Kural basit

Dalia MAYA Köşe Yazısı Sesli Dinle
10 Temmuz 2024 Çarşamba

Hayata biraz heyecan katmak lazım bazan. Öyle her şey rahat rahat olursa olmaz. Böyle düşünmemiştik tabi yola çıkarken. Doğrusunu söylemek gerekirse pek düşünmemiştik de. En azından ben pek düşünmemiştim. P “Çok bunaldım mücadeleden, savaştan. Gencecik çocuklar yitip gidiyor, bir yandan da hayat devam ediyor, duygularım karmakarışık hayata bir mola vermek istiyorum. Bir çeşit detoks ihtiyacım ver. Zaten İstanbul’a geleceğim annemleri görmeye, onu da direkt uçuşla yapamıyorum. Hazır Yunanistan’a inmişken yolu biraz saptırıp birkaç gün bir ada tatili yapsak mı?” deyince “tamam” dedim. Biletlerimizi ayrı ayrı alacaktık. O Tel Aviv’den, ben de İstanbul’dan uçaklarımıza binecek Atina’da buluşacaktık. Programı öyle yapmıştık. Bu arada ben yakın zamanda geçirdiğim bir burun ameliyatı nedeniyle, o gözlüğü kırıldığı için çok da iyi görmeden aldık biletlerimizi.

Ne olduysa ondan sonra oldu.

Yola çıkışımıza 34 saat kala P’nin telefonuna bir mesaj düştü. Binişiniz 10 saat sonra! Hayır! Şimdi değil, bir gün sonra. Valizler yapılmamış, çocukların mezuniyeti var, iş toplantıları var… Ne olacak? Hemen bir depar, neyse otelde bir gün önce de yer varmış. P hazırlanıp uçtu. Ben kaldım. Oysa ikinci uçuşumuza koltuklarımızı yan yana tutmuştuk. Oldukça yan yana uçtuk! Ayrı günlerde. Yan yana ama ayrı günlerde. O beni beklerken bütün bir gün otelde toplantılarını yaptı.

Benimse aktarma limanında bir saat gibi kısacık bir sürem vardı. Üstelik uçuşlar bağlantılı değildi. Ve ilk uçuşu bana önden check-in vermiyordu. Uçabilecek miydim? Uçabilirsem uçuşa yetişebilecek miydim? Tamam sadece kabin çantası ile seyahat edeceğim. Valiz beklemek yok hiç değilse. Önde bir koltuk yakalayabilsem bari… Derken benim de uçuş saatim geldi. Ama o da bana verebilecekleri en öndeki ilk boş koltuk 24. sıra!!! Yalvarıyorum yer hostesine beni öne al bari! Nuh diyor peygamber demiyor. Maalesef efendim!! Mecbur eğdim başını önüme, kabul ettim. İnişte herkesi ezip geçerim artık! Uçağa binince anladım yer hostesinin inadını! Meğer 24. sıra ekonominin de ilk sırasıymış. Söylemiyor ki kerata. Olmaz da olmaz diyor. Neyse oturdum yerime. Acil çıkıştayım. Hostes karşımda “Eh artık ne yapalım, acil durum söz konusu olacak indiğimizde. Bana bu kapıyı açarsınız değil mi?” Bu uçuşta gecikme olmasa bari! Ama ikinci uçuş biraz gecikebilir.

Kapılar kapandı. Biraz sonra kapılar açıldı. Acil çıkış kapısı değil haliyle. Çok şükür herkes izin verdi uçağı ilk terk eden ben oldum. Ondan sonrası Atina havalimanı salon ve koridorlarında sıkı bir koşu. “Özür dilerim, izin verir misiniz?” Polisten geçildi. “Lütfen geçebilir miyim?” Pasaport kontrolünden geçildi… Koş Dalia koş!!!

Neyse yoluma çıkan herkesin yolunu bir an durdurarak boarding henüz başlamadan yeni uçağın kapısına yetiştim. Biraz sonra uçaktaydım.

Kapılar kapandı. Kapılar açıldı. Büyük şehir hayatının telaşı, koşturması yerini ada yavaşlığına bırakmıştı. Ve biz son yaşananlara rağmen kavuşmuştuk. Kapılar açılması gereken zamanda açılıyordu hayat yolculuğunda insanın önünde. Çok da şeettirmemek gerekiyordu. Açılacak mı açılmayacak mı diye önden düşünmek sonucu çok da etkilemiyordu. Tıpkı adanın otantik köylerinden birinde bir dükkan kapısındaki tabelada yazdığı gibi: “Kural basit: kapı açıksa dükkan açık, kapı kapalıysa dükkan kapalı.”

Bu hafta biraz tatlanalım istedim.

Hayatı içindeki tüm mücadeleler ve zorluklarına rağmen, hayır rağmen değil o zorlukları ve mücadele ile beraber bir kafa kola alalım dedim. Hem yaz da geldi. Biraz rahatlasak…

Hepimiz biraz rahatlasak, tüm dünya insanları biraz rahatlasak…

Dünyamızı saran savaş oyununu bir barış oyununa dönüştürmek de mümkün olabilir belki de… Bilmiyoruz ki, çünkü insanlık bu yolu hiç denemedi.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün