Bu yazın en sevdiğim zamanlarından biri de neredeyse her sabah Paşabahçe vapuruyla adadan inip akşam da aynı vapurla adaya dönebilmekti. Gerek Paşabahçe vapurunun kendisi gerekse de onunla seyahat eden ahali bize bir yaşama kültürünü gösterir. Toplumumuzdaki yaşça büyük ağabeylerimize, toplum yöneticilerimize de yer yer rastladığım vapurun yine en keyifli anları onlarla yaptığım sohbetlerdi.
Geçenlerde bu sohbetlerden birinde değerli bir büyüğüme “Türkiye yakın zamanda eğitim seviyesinde ilerleme kaydedip, mevcut yanlışlardan döner mi?” dediğimde aldığım cevap moralimi bozmaya yetmişti.
1980 ihtilal dönemlerini, sağ - sol üniversite olaylarını, siyasi ve ekonomik krizleri yaşayan büyüğüm cevabında “Mois Paşa şimdi durum farklı, tarihinden habersiz, hakikati görme erdeminden uzak, eğitimsiz bir nesil önümüzde büyüyor! İşte bu yüzden umutsuzum” demişti.
Nitekim başka bir ağabeyim geçenlerde buna paralel eve tedaviye gelen fizyoterapistin sorusu üzerine daha “Erdal İnönü’nün kim olduğundan habersiz, İsmet İnönü için de ismini duymuştum!” demesini hayretle anlatmıştı.
Değerli tarihçi İlber Ortaylı ‘İnsan Geleceğini Nasıl Kurar?’ kitabında bu konuyla ilgili şöyle bir tespitte bulunmuş: “Neden Türkiye’de eğitim 150 senedir nitelikçe gelişmişken son yarım asırdır düşüşe geçip geriliyor? Mesele sadece okul açmak, öğretmen yetiştirmek değildir, toplum eğitimle ne olacağını, hedefini anlayamamıştır. Bunu anlayamayan toplumlar her hâlükârda batar!”
Burada Hoca önemli kavramlardan biri olan ‘devamlılık’ konusunu da işlemektedir. “Türk toplumu insanları tanımıyor. Burada yaşayanlar kimdi, ne yaptılar? Bu konuda ciddi bir eksiğimiz var. Halbuki toplumda devamlılık, işlerin ortaya konmasıyla, nesilden nesle aktarılmasıyla ve bu işleri yapanların kişiliklerinin net çizgilerle ortaya konmasıyla sağlanır.”
Hoca’nın da belirttiği gibi üstüne üstlük yanlış değerlendirilen ve yanlış tanıtılmaya çalışılan toplumlar vardır, tıpkı son dönemde basınımızda siyasi iklimle paralel şekilde Türk Yahudileri gibi…
Size geçtiğimiz hafta sonundan bir örnek vermek isterim. Büyükada kültür turum esnasında bir misafirim Anadolu Kulübü’nün önünden geçerken son derece masumane “Mois Bey bu kulübe üye olmak için Musevi olmak gerekiyormuş, doğru mu?” sorusunu yöneltti…
Bu bilgiye nereden ulaştınız diye sorduğumda ise, kaynak olarak adalı bir arkadaşından duyduğunu söyledi. Halbuki turumun daha başında “Anadolu Kulübü’nün bizzat Atatürk tarafından millileştirilen iki kulüpten biri olduğunu, eski isminin ‘Prinkipo Yat Kulübü’ adı ile eski bir İngiliz kulübü olduğunu anlatmıştım.
Maalesef arkadaşı araştırma ihtiyacı bile duymadan önyargılara başvurmayı ve modaya uymayı tercih etmişti. Şükür ki misafirim bu soruyu sorma ihtiyacını duydu ve gerçeği öğrendi.
Ortadoğu’da yaşanan trajediyi fırsat bilip, her gün boş buldukları meydanda beyinleri zehirleyen sözde ‘köşe yazarları’nın kirlettiği zihinler, yarattıkları önyargılar sizce kaç on yıllarda genç beyinlerden silinebilir?
Eleştiriden uzak, ifade hürriyetinin sınırlı ve gençlerin hangi kurumda eğitim aldıkları fark etmeksizin hızlıca kapağı yurtdışına atma arzusunda olduğu bir iklimde eğitimde ilerlediğimizi söyleyebilir miyiz?
Liyakatin yerini ‘tanıdık’ bulma işlevinin ön plana çıktığı bir sistemde, çocuklarınıza eğitimle parlak bir geleceği sağlama sözü verebilir misiniz? Tarih boyunca hangi toplumun mekanizması sadece belirli bir bölge ve görüşten insanlarla işleyebilmiştir?
Ülkemizin muasır medeniyet seviyesine çıkmasında, tarihimizde Yahudi, Rum, Ermeni kardeşlerimizin paylarını bilmeden, onların bu vatanın sadık evlatları olduklarını tarihten öğrenmeden, siyasi çıkar uğruna kendi insanlarını harcadığınızda bu maalesef uzun dönemde acı da olsa etkilerini gösterir…
Ahlaklı insanların tekrardan örnek olarak gösterileceği, en çok ‘takip alan’ ya da arkasında en çok adam toplayanın değil, bir yerlere gelmek için gerçekten uğraşıp didinen, eğitimiyle fark yaratanların değer göreceği, adaletin el üstünde tutulacağı bir gelecek ancak bizleri eğitimde aydınlık günlere taşıyabilir…
İyi bir eğitim öğretim yılı dileklerimle…