Sakız Adası Türkleri…

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
24 Temmuz 2024 Çarşamba

Seyahat etmeyi seven biri olarak, her sene görmediğim bir yeri görmeyi kendime alışkanlık edindim. Bazen bu ülke, şehir, ada, uzak diyarlarda olsa da bazen de bize en yakında, neredeyse burnumuzun ucunda olan bir yere “nasılsa bir gün gideriz” düşüncesiyle yıllarca gitmeyiz. Bu sene de Ege Denizinin kuzeyinde, Çeşme’nin karşısındaki Chios’u, Türkçe adıyla Sakız Adası’nı görmeye karar verdim.

***

2016 yılından beri resmî tatil ilan edilen 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’nün bir pazartesi gününe denk gelmesiyle, o günleri uzun bir hafta sonu tatiline dönüştürmeyi düşünen o kadar fazla kişi vardı ki, kısa ama güzel tatilimde gittiğim her mekanda, gezdiğim her köyde, yüzdüğüm her plajda Yunancadan daha çok Türkçe duydum.  Sakız Adası konusundaki ilk şaşkınlığımı Çeşme’den Sakız Adasına geçen feribotlara binmeden önce olan feribot kuyruğunda yaşadım.  Bütün Türkiye Sakız’a gidermişçesine uzun olan kuyruk, hiç bitmeyecekmiş gibi gözükse de neyse ki feribot saatlerine kadar ilerledi. Aslında hızlı ilerleyebilecek kuyruğun bir sebebi de, insanların e-biletlerini okumayıp, seyahat edecekleri feribot şirketinin gişesine uğrayıp check-in yaptırmamaları ve tekrar kuyruğa girmek zorunda kalmaları. Sakız Adası feribotlarına binmeden mutlaka tur şirketinin gişesine uğrayıp pasaportları göstermek ve uçaklarda verilen biniş kartı gibi bir kart almak gerekiyor. Feribot girişinde onları bir görevli topluyor. Çeşme’deki pasaport kontrol hızlı ilerlese de, Sakız Adasına vardığınızda pasaport kontrol noktasında tam bir kaos hakim.  Schengen vizesi olanlar ayrı bir kuyruktan sıraya girerken, vizesi olmayan vatandaşların orada vize almak için girdikleri kuyruk saatlerce sürebiliyor.

***

Adadaki ikinci gün daha kapsamlı gezmek istediğim için Mesta, Prygi, yel değirmenleri, Karfas plajları gibi birçok yeri ziyaret ettim. En hoşuma giden yer Prygi Köyü oldu. Binaların üzerindeki süslemeler, siyah - beyaz geometrik ağırlıklı şekiller tüm köyde hâkim. Gezmesi ve fotoğraf çekmesi çok keyifli bir köy ama tabii ki orada da incik boncukçular, hediyelik eşyacılar da mevcut. Köyler arası gezerken gördüğümüz sakız ağaçları ve sakızın toplanma hikâyesi de ilginçti.  Sakız ağaçlarının dibine beyaz bir toprak seriliyor ve ağaçtan düşen sakızlar katılaşmaya başlayınca bu beyaz zeminden toplanıyor. Adada bildiğimiz sakızdan, sakız likörüne, sakız macunundan sakız tütsüsüne birçok ürün bulmak mümkün. Sakız’da çeşitli köyleri gezdiğimiz gün, Mesta’nın da meşhur sakızlı dondurmasını tatmayı ihmal etmedim. 

***

Çeşme’den yarım saat gibi bir sürede ulaştığımız Sakız Adasında yeme ve içme tüm Yunanistan tecrübelerim gibi çok lezzetli ve keyifli. Bu seferki tatil resmi bir tatil gününe denk geldiği için ada biraz dolu ve biraz fazla Türkçe konuşma duyulsa da, yine de plajlarda ve lokantalarda rezervasyon yaptıranlar için çok keyifliydi. Sakız Adası eğlence arayanlar için biraz sakin bir ada. Benim o anki arayışım olan güzel deniz ve güzel yemek ise ada boyunca mevcut. Bize bu kadar yakınken mutlaka bir kere gidilir. Yine de resmî tatil olmayan günleri tercih etmemekte yarar var…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün