracılığıyla yazmak: Rengas yani çok sayıda kaynak mezostiğinin bir karışımı, autokus mezostik; kaynak metindeki tesadüfi işlemler yoluyla mezostiğin kendi sözcükleriyle sınırlı ve ‘küresel olarak’, sözcüklerin sıralanmasına izin veriyor.
Irwin Hollander tarafından taşbaskı yapmaya davet edildim. Aslında bu Alice Weston'ın aklına gelen bir fikirdi. Ressam ve heykeltıraş Marcel Duchamp ölmüştü. Onun hakkında bir şeyler söylemem istenmişti. Amerikalı ressam ve heykeltrıaş Jasper Johns'tan da bunu yapması istenmiş ancak Jasper ‘Marcel hakkında hiçbir şey söylemek istemiyorum’ diyerek konuşmak yerine bu söylemini sekiz pleksigram ve iki taşbaskı olarak yaptı. Daha sonra Kathan Brown beni, gravür çalışmaları yapmak üzere Oakland California'da bulunan Crown Point Press'e davet etti. Daveti kabul ettim çünkü yıllar önce Gira Sarabhai'nin Himalayalar davetini kabul etmemiştim. O zaman yapacak başka bir şeyim vardı. Sonra da ben müsaitken o değildi. O yürüyüş hiç yapılmadı ve bundan hep pişmanlık duydum. Yürüyüşün fillerin üzerinde olması planlanıyordu ki bu unutulmaz olurdu... O zamandan beri her yıl Crown Point Press'te bir veya iki kez gravür çalıştım. Kathan Brown bir defasında şöyle demişti: ‘Oturup resim çizmezsin.’ Şimdi artık bir ızgara üzerine tesadüfen belirlenmiş noktalara yerleştirilmiş taşların etrafına çizimler yapıyorum. Bu çizimler aynı zamanda müzik notalarına da sahiptir: Renga, Skor ve Yirmi Üç Parça ve Ryoanji. Virginia Politeknik Enstitüsü ve Eyalet Üniversitesi'nde suluboya dersleri veren sanatçı Ray Kass, tesadüfi işlemler içeren grafik çalışmalarımla ilgilenmeye başladı. Onun ve görevlendirdiği öğrencilerin yardımıyla 52 suluboya yaptım. Bunlar beni su boyalarına, fırçalara, asitlere ve bunların ateş, duman ve taşlarla gravürlerle birleşimine götürdü.”
1 Mezostik, dikey bir cümlenin yatay metin satırlarıyla kesişeceği şekilde düzenlenmiş bir şiir/metindir.