Olimpiyat Ateşi ve politika

Hayati MOLİNAS Köşe Yazısı
7 Ağustos 2024 Çarşamba

Olimpiyat Oyunları bir spor şölenidir. Ancak derinlemesine incelendiğinde, Olimpiyatlar’da Antik Yunan’dan günümüze kadar her zaman politik kaosun yansımaları olmuştur. Nasıl olmasın ki? Kimin ev sahipliği yapacağı, kimin boykot edileceği kimin yarışacağı ve kimin ne kadar madalya kazanacağı paha biçilmez bir prestij ve tabii ki büyük  bir güç meselesidir.

Antik Yunan’da Olimpiyatlar, tanrıların kralı Zeus'un şerefine her dört yılda bir düzenleniyordu. Hem dini bir festival hem de sportif bir etkinlikti. Yunanlılar, Olimpiyatların sıklıkla savaşan şehir devletleri arasında barışı teşvik etmek için özel bir potansiyele sahip olduğunu düşünmüşlerdi. Bunun gerçekleşmesi için, sporcuların ve seyircilerin güvenli bir şekilde katılımını  sağlamak adına, Olimpiyat döneminde Yunanistan genelinde kutsal bir ateşkes ilan edilirdi.

Olimpiyatların başlangıcından 350 yıl sonra, MÖ 420'de Spartalılar, Olimpiyat ateşkesi sırasında Güney Yunanistan’daki Elis topraklarında askeri bir manevraya giriştiler. Sonuç olarak, Spartalılar toplamda 200 bin drahmi para cezasına çarptırıldılar. Spartalılar bu cezayı ödemeyi kabul etmeyince, o yıl Olimpiyat Oyunları'na katılamadı. Bu, tarihte bilinen ilk politik müdahaleydi.

Antik Olimpiyat Oyunları, Hristiyanlık Roma İmparatorluğu'na yayıldıkça etkisini kaybetti ve MS 4. yüzyılda yasaklandı. 1500 yıllık bir aradan sonra, ‘Modern Olimpiyatların Babası’ sayılan Baron de Coubertin ortaya çıktı. Kendisi bir eğitimci ve tarihçi olarak, sporun farklı milletlerden ve kültürlerden insanları birleştirme gücü olduğunu ve dünya barışına katkıda bulunacağına inanıyordu.

Onun sayesinde, 1896 yılında Atina’da Modern Olimpiyat Oyunlarının  ilk ateşi yakıldı. Beklenmeyen bir hızla da 20. yüzyılın jeopolitik arenasının içine balıklama atladı. Spordan çok, bir güç gösterisi devri başladı. İki dünya savaşı yüzünden üç Olimpiyat Oyunu iptal edildi.

Günümüze kadar gelen Modern Olimpiyat Oyunlarında, sporu politik amaçları için en bariz şekilde manipüle eden Nazi lideri Adolf Hitler'di. 1936 Berlin Olimpiyatları'nı ırksal üstünlük teorilerini tüm dünyaya kanıtlamak için kullanmaya çalıştı; ancak Hitler’in hayali, siyahi Amerikalı atlet Jesse Owens'ın dört altın madalya kazanmasıyla paramparça oldu. Ardından 1972 Münih olimpiyatları tarihe kanlı bir leke olarak geçti; Filistinli Kara Eylül  örgütü 11 İsrailli sporcuyu öldürdü. 1980’deki Moskova Oyunları'nı, Sovyetler’in Afganistan'ı işgalini protesto etmek  için 60'tan fazla ülke boykot etti. Bunun üzerine, Sovyetler Birliği  1984 Los angeles Olimpiyatlarını boykot etti.

Bu liste uzadıkça uzuyor ve bizi 2024 Paris Olimpiyatlarına kadar sürüklüyor. Şubat 2022'de Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından, Rusya ve Belarus sporcuları dünya spor yarışmalarından men edildiler. Ancak Olimpiyat Komitesi,  22 Belaruslu ve 36 Rus sporcunun ülkelerini temsil etmeme kaydıyla ‘Bireysel Tarafsız Sporcular’ olarak, Paris'e katılmalarına izin verdi. Bunların yaklaşık yarısı daveti reddetti.

Son beş Olimpiyat Oyunlarının jeopolitik sahnesinde sürekli olarak  Rusya ve Çin başroldeler. Bu ülkelerin liderleri, Olimpiyatları bir propaganda aracı olarak kullandı ve bu şekilde otoriter rejimlerinin imajlarını tazelediklerini düşündüler. Diğer taraftan, Olimpiyat Komitesi de bu ülkelerin iderlerleriyle komitenin tarafsızlık geçmişini unuturcasına bir yakınlaşma içine girdi. Doping, yolsuzluk ve oyunların ticarileştirilmesi gibi konular da Olimpiyatlar ile siyaset arasındaki ilişkiyi daha da karmaşık hale getiriyor. Anlayacağınız, modern Olimpiyat hareketi spor ve siyaset arasında denge kurmanın zorluklarıyla boğuşuyor. Artık Olimpiyatlarında evrime uğrama zamanı geldi.

Olimpiyatlar 3.0

Olimpiyatlarda siyasetin sporun önüne geçmesi engellenebilir mi? Açılış töreninden itibaren sporcular ülkelere gore değil de yarışacakları spor dallarına gore sıralansalar ne olur? Oyunların popularitesi mi düşer? Milliyetçilik unsuru azaldıkça, devletler Olimpiyatlara katılmayı ve ev sahipliği yapmayı isterler mi?

Akla gelen ve çözümü zor olan bu soruların yanında bize moral veren güzel şeyler de oluyor. 37 kişilik Olimpiyat Mülteci Takımı’nın varlığı, aslında ülkesiz yarışan ve spora odaklanmış bir sporcu kitlesi olabileceğinin de ispatıdır. Mülteci sayısının hızla arttığı bu dünyada, Mülteci Takımı’nda yarışacak sporcu sayısının da artması doğal olacak.

Hepimiz biliyoruz ki Olimpiyat Oyunları’nın savaşları durdurma gücü yok. Ancak Antik Yunan döneminde olduğu gibi belki de Olimpiyat dönemi sırasında dünyada ateşkes ilan edilebilir. Bu şekilde herkesin aynı kurallara uyduğu ve birbirine saygı duyduğu bir dünya için adım atılmış olabilir. Dostluk ve dayanışma içinde sorunları çözmek için herkese ilham verebilir.

Dileriz ki Olimpizmin temel değerleri olan mükemmellik, saygı ve dostluk sadece sporun değil tüm insanlığın ortak hedefleri olsun.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün