Geçtiğimiz günlerde Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) seçimleri yapıldı. Eski Başkan Mehmet Büyükekşi’nin de yeniden aday olduğu seçimi diğer aday İbrahim Hacıosmanoğlu beş oy farkla kazandı.Diğer bir deyişle,üç delege farklı oy verseydi Büyükekşi yeniden seçilecekti.
Mehmet Büyükekşi, beş yıl görev yapan Nihat Özdemir’in istifasından sonra seçilmiş ve iki yıl görev yapmıştı. Önceleri herkes tarafından sevilirken sonra Fenerbahçeliler kendisini Galatasaraylı diye istememiş, Galatasaray da Fenerbahçe’nin son dakika penaltı golleri ve rakiplerine gösterilen kırmızı kartlardan Sarı-Lacivertli kulübün kollandığına hükmetmişti. Halbuki Büyükekşi 2022 yılında tek aday olarak seçime girmiş ve 191 delegenin 169 oyunu almıştı. 2008 yılından beri Galatasaray Kongre Üyesi Büyükekşi’nin Galatasaraylı olduğu nedense 15 sene sonra hatırlanmış. Önceki Başkan Nihat Özdemir de Fenerbahçe asbaşkanlığı yapmıştı. Onu kimse farketmemiş olmalı.
Bu seçimlerde aday olan Fenerbahçe Kongre üyesi Servet Yardımcı da aniden çekilecek ve siyasi baskı gördüğünü söyleyecekti.
Böylece iki adaylı bir seçim yapılacak ve Trabzonspor eski Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu 263 delegeden 134 oy alarak yeni başkan seçilecekti.
TFF ilk Başkanı Yusuf Ziya Öniş, Galatasaray Lisesi mezunu ve Galatasaray ile İsviçre’nin Servette takımlarında oynamış bir futbolcudur. Sonraki yıllarda ağırlıklı Galatasaray ve Fenerbahçe yöneticileri başkanlık yapsa da milli futbolcular Sadi Karsan, Ulvi Yenal, Orhan Şeref Apak, Hasan Polat, Sabahattin Erman ile milli basketbolcu Ali Uras dışındaki hiçbir başkan spor kökenli değildir; çoğu siyasetçi ve işadamıdır. 1922 yılındaki ilk başkan Yusuf Ziya Öniş ile başlayan sporcu kökenli seri 1986-1987 dönemi başkanı Ali Uras ile kapanıyor. Bu tarihten sonra 1989-1997 arası sekiz sene Şenes Erzik başkanlığı gören Türk futbolu yedi yıl kadar Haluk Ulusoy tarafından yönetilmiş. 1997-2004 arası görev yapan Haluk Ulusoy’un Mehmet Ağar ve Fatih Terim ilişkileri de çok konuşulmuştu. İşte bu tarihten sonra yani Erdoğan ve AKP’nin 2002 yılında başlayan tek parti iktidarı futbolu da etkileyecekti. 1992 yılında özerk yapıya kavuşsa da futbol gibi büyük seçmen kitlesine hitap eden, parasal hareketin büyük olduğu bir endüstri kontrol dışı bırakılamazdı. Artık özerk yapıda bir federasyona seçim görüntüsünde atamalar başlıyordu. İktidara yakın medya patronu ve bahis şirketi sahibi Yıldırım Demirören, Acıbadem Hastaneleri sahibi Mehmet Ali Aydınlar, Limak Holding sahibi Nihat Özdemir Türk futbolunun toplam 13 yıl patronluğunu yaptılar. Bütün seçimler tek adaylı oluyordu, herkes tıpış tıpış oy verirken mutlu mesut fakat işler kötü gidince taraflı başkan türküleri söyleniyordu. Bu sesler yükselirken seçimler geliyor ve hop yeni bir tek aday çıkıp oyları aynı şekilde topluyordu. Son seçimlerde sandıklara iki aday ulaşabilirken konuşulan şey iktidarın Büyükekşi’yi desteklediği fakat delegelerin oyunu bozup Hacıosmanoğlu’na oy verdiğiydi.
Halbuki iktidar demokratik bir seçim olması için iki aday öne sürüp “iyi olan kazansın nasılsa farketmez” demiş olabilir miydi?
Bugün isteyen istediği kadar “spordan siyasi ellerinizi çekin” desin bu mümkün değildir. Siyasi otoritenin onayı olmadan hiçbir spor federasyonu kafasına göre aday çıkaramaz, çıkan aday da kazanamaz. Birçok spor dalı futbola göre ihmal edilebilir bir ekonomik büyüklükte olduğu için o sporun içinden gelen başkan adayları yarışabiliyor ve kazanıyor. Fakat futbol bambaşka. 19 takımlı Süper Lig’in pazar değeri 1 milyar Euro ve bunun yarısı iki takıma ait, Galatasaray ve Fenerbahçe. Bir araştırmaya göre Türkiye’de 31,5 milyon Galatasaray, 27,3 milyon Fenerbahçe ve 16,2 milyon Beşiktaş taraftarı var. 60 ilde Galatasaray,17 ilde Fenerbahçe taraftar sayısında önde. Bu iki kulübün özellikle sosyal medyada büyük takipçili hesapları, trolleri var. Bu hesaplar ve medya kanalları vasıtasıyla kulüp yönetimleri transfer baskısı altına alınıyor, bütçelerini aşsa dahi büyük yüklerin altına girmek zorunda kalabiliyorlar. Kulübün idari ve teknik kadroları başarısızlık halinde sosyal medya manipülasyonları ile istifaya zorlanabiliyor. Bazı sporcu menajerleri bu sosyal medya hesaplarına para verip oyuncusunu parlatmaya çalışıyor ve başarılı oluyor. Eskiden bir yazılı ve görsel medyadan bahsedilirken bugün en büyük güç sosyal medyada. Bu gücü bütün siyasi partiler ekonomik gücü oranında kullanırken, neredeyse bütün medyayı kontrol eden bir iktidar üstüne de sosyal medyaya dev yatırımlar yaparak istediği gündemi istediği anda yaratabiliyor, farklı gündemler oluşturup toplumu yönlendirebiliyor. İşte futbol bu gündem oluşturma ve değiştirme enstrümanlarından en büyüğü.
Portekiz’i 1932-1968 arasında yöneten diktatör Salazar’ın halkı uyuşturmak için 3F’si vardı: Futbol, Fado, Fatima. Futbol malum; Fado Portekiz halk müziği yani eğlence ve Fatima da Katoliklerin hac noktalarından biri yani din!
Şimdi dönüp bakalım Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi görevi süresinde ne kadar ve hangi zamanlarda tartışılmış; başarısız kulüp başkanları taraftar kitlesini nasıl uyutmuş ve ortaya attığı konularla uyuşturmuş; federasyon seçimleri ne kadar gündemi meşgul etmiş.
Sahi enflasyon ne kadardı?
Emekli maaşlarına ne kadar zam yapıldı?
Çarşı pazardaki yangını TFF seçimleri ve Galatasaray-Fenerbahçe düellosu söndürebiliyor mu?
Liseden yeni mezun bir gencin üniversite sınavında 40 matematik sorusunda 5,5 doğru cevap ortalama tutturması faciasının önüne TFF yeni Başkanı Hacıosmanoğlu geçebilecek mi?
Gördünüz mü, toplumun gerçek sorunları yerine yok Süper Lig maçları, yok Ali Koç yine Galatasaray’a sallamış büyük alkış almış, yok Dursun Özbek neden yanağını okşatmış, yok yeni başkan Fenerbahçe düşmanı mıymış, yok Mourinho falancayı istemiş adam emrin olur abi deyip imzayı basmış, yok Erden Timur’a haksızlık yapılmış ama şimdi Galatasaray transfer yapamıyormuş….
Eee ne oldu bu 40 matematik sorusundan altı doğru bile yapamayan mühendis adayına?
Aziz Nesin’in meşhur hikayesindeki gibi “boşver makinenin ne ürettiğini, ses çıkarıp orası burası oynuyor ya yeter bize!”