Bir süre önce, yabancı dilde öğretim yapan özel okulların yıllık ücretleri açıklandı. Rakamlar gerçekten dudak uçuklatıcı. Eğitimin yanı sıra yemek, servis, kitap/kırtasiye vs. de eklenince bir ailenin iki çocuğunu özel okulda okutması, şartları çok ama çok zorluyor. Eskilerin deyimiyle, ‘bu paraya han, hamam alınırdı’.
Konuyla ilgili olarak Rafael Torel’i hatırladım. 2008’de UÖML’nin duvarına konan bir plakette şu sözler yazılıydı; “Bursla okuyan öğrenciler bu yuvadan ayrıldıktan sonra başarılı olduklarında, okullarına olan borçlarını unutmamalı. Ben unutmadım ve hayatım boyunca ancak ödeyebildim.”
Ülkemize, dünyaya yapılabilecek en büyük iyilik genç nesillerin eğitimine önem vermek. Her fırsatta tekrarladığım üzere, uygun bir hediye yerine eğitime destek veren kurumlara bağışta bulunmak daha hayırlı davranış olacak.
Bu bağlamda rahmetli Klara Perahya’yı bir kez daha anmak isterim. Yıllar öncesinde yuva/okul öncesi eğitimin üzerinde durmuş, toplumun her kesimindeki çocuklara eşit fırsat tanınması için elinden geleni yapmıştı.
***
Kader, alın yazısı anlamına gelen, ‘Fado’ 19. yüzyıldan günümüze gelen bir Portekiz halk müziği. Denizci eşlerinin aylarca beklerken söyledikleri hüzünlü şarkılar… Halen, bir ‘Fadissa’ sahnede mikrofonsuz olarak üç şarkı söyler. Portekiz’e giden turistlerin çoğu genelde bir ‘fado’ dinletisine gider. Bunların kimi turistik, kimi ise günler öncesinde bilet alınan, daha iyi müzik yapan sanatçılardır. Bir seyahat esnasında, ‘gitmişken en iyisi olsun’ diye yer ayırıp, ‘fado’ dinlemeye gittik. Çok etnik, otantik olsa da, konserin sonunu zor getirdim. Hüzünlü şarkılar, ağlamaklı türküler, tiz sesler tercih ettiğim müzik türü değil. İtiraf etmesi hoş değilse de içim kıyıldı.
***
Senelerin alışkanlığı, yazın aynı mekana denize girmeye gideriz. Hem serinler, hem eş, dostla sohbet eder, hem de dinlenirken okumanın keyfine varır, kimi zaman kitap değiş tokuşu yaparız.
Zaman içinde tanıdık simalar azalmaya, yerine başkaları gelmeye başladı. Her ne kadar plajda şezlong ayırma gibi bir durum olmasa da kimi gruplar hep aynı yerlerde konuşlanır. Değişen yüzler de farklı bir yaşam anlayışı ile kaynaşmaya başlar. Yakınlarında oturuyorsanız yüksek sesle yapılan sohbetleri duymamak imkânsız. Onlar için sağlarında, sollarında kim olduğu, konuşulanlara başkalarının da tanık olduğu hiç önemli değil. Evlerinin salonunda oturur gibi rahatlar. Yaptıkları gürültünün etrafı rahatsız ettiği akıllarına dahi gelmez. Bir süre sonra sesler ‘fado’ya dönüşür. Tek fark, ‘fadissa’lar üç şarkı söyleyip gider, komşu hanımlar ise hiç susmuyor.
***
Aşırı sıcaklara rağmen, Adalar’da sanat etkinlikleri devam ediyor. Cumartesi akşamüstleri Adalar Müzesinde felsefe sohbetleri, Taş Mektep’te konser ve sinema geceleri sürüyor. Temmuz ayı programını takip etmekte yarar var.
Sağlıkla kalın.