Moav Kralı Balak Bene Yisrael’in özellikle Hukat peraşasının sonlarına doğru kazandıkları askeri zaferlerinden çekinir ve sıranın kendisine geleceğinden emindir. Bu yüzden de askeri alanda kazanamayacağı zaferi manevi etkileşimlerle kazanmak ister ve Bilam adlı yabancı peygamberi Bene Yisrael’i lanetlemesi için tutar. Bilam için bu bulunmaz bir fırsattır her seferinde başarısız olmasının tek nedeni olarak gördüğü Bene Yisrael kendi sayesinde yok olmanın eşiğine gelebilecektir. Bunun için daveti kabul eder. Olaylar Bene Yisrael’in haricinde gelişmektedir ama Tanrı duruma müdahil olur. Bilam istemese de ağzından lanet yerine beraha çıkarır.
Bilam üçüncü ve son denemesini yaptığında kullandığı giriş cümlesi ilginçtir. “Neum agever şetum aayin/ bunlar gözü kapalı adamın sözleridir”. Rabiler, bu üçüncü kutsamayı vermeden önce Bilam'ın bir gözünün kör olduğunu açıklarlar. Bilam bir gözünü neden kaybetmiştir sorusunun cevabı Bilam tarafından yapılan bir strateji değişikliğinde bulunur.
Lanetlenecek kişi veya toplumun geçmişinde bir sıkıntı aramak o zamanın önde gelen stratejilerindendir. Nitekim Bilam ilk denemesinde Avraam’ın babasının putlara taptığını hatta put ticareti yaptığını ve bu yüzden de Bene Yisrael’in özel bir toplum olmadığını iddia eder. Ancak Avraam böyle bir aileden gelse bile o kendini putperest toplumdan ayırmış, Tanrı emriyle, Tanrı yolunda yeni ve gerçek bir başlangıç yapmıştır. Bene Yisrael çok güçlü manevi temellere sahiptir.
İkinci denemesinde Bilam Bene Yisrael’in çölde işledikleri ‘altın buzağı’ günahını gündeme getirir. Sadece bu değil daha yaptıkları birçok olumsuz eylem vardır bu nedenle de özel bir toplum değildirler. Hele özel bir kalkanı hiç hak etmemiştirler. Ancak unutulmamalıdır ki Bene Yisrael’in içindeki küçük bir grup altın buzağı günahına katılır. Geri kalanı çabuk bir teşuva ile Tanrısal özel korumayı hak etmeyi başarırlar.
Olumsuzluklarla bir yere varamayacağını anlayan Bilam bu kez de Bene Yisrael içine ‘ayin ara/ kem göz veya nazar’ ile olumsuzluk verebileceğini düşünür. Bu bir strateji değişikliğidir. Onlar hakkında bir olumsuzluk aramak yerine ne kadar harika olduklarından söz eder. Onların sahip oldukları özel şeylere, başarılarına ve kutsanmış olduklarına odaklanır. Tanrı burada da duruma müdahildir. Bilam’ın tek gözünün aydınlığını alır ve onun peygamberlik gücüne sınırlama getirir. Böylece Bene Yisrael içine ‘ayin ara’ yerleştirme çabası sonuçsuz kalacaktır.
Yahudilerin diasporadaki deneyimleri benzer üç aşamaya yarılabilir. Karşılaşılan üç temel zorluk üç lanetleme girişimi ile ilişkilendirilebilir.
İlk zorluk, hem fiziksel hem de ruhsal olarak temel hayatta kalma mücadelesidir. Yahudilerin birincil mücadelesi, Yahudiliklerini kaybetmeden geçimlerini sağlamaktır. Birçok Yahudi bu mücadeleyi kaybeder ve sonunda Şabat günleri de çalışmaya başlar ve Şabat günü ihlal edilir. Ancak birçoğu da Şabat gününün kutsallığını muhafaza eder ve çalışmamak konusunda direnir. Bu kahramanlar bulundukları ülkelerde Tora eğitimi ve yaşamının temellerini atmışlardır. Bunlar Avraam tarafından atılan temellere karşılık gelir.
Diasporadaki ikinci mücadele çocuklar veya bir sonraki nesil tarafından verilmiştir. Çölde günah işleyen Bene Yisrael gibi bir kısmı bu mücadeleden yenik ayrılmış ve kaybolmuşlardır. Ancak büyük bir kısım hâlâ var olma mücadelesini sürdürmüştür. Birçok cezbedici ajana rağmen bu kişiler kimliklerini devam ettirebilmişlerdir.
Nihayet üçüncü mücadele, zamanımızın mücadelesi, her şeye sahip olabildiğimiz zamanın savaşıdır. Bu gerçekten ‘ayin ara’ dediğimiz faktörün meydan okumasıdır. Ancak her şeye sahip olmak da bazı zorlukları beraberinde getirmiştir. Artık Şabat gününü kutsal kılarak geçimimizi sağlamak zor değildir. Bazı yerlerde zorlaşsa bile Kaşer kurallarına uyarak yaşamak pekâlâ mümkündür. Öğrenim görmek isteyenler için yeşiva, sinagog ve daha birçok kurum hizmet vermeye hazırdır. Buralarda verilen dersler eğitici ve tatmin edicidir. Ancak fazla rahat olmamızdan kaynaklanan ‘ayin ara’ çağımızın en büyük mücadelesini vermemiz gereken noktadır.
Zor zamanlarda ne ile mücadele ettiğimizi bilerek sınırlı şartlar altında bu savaşı kazanmak mümkün olmuştur. Ancak bu gün bize karşıt olan bir meydan okuma vardır. Öyle bir konfor ve rahatlık içinde meydan okumaları görememek ve rahatlığın verdiği kayıtsızlığa kapılabilmek elbette mümkündür.
Toplumumuzun tarihi boyunca elde ettiği başarı, direncimize bağlı gerçekleşmiştir. Zorluklardan korkmadığımız ve her düşüşümüzde mutlaka ayağa kalktığımız bir gerçektir. Bugünün şartlarında Yahudi değerlerine bağlı çağdaş ve geleneksel temellerde bir aile oluşturmak çok zordur. Ancak bu, önceki nesillerde daha az zor değildi. Hatta bazı şartlar altında imkânsız gibi gelse de bu başarı elde edilmişti. Bizden öncekiler sabırla zorlukların üstesinden gelmişlerdir. Biz de sabır ve gayretle zorluklarımızı aşma konusunda oldukça yetenekli kabul edilebiliriz.
Üzerimize düşen kararlı olmak ve çocuklarımızı doğru yönlendirmektir. Bu yönlendirme hangi ajan olursa olsun onları doğru ve iyi yoldan ayırmayacak ve istedikleri mutlu geleceği kurmalarına imkân tanıyacaktır.