Dikkatinizi çekmiştir, hükümetimiz 2025 başından itibaren yürürlüğe girmek üzere yeni bir araç takip sistemini, ikinci el oto ve konut alım satımı ile kiralama işlemlerini merkezi bir kayıt sistemine taşımak ile ilgili bazı önemli düzenlemeleri devreye sokuyor.
Uzun zamandır adı dolaşan ama yürürlüğe yeni girecek olan Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi seneye geliyor. Kimleri etkileyecek? Türkiye’de takriben 30 milyon araç trafiğe kayıtlı. Bunun yarısından biraz fazlasını otomobiller oluşturmakta. Hazine Bakanı’nın verdiği bilgiye göre kayıtlı araçların 8 milyon adedi 2,5 milyon kadar vergi mükellefine ait. Mevcut durumda birkaç adet özel şirketin kurmuş olduğu sistemler üzerinden 2,5 milyon adet araç pompada yakıt aldığında faturası ilgili şirkete otomatik olarak iletiliyor. Şimdi vergi mükelleflerine kayıtlı 8 milyon araç bu sisteme geçince bugünkü fiyatlar ile 713 milyar TL’lik bir işlem hacmi gerçekleşmesi ve 15 milyar TL gibi bir vergi kaybının önlenmesi bekleniyor. Şahıs olarak kullanılan araçların da UTTS’ye dahil olması mümkün ancak zorunlu değil. Bu işin görünmeyen diğer yüzü de Türkiye’deki 13 bin kadar petrol istasyonunun her türlü verisinin sisteme entegre edilmesi gerekiyor. Bu sayede kaçak akaryakıt kullanımının önüne bir engel daha çekilmiş olacak.
Bir diğer proje oto alım satımda yetkilendirme ile ilgili. Son verilere göre Türkiye’de 12 ayda birinci elde takriben 1,3 milyon otomobil ve hafif ticari araç alınıp satılıyor. Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin verilerine göre ikinci elde sahip değiştiren toplam araç sayısı ise 3,3 milyon civarında. Yani toplam araç parkının yüzde 11’i her yıl el değiştiriyor diye varsayılabilir. Bu alışverişin aslan payını otomobiller, kamyonetler ve motosikletler oluşturuyor. Devletimiz birinci el satış yapanları zaten ayrıca yetkili kılmış olduğu için (bunlar da güzel bir sivil toplum inisiyatifi olarak www.oyder.org çatısı altında bir araya gelmişler) ikinci eldeki pazarda bir yetkilendirme sistemine ihtiyaç duyuyor. Böylece, 2025’ten itibaren yıllık toplam 4,6 milyon civarında araç alım satımının kontrol altında olduğu bir dönem başlayacak. Bu sistem Takasbank’ın devreye soktuğu ‘Taşıt Takas Sistemi’ ile kullanıldığında araç sahipliğindeki değişimler güvenli ve hızlı bir şekilde gerçekleşmeye başlayacak, noterlerdeki yoğunluk hafifleyecek.
Gelmekte olan üçüncü düzenleme belki de ekonomik hayatta en büyük ticaret hacmini oluşturan alım satım işlemlerinden birini, gayrimenkul sektörünü ilgilendiriyor: 1 Mart 2024 tarihinde beş yıldan kısa süreli elde tutulan gayrimenkullerin satışından doğan değer artış kazançlarının vergilendirileceği zaten hükme bağlanmış idi. Yeni gelen düzenleme ile artık bir gayrimenkulünüzü satabilmeniz için yetkili bir aracıyı tayin etmeniz ve verilecek ilanı Elektronik İlan Doğrulama Sistemi üzerinden doğrulamanız gerekiyor. Yanıltıcı bilgi olmayacak, bu surette gayrimenkul pazarı daha sağlıklı çalışacak. Müthiş! En azından teoride öyle. Türkiye’de ayda ortalama 100 bin adet konut satılıyor. Bunun üçte biri ilk el, üçte ikisi ikinci el satış. Bunlar artık yetkili aracılar marifeti ile gerçekleştirilecek. İşlem hacminin büyüklüğünü siz tahayyül edin. Ayrıca, hükümetimiz konut kiralama işlemlerinin de artık e-Devlet üzerinden kayda geçmesini istiyor. Henüz gerçekleşmedi ancak, gerçekleşir ise, Merkezi Kira Takip Sistemi ile tüm kiralamaların hangi süre ve hangi bedel üzerinden yapılmış olduğunun bilgisine anlık olarak ulaşabilecek.
Şöyle bir geriye çekilip değerlendirdiğinizde yukarıda bahsettiğim düzenlemelerin her yıl ikinci elde gerçekleşen milyonlarca ev ve araç alım satımını ve yine milyonlarca kiralama işlemini etkilediğini göreceksiniz. Trilyonları geçen büyüklüklerden söz ediyoruz. TC kimliğine sahip olanların veya ikameti bulunan yabancıların tapuda doğru şekilde kaydedilmiş gayrimenkuller üzerinde yapacakları işlemler için sorun olmaz belki ama elekten geçmeyen bir dolu işlem de olacaktır. Bunlar zamanla ortaya çıkacak. Gayrimenkul sektöründeki işlemleri şeffaflaştırmanın kaynağı belli olmayan paraların dolaşıma girmesini ciddi şekilde zorlaştıracağını tahmin etmek için ekonomist olmak gerekmiyor.
E-Devlet altyapısı olmasa idi bu düzenlemeleri yapmak mümkün olmaz idi. Yıllardır geliştirilen e-devlet altyapısının üzerine şimdi etkin bir kontrol sisteminin üst yapısı inşa ediliyor. Devlet her türlü ticaretin içinde hem düzenleyici hem de yetkilendirici olarak artık eskiye göre çok daha fazla yer alıyor. İleride yapay zekâ kullanarak gerçekleştirebileceği etkin bir denetimin verilerini biriktirmeye başlıyor.
Gerçek bir bilgi toplumu olabilmemiz için sadece devletin değil, vatandaşların da güvenilir bilgiye güvenli bir şekilde ulaşabilmeleri gerekiyor. Bir parantez olarak, New York ve bazı diğer eyaletlerdeki www.streeteasy.com sitesini örnek göstermek isterim. Bu siteye girdiğinizde herhangi bir adresteki gayrimenkulün hangi tarihte kaç dolardan ilana çıktığını, kimin aldığını, daha önceki sahibini, kaça aldığını ve hatta dairelerin kaça kiralandığını anında görebiliyorsunuz. Bizde de bu kadar şeffaf olur mu bilemem ama işin gitmesi gereken yer olarak önemli bir örnek. Orada da kişisel verilerin korunmasına dair kanunlar yok değil.
Bilgi toplumuna geçmek demek kararları bilgiye dayalı olarak üretebilmek demek. Vergi rekortmenlerinin isimlerini saklamadığı, şirketlerin ödedikleri vergilerin görünebilir olduğu, gayrimenkul varlıklarının kimlere ait olduğunun, kaça alınıp satıldığının, kaça kiralandığının bilgisinin şeffaf olduğu ve vergi kaçağının azaltıldığı bir dünyada adalete duyulan güven de artacaktır. Kim bilir, belki de trafikte giderek arttığını gözlemlediğim siyah camlı arabaların sayıları da azalacaktır.