Teselli Bulmak

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
13 Ağustos 2024 Salı

Vaethanan – Şabat Nahamu

Vaethanan peraşasının okunduğu Şabat Tişa BeAv sonrasına gelir ve Aftara’ya gönderme yapılarak ‘Şabat Nahamu / Teselli Şabat’ı’ olarak bilinir. Yıkım yaşayan Yahudi toplumu için teselli sözcüklerinin peygamber Yeşayau vasıtasıyla fısıldanmaya başladığı bu Şabat umut yolculuğunda bir başlangıç noktasıdır. “Nahamu nahamu ami yomar E.loehem / Teselli edin toplumumu teselli edin Tanrı söylüyor.”

Köken olarak ‘nehama’ yani teselli kavramı ile aynı yerden gelen bu sözcüğün olmadığı yerdeki sıkıntıyı Tişa BeAv gecesinde okunan ‘Eha’ isimli ağıttaki bir cümleden öğreniriz: “Baho tivke alayla vedimata al  leheya en la menahem mikol oavea / O geceleri ağlıyor yanaklarında gözyaşı var sevenleri arasında ona teselli veren kimse yok.” Ağıtta Yeruşalayim tek başına ağlayan, teselli eden kimsesi olmayan ve gözyaşlarını silecek kimse bulunmayan birine benzetilir. 

Aslında bizler de yalnız bir nesilde yaşıyoruz. Eşsiz konforun ve önceki nesillerin asla hayal edemeyeceği pek çok avantajın tadını çıkardığımız bir zamanda ancak kendimizi gerçekten yalnız hissettiğimiz bir ortamda yaşamımıza devam ediyoruz. Bazen hepimiz gösteri yapar gibi davranırız. Her şey yolunda gibi görünür yapmacık bir gülümseme takınır ve dilimizden düşürmediğimiz ‘Baruh Aşem’ sözüyle sanki her şey yolundaymış gibi görünmeye hazırız.  

Ama hepimiz biraz korku, biraz endişeyle, bizi üzen, moralimizi bozan, birtakım şeylerle mücadeleye devam ederiz. Daha kötüsü, pek çoğumuz konuşacak, bizi anlayan, neler yaşadığımızı bilen kimsenin olmadığını düşünürüz. Bu gün insanlar ‘auvim’ dediğimiz arkadaşları, aile üyeleri arasında bile kendilerini yalnız hisseder. Sonunda da Yeruşalayim şehri gibi karanlıkta yalnız kaldıklarında ağlarlar.  

Onun için bu hafta okuduğumuz ‘nahamu’ teselli edin çağrısı aslında her birimize yöneliktir. Hepimizin birbirimize karşı görevlerinden biri ‘nehama / teselli’ sağlamak için çaba sarf etmektir. İnsanlara yalnız olmadıklarını hissettirmek ve gece karanlıkta yalnız başına ağlamamaları için bir şeyler yapmak gerekmektedir.

Basit bir öyküye bakarak ne anlatmaya çalıştığımızı açıklayalım: Bir bahçıvan telefonda birine bahçıvana ihtiyacı olup olmadığını sorar. Adam da bahçıvanından hoşnut olduğunu ve ihtiyacı olmadığını söyler. Bahçıvan daha sonra bu konuşmayı on beş kişi ile yapar ve hepsinden benzer yanıtlar alır. Bu arada telefon konuşmalarına kulak misafiri olan bir adam bahçıvana iş vermek için çimlerini biçecek birini aradığını söyler ve iş teklif eder. Bahçıvanın yanıtı ise inanılmazdır: “Üzgünüm. Daha fazla müşteri alamam.”

Adam irkilerek daha biraz önce on beş kişiyi aradığını ve iş istediğini söyleyince daha da inanılmaz bir cevapla şaşırır: “Anlamıyorsun. Bunlar benim müşterilerim. Hepsi için çalışıyorum ama tek bir iltifat bile almıyorum. Bahçıvanlarından memnun olduklarını duyabilmek için başka biri gibi davranarak onları aradım.”

Evet, çoğumuz kendimizi yalnız, takdir edilmemiş, sevilmemiş ve görmezden gelinmiş gibi hissediyoruz. Tabi ki durum bu şekilde olmak zorunda değildir.

İltifat etmek, merhametli olmak bu kadar mı zordur? Sıcak bir gülümseme ile güzel bir davranış sergilemek imkânsız mıdır? Yalnız yaşayan ya da bir sorunla boğuşan birini arayıp dinlemek çok mu gariptir? Sinagogdaki bir ziyaretçinin veya yeni yahidin yanına gidip kendimizi sıcak bir şekilde tanıtmak neden davranışımıza yansımaz? Ulaşmak, endişelerini dile getirmek isteyenlere, biraz sıcaklık ve dostluk göstermek bu kadar zor mudur?

Tam olarak teselli sadece ve sadece Tanrı tarafından yapılabilir. Bunun bilincinde olarak her gün dua etmeye devam ederiz. Ancak bu süreç bile toplumsal birliktelik içinde birbirimize daha iyi bir şekilde bakmak ve görebilmek sureti ile başlayacaktır.

Etiketler:

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün