Haziran ayının ortasında İsviçre’de ‘Ukrayna'da Barış’ konulu zirve düzenlenirken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Kuzey Kore ve Vietnam’ı ziyaret ederek Asya’da güç gösterisi yaptı. Adeta Asya’daki Amerikan müttefiklerine ve özellikle Japonya’ya bir mesaj verircesine anlaşmalara imza attı.
II. Dünya Savaşı’ndan hemen önce, 1939’da bir sınır çatışması sonucunda Sovyetler Birliği ile Japonya arasında Khalkhin Savaşı patladı. Bu savaşa 100 binden fazla asker katıldı ve sonuçta Japonya’nın kesin bir yenilgisiyle sonuçlandı. Tam bu sırada Hitler de Stalin’le bir saldırmazlık paktı imzalıyordu. Dolayısıyla Sovyetler, güçlerini doğuya kaydırarak Japonya’yı perişan etti.
Ardından, 1941’de Hitler, Stalin ile aralarındaki anlaşmayı yok sayıp Sovyetler Birliği’ne saldırdığında, Japonya’ya dönerek “Khalkhin savaşı intikamını alma zamanı’’ dedi ve onları ikinci bir cephe açmaya davet etti. Ancak, Japonya Almanya’ya güvenmediği için SSCB’ye tekrar saldırmak yerine ABD’ye saldırmayı tercih etti. Bu sayede Sovyetler, doğudaki ordusunu batıya kaydırarak Nazileri yendi. Aslında Almanya ve Japonya ittifak içindeydiler, ancak iki ülkenin hedefleri farklıydı: biri Avrupa’da, diğeri ise Asya-Pasifik bölgesinde üstünlük sağlamaya çalışıyordu.
Bugünkü jeopolitik harita biraz daha farklı şekilleniyor.
Putin ve Kuzey Kore Lideri Kim Jong-Un, haziranda kapsamlı bir stratejik ortaklık anlaşması imzaladılar. Putin, yeni anlaşmanın, her iki ülkeye saldırı durumunda karşılıklı yardıma ilişkin hükümler içerdiğini vurguladı. Bu, Japonya’ya karşı üstü kapalı bir tehdit ifadesi oldu.
Ardından Putin, Vietnam ziyaretini gerçekleştirdi. Bu vesileyle Vietnam ile Rusya arasındaki dostluk anlaşmasının 30. yılı kutlandı. Biden ve Xi Jinping’in ziyaretlerinin ardından Putin’in de oraya gitmesi, aslında Rusya’nın Asya Pasifik’te ‘ben de varım’ demesiyle eşdeğerdi. Diğer yandan, Çin ve ABD ile dengeli bir dış politikası olan Vietnam, Rusya’nın Asya Pasifik’teki varlığını, kendi çıkarları açısından desteklemiş oldu.
ABD ve Avrupa açısından baktığımızda, olası bir 3. Dünya Savaşı’nda Avrupa ve Asya-Pasifik cephelerinin tek bir cephe haline getirilmek istenebileceği düşünülebilir. ABD, Avrupa’da Rusya ile karşı karşıya iken, Asya’da hem Rusya hem de Çin ile mücadele içindedir. Batı’nın tartışmasız müttefiki Japonya ise II. Dünya Savaşı’ndan farklı olarak, olası bir savaşta bu kez ABD ve Avrupa ile ortak hareket edeceklerini göstermiş durumda.
Diğer Asya ülkelerine baktığımızda nasıl bir ittifak oluşumu görülüyor?
Asya-Pasifik hattının güçlü devletlerinden Güney Kore, ABD’nin müttefiki konumunda. Ancak Japonya ile ilişkileri güçlendirmesi gerekiyor. Ayrıca Rusya ve Kuzey Kore’ye karşı kırmızı çizgilerini netleştirmesi lazım.
2030’da dünyanın beşinci büyük ekonomisi olması planlanan Endonezya, bir yandan Rusya’dan silah ithal ederken diğer yandan Çin ile derin bir ekonomik ilişki içerisinde. Aynı zamanda Endonezya'nın Pekin’le ilgili güvenlik kaygıları bulunmakta. Bu nedenle ABD’den güvenlik konusunda destek almakta. Endonezya, ABD için çok stratejik bir konumda. ABD, askeri gücünü Avustralya’dan kuzeye, Güney Çin Denizi ve Tayvan Boğazı’na aktarmak istediğinde, Endonezya sularından geçmek zorunda.
Hindistan’ın kısa sürede dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olması bekleniyor. Nüfus ve askeri güç bakımından bölgenin süper gücü konumuna ulaşacağına kesin gözüyle bakılıyor. Hindistan, hem Rusya ile silah ticaretini sürdürüyor hem de Çin ile ekonomik ilişkilerini güçlendiriyor. Ayrıca Çin’e karşı sınırlarını korumak amacıyla ABD ile flört halinde.
Özetle, Asya-Pasifik bölgesinde Batı’nın Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Filipinler gibi çok güçlü müttefikleri bulunmakta. Ancak ABD, Çin'in ve Rusya’nın artan bölgesel gücüne karşı koymak için Hindistan, Vietnam ve Endonezya gibi ülkelerle de iş birliği yapmak zorunda.
Gücün daha yaygın olduğu çok kutuplu bir jeopolitik düzende yaşıyoruz. Süper güçlerin dışında kalan ve bölgesel olarak güçlü konumda olan ülkeler, kendi çıkarları doğrultusunda farklı konularda farklı iş birlikleri içindeler. Jeopolitik oyunun yeni normali bu oldu sanki! Ancak bu durumun ne kadar sürdürülebilir olduğu günümüzde büyük bir tartışma konusudur.