Bir tarafta Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro, diğer tarafta Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina; ikisi de son on yıllın otokratları olarak ün saldılar. Eş zamanlı olarak, Maduro anti-demokratik bir şeçimle zorla kendini galip ilan etti. Diğer taraftan, Hasina ise gösterilere boyun eğip ülkesinden kaçtı.
Venezuela’da şaibeli seçim.
Küba'da siyasi eğitim almış eski otobüs şoförü, 61 yaşındaki Maduro, popülist akıl hocası Hugo Chávez'in 2013'te ölmesinin ardından başkanlığı devraldı. 11 yıllık iktidarı boyunca, Venezuela’yı devasa petrol rezervlerine rağmen bölgenin en fakir ülkelerinden biri haline getirdi. Bu sürede sekiz milyon insan başka ülkelere göç etti.
Yaklaşık bir ay evvel yapılan genel seçimlerde, sandıklar kapandıktan sonra bazı oy verme merkezlerinde muhalefetin sandık gözlemcileri, oy sayımları yapılmadan sandıklardan uzaklaştırıldılar. Askerler oy sandıklarını aldı. Ardından, hükümet kontrolündeki seçim kurulu, oylamanın ayrıntılı bir dökümünü vermeden Maduro'yu kazanan ilan etti. Yetkililer daha sonra, sayımı bozan şeyin bir siber saldırı olduğunu belirtti.
Muhalefet adayı, emekli diplomat Edmundo González, muhalefetin tuttuğu veri tabanına göre kendisinin yüzde 70 oranında oy alarak seçimi kazandığını açıkladı. Hemen ardından başlayan sokak gösterilerinde 22 kişi öldürüldü ve 2000 kişi tutuklandı. Maduro, bu gösterilerin sorumlusu olarak gördüğü muhalefet lideri González ve yasaklı muhalif lider Machado’nun tutuklanmaları çağrısında bulundu. Ayrıca Elon Musk'ı X'te yaptığı paylaşımlar nedeniyle Venezuela'da ABD destekli "faşist, emperyalist" bir darbe girişiminin parçası olmakla suçladı. Ardından X’in yayınını durdurdu. Elon Musk da ona, "Bıyıklarını uzaydan yakacağız!" diye mesaj gönderdi.
Venezuela’dan 15 bin kilometre uzakta, Bangladeş’te neler oldu?
Bangladeş’in 1971'de Pakistan’a karşı verdiği bağımsızlık savaşının kahramanı, milliyetçi lider Şeyh Mujibur Rahman'ın kızı Hasina, geçen haftalarda istifa edip ülkesinden kaçana kadar dünyanın en uzun süre görev yapan kadın devlet başkanıydı. The Economist tarafından "Asya'nın demir leydisi" olarak da tanımlanan Hasina, 2009'da başbakan olarak göreve başlamıştı.
Başbakan Hasina, yönetiminin ilk on yılında ülkenin tekstil sektörünü büyüterek ekonomik bir başarı hikayesine imza attı. Fakirliği neredeyse yarı yarıya azalttıysa da, bu büyümeden her yerde olduğu gibi zenginler çok daha fazla faydalandı. Ekonomideki bu bahar, COVID-19’un başlamasıyla son buldu ve ülke son hızla düşüşe geçti. Ardından enflasyonun artmasıyla dengeler iyice bozuldu.
Hasina’nın yönetimi, son beş yılda gittikçe daha baskıcı ve yozlaşmış bir sisteme evrildi. Muhalif isimler hapse atıldı ve yargısız infazlar oldu. Kayırmacılık, yolsuzluk ve işsizlik tepe noktasına çıktı. Bugün, 15 ila 24 yaş arasındaki Bangladeşlilerin yüzde 40'tan fazlası eğitim görmüyor ve istihdam edilmiyor.
Sonunda, temmuz ayında öfkelenen gençler sokaklara döküldü. Hasina, onları 1971 yılındaki bağımsızlık savaşı sırasında Pakistan ile işbirliği yapan paramiliter gruba benzetince, gençler bu kışkırtıcı yorum karşısında çileden çıktı ve daha fazla kişi sokak gösterilerine katıldı. Haftalarca süren protestolar sonucunda, güvenlik güçleri tarafından yüzlerce genç öldürüldü. Buna rağmen, sokaklardan ayrılmayan yüzbinlerin vazgeçmeyeceğini düşünen Hasina, evinden bir helikopterle Hindistan’a kaçtı.
Şeyh Hasina'nın Bangladeş'in uzun süreli başbakanı olmaktan sürgüne dönüşen hikayesi inanılmaz bir hızla gerçekleşti. Köklü bir diktatörlük geçmişi olmayan bu tür ülkelerde, ekonomik istikrar bozulunca ve fakirlik artınca, yönetimler için var olma riski de artıyor haliyle. Bangladeş’te olan buydu.
Gerçi Venezuela’da, bir yandan aileler göçler nedeniyle bölünmüş ve diğer yandan ekonomik sıkıntılar had safhaya ulaşmışken, manipüle edilmiş bir seçim sonucunun ardından herkes sokaklardayken, Maduro nasıl oluyor da görevine devam edebiliyor? Maduro, Amerikanın düşmanları olan Rusya, Çin,İran ve Küba ile işbirliği yaparak hala ayakta durabiliyor. Amerikan emperyalizmine karşı savaşta olduklarını iddia ederek asker, polis, istihbarat ve yargı gibi devlet kurumlarını da dolayısı ile avucunun içinde tutabiliyor ve halk sokaklara da çıksa bu durumu değiştiremiyor.
Günümüz dünyasında, insanoğlunun birinci önceliği, ekonomik olarak daha iyi şartlarda yaşayabilmek. Maalesef, Venezuela ve Bangladeş’te bu imkan ortadan kalktığı için mevcut sistemlerin devam etmesini beklemek saflık olur. Ülkelerde, gelir adil bir şekilde paylaşılmasa da, fakirliği ortadan kaldıracak şekilde dağıtılmasına ihtiyaç olduğu kesindir. Yönetim şekli ne olursa olsun, artık liderler fakir halkların isyanlarıyla karşı karşıya kalacaklar. İnsanlık büyük bir uyanış içerisinde artık.