Bu ne hız?

Selin BARLAS Köşe Yazısı
10 Temmuz 2024 Çarşamba
Bir ay yazı yazmayıp kafamı dinlendireyim derken neler oldu neler…

Fransa, İngiltere, İran seçimleri derken Amerika’da Trump ve Biden münazarası kâbusu yaşandı ve geçti…

Gazze’de sivillerin vaziyetinde iyileşme görülmediği gibi uluslararası istihbarat servislerinin Lübnan ve dolaysıyla Hizbullah’a yönelik bir operasyon söylentisi işlerin daha çok karışacağının habercisi oldu…

Genel bir tablo çizmek için bir yazı yetmez…

Dikkatimi çeken birkaç mevzuya değinmek istedim…

Trump ve Biden’ın CNN moderatörleri eşliğindeki münazarasını izlerken fenalık bastı…

Biri hakikati yok sayarak öbürü ise ne diyeceğini unutarak feci performans sergilediler…

Kimin kim olduğunu söylemeye pek gerek var mı bilmiyorum…

Asıl ilgimi çeken mesele şu; Amerika Birleşik Devletleri Anayasasının 25. maddesince “görevini idame ettiremeyecek bir başkanın görevden alınması veya görevi bırakması halinde başkan yardımcısının göreve gelmesi” mümkün. Kamala Harris’in göreve getirilmesi durumunda Demokratların içerisinde bulunduğu panik ve kaosun durulması hatta seçimde Trump’a karşı daha güçlü olmaları krize deva olur diyebiliriz. Biden’ın “beni ancak Tanrı bu seçim yarışından vazgeçirebilir” demesi ise sürecin nasıl işleyeceğini Washington kulislerinde meşgul ediyor…

Trump’ın davaları veya kriminal bir geçmişinin olmasının kanunen başkan adayı olmasını engelleyecek bir kanun yok…

Orada seçmenin sağduyusu büyük rol oynayacak…

Ama mevcut şartlarda Trump’ın yine başkan seçilme ihtimali son derece yüksek.

Dünyanın “süper gücünün” bu hali gülünç ve korkutucu…

***

İlgimi çeken diğer bir konu ise İran’ın çiçeği burnunda reformist Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan.

İran’ın 9. cumhurbaşkanı oyların yüzde 54’ünü alarak iktidara geldi.

1954 yılında dünyaya gelen Pezeşkiyan dindar ve mütevazi bir hayat süren biri olarak tanınıyor. İsmi hiçbir yolsuzluğa karışmamış.

Farsça ve Türkçe’nin yanı sıra Kürtçe de bilen bir Azeri Türkü olan Pezeşkiyan bir tabip. Kulağa Ermenice gibi gelen Pezeşkiyan soyismi aslında Farsçada doktorlar anlamına geliyor.

Yani hem soyadı hem mesleği gayet ahenkli.

Tebriz Üniversitesi’nde okudu.

Kalp cerrahı oldu.

1980 - 1988 yılları arasında İran-Irak Savaşında hem tabip hem muharip olarak görev yaptı.

Eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi ve Hasan Ruhani’nin desteğini hep gördü.

Muhafazakârlar tarafından sevilen bir isim değil.

Etnik ayrımcılığı ve hizipçiliği eleştiren Pezeşkiyan ekonominin ve adaletin tanzim edilmesinden yana…

1994’te eşini ve bir oğlunu kaybetti…

Geride kalan bir oğlu ve bir kızını tek başına büyüttü.

Halk tarafından dirençli, şefkatli ve makul bir adam olarak tasvir ediliyor…

Sağlık Bakanlığı, Tebriz Milletvekilliği, İran Meclis Başkan Yardımcılığı yaptı…

2022’den bu yana Mahsa Amini’nin öldürülmesinden sonra gençlerin yanında durdu…

Batı ile iyi ilişkileri savundu zira ekonomik iyileşme ancak yaptırımların kaldırılmasıyla hareketlenebilir…

İran’da ümit veren bir tablo var diyebiliriz…

***

Gelgelelim endişelendiren bir başka konuya…

Washington Post’tan, Anadolu Ajansına, Economist’ten New York Times’a dikkatimi çeken mükerrer bir haber…

İran tarafından desteklenen ve Lübnan’da etkin bir rolü olan Hizbullah’ın vurulup vurulmayacağı.

Lübnan-İsrail sınırında on binlerce Filistinlinin yığılmış olması, ekonomisi yok olmuş bir ülke olan Lübnan’ın askeri gücünün yetersiz kalması sebebiyle Hizbullah’ın desteğine mecbur bırakılması da gayet mümkün.

Hizbullah liderlerinden Naim Kasım’ın “Savaşın devamını tabii istemeyiz ama zorda kalırsak hazır olduğumuz bilinsin” ifadesi basında yerini aldı.

Savaşa mecbur bırakmak yerine barışa çare aransa…

İran reformist seçerken, Fransa sağ gösterip sol vururken, Amerika hangi aday daha az uygun yarışması düzenlermiş gibi davranırken, Lübnan teyakkuz halindeyken başım hızdan döndü…

Görünen o ki; gündem yavaşlamadığı gibi daha da alevlenecek….

Sıkı tutunun ilginç günler bizi bekliyor!

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün