İki Avrupalı’nın trende giderken sohbetleri, ‘hava durumu’ ve ‘köpeğiniz nasıl’dan öteye gitmez. Oysa ki halkımız sıcakkanlıdır. Soru yerine sorgulama yöntemini tercih eder.
- Filanca düşmüş, kalça kemiği kırılmış.
- Nerde düşmüş, nasıl düşmüş?
- Hangi hastanede, doktoru kim, keşke bir fikir daha alsalardı… Veya,
- Bilmem kimin kızı nişanlandı.
- Eh, zamanıydı. Ablasına da birini bulsalar keşke
- Aile kim?
- Tanımıyoruz, Ama çocuk çok kibarmış… Ya da,
- (…) Vefat etmiş.
- Yaşlı da sayılmazdı, en fazla 82-83...
- Cenaze kalabalık olacak… gibi günlük hayata giren konuşmalar bana Ephraim Kishon’u anımsatır. Macaristan’da doğan İsrailli yazar, dünyanın sayılı mizah ustalarından biri. Aile yapısını hicvederek, çoğumuzun deneyimlediği olayları, öylesine kaleme alır ki, öykülerin birinde mutlaka kendinizi bulursunuz.
70’e yakın kitabı bulunan yazarın eserleri, Türkçe dahil olmak üzere 37 dile çevrildi. Kishon’un bir mizah yazarı olması da ilginç. Zira, Ferenc Hoffman adıyla Budapeşte’de doğdu. Gençliği çalışma kamplarında, Nazilerden saklanarak geçti. Sobibor imha kampına götürülürken kaçmayı başardı. 1949 yılında ise komünist rejimden kaçarak İsrail’e göç etti, Ephraim Kishon adını aldı.
Karısına, ‘dünyanın en iyi eşi’ diye hitap ederek başlayan yazarın, halanın düğün hediyesi olarak verdiği tabloyu beğenmediklerinden bir tarafa attıklarını, ziyarete geleceğini öğrendiklerinde tabloyu bulup salona asmak için geçirdikleri süreci hicveden öyküyü unutamam.
Ephraim Kishon’un kitapları bir dönem peşpeşe Türkçe yayınlandı. O süreçte hasta ziyaretine giderken çiçek yerine kitaplarından birini götürmeyi tercih etmiştim.
↔↔↔
Çocuk piyesleri bir yana, tiyatroya, ilk gittiğimde on bir yaşındaydım. Koltuğa erişmek için çıktığım tahta basamakların gıcırtısı ürkütücü gelmişti. Annemle babamın ortasında oturmuş, loş sahneye odaklanmıştım. Ülkemizde oynanan ilk tek kişilik tiyatro eserini izlediğimi yıllar sonra öğrenecektim.
Genco Erkal, ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ni oynuyordu. Hayatınızdaki ‘ilk’ler hep heyecan vericidir. Zaman içinde sanatçının çoğu eserini izledimse de, ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ unutulmazlarım arasında kaldı. Nitekim Genco Erkal kendisiyle özdeşleşen oyunu 50 yıl sonra tekrar sahneye koyduğunda izlemek istememiş, hafızamda ‘ilk’in büyüsüyle kalmasını yeğlemiştim.
Tiyatro Eleştirmenimiz Erdoğan Mitrani, Genco Erkal’ın ardından makalesinde “(…) Geleceğe umutla bakan bir muhalefetti. Onun olmadığı bir tiyatro eksik kalacak!” diye yazmıştı. Daha güzel bir tanımlama olamazdı.
Sağlıkla kalın.