Bakış açısı

Avram VENTURA Köşe Yazısı
13 Ağustos 2024 Salı

Her türlü olanaklarına karşın sürekli mutsuz olan insanlar her zaman çevremizde yer alabiliyor. Bunların yanında, birçok şeyden yoksun, fıçıda yaşayan bir Diyojen gibi hayatını sürdüren kimilerinin de mutsuzluktan yakınmadıklarını söyleyebiliriz. Bu yaptığım kıyaslama birçoğumuz için yanlış sayılabilir, ancak söylemek istediğim mutluluk duygusunun yalnızca sahip olduğumuz maddesel değerlerle ölçülemeyeceğidir. Antik çağdan günümüze, birçok düşünür bu konuda ortaya koydukları öğretilerle bizi aydınlatmaya çalışmışlar. Buna karşın en iyi deneyimi yine her birimiz, her an yaşıyoruz. Ayrıca bağlı olduğumuz inançların getirdiği uygulamalar, doğrudan ya da dolaylı olarak, bunu hissettirmeye çalışmaktadır. Hepsinden önemlisi, düşünsel öğretiler kadar, hayata olan bakış açımızın da bu duyguyu etkilediğini görebiliyoruz.

Bugüne değin Zen öğretisiyle ilgili elime geçen yayınları okudum, kimi deyiş ve öykülerini de yeri geldiğinde paylaştım. Bu öğretiyi en yalın şekliyle açıklamak istesem, kısaca hayatın anlamını sorguladığını, kişiyi daha mutlu ve olumlu düşünmeye yönlendirdiğini, farklı bir bakış açısı kazandırdığını söyleyebilirim. Öğretiye kaynaklık eden, yalnızca sezgilerle anlaşılabilen, söz ve öykülerden oluşan ‘koan’lar, ilk kez bu öğretiye ilgi duyanlara, çok şaşırtıcı gelebilir. Sözü çok uzatmadan hayatın bir gerçeğini vurgulamak için usta ve öğrencisi arasında geçen şu konuşmayı aktarmak istiyorum:

Bir öğrenci, ustasının çok değer verdiği bir vazosunu istemeden kırmış. Uzaktan ustasının gelmekte olduğunu görünce, vazonun kırılan parçalarını hızlıca toplayıp saklamış. Yanına yaklaştığında, öğrenci sormuş: “Neden ölürüz ustam?” Ustası bunun çok doğal olduğunu söyledikten sonra, sözlerini şöyle sürdürmüş. “Her şeyin mutlaka bir başı ve de bir sonu vardır. Her şey kendisine karşılık gelen süre kadar yaşar. Süre sona erdiğinde ölmelidir.” Bu söz üzerine öğrenci sakladığı vazo parçalarını çıkarıp ustasının önüne koymuş ve şöyle demiş: “Vazonuzun ölüm saati geldi, ustam.”

Bu da öğretiye uygun bir bakış açısı!

Yine bir Zen deyişine göre, Zen ustalarının savunacakları bir şey yoktur. Bunun nedeni hiçbir şeyi sahiplenmemeleridir.

Zen öğretisine ilgi duymasak da, diğerlerine göre farklı bir bakış açısı geliştirdiğine hiç kuşkum yok! Nitekim yaşadığımız olaylara yüklediğimiz anlam ve değerlerle bu bakış açılarımız şekilleniyor. Hepimiz hayata çok değişik pencerelerden bakıyoruz. İçimizden kimilerinin camları diğerlerinden daha temizken, kimileri de kirli camlardan bakmak durumunda kalıyor. Ayrıca benim için iyi ya da yararlı olan bir olay, bir başkası için kötü olabiliyor. Doğruluğunu savunduğum bir düşünce, başkası için yanlıştır belki de… Benim çok güzel gördüğümü, başkasının çirkin görebildiği gibi…

Bize bu bakış açılarını kazandırmada bilgimiz, deneyimlerimiz kadar, gelenek ve inançlarımız da etkin olmaktadır. Bu yüzden başkaları hakkında bir yargıda bulunurken, onun yetiştiği ortamı, birikimini, deneyimini de göz önünde bulundurmak gerektiğini düşünüyorum.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün