Issız bir ISS'e düşseniz yanınıza…

Selin KANDİYOTİ Köşe Yazısı
11 Eylül 2024 Çarşamba

Haziranın ortasından beri gazetelerin ‘uzayda mahsur kaldılar’ mealindeki 48 punto manşetlerini görmüşsünüzdür. Hani 6 Haziran’da Boeing’in uzay kapsülü Starliner ile Uluslararası Uzay İstasyonu (International Space Station – ISS)’na giden ve fakat halen dönememiş astronotlar için atılan başlıklar... 17 Haziran Milliyet’in kullandığı başlığa bakalım. Allah’ım bir gün ben de böyle bir manşet atma zevkine ulaşayım, okunma rekorları kırayım. “NASA açıkladı: Uzayda mahsur kaldılar! Starliner dünyaya dönemiyor, yakıt biterse ölecekler.” Okuyucunun gözünde ne canlanır bu başlık karşısında? O ‘ne kadar kaldı ki!’ diye paniklediğimiz, bilsek de uzayda sürtünme kuvveti neydi filan derken hesaplamayı bilmediğimiz yakıtla, Dünya’ya geri dönmeye çalışan astronotlar mı? Bu da henüz dört gün önceki haber Cumhuriyet’ten: “Uzayda mahsur kalan astronotlar geri dönemedi”. Çalışırken öldüler mi yani?

Bugüne dek iki astronot Sunita Wiliams ve Butch Wilmore’un ISS’te geçirmeyi planladığı sekiz günün sekiz aya uzamasını gündemime almayışımın bir nedeni var. Başta uzayda mahsur kalmak öyle bir şey değil ki. Daracık bir uzay kapsülünün içinde uzayın derinliklerine doğru yol alırken yakıtlarının ve oksijenlerinin(!) bitmesine ramak kalan iki astronot yok ortada. Onun yerine ortada, 520 metrekare, altı oda, iki tuvaletli ve bir de gym odası olan bir istasyonun içinde, diğer yedi astronotla haşır neşir olabilen ve bırakın oksijenin bitmesini birkaç dünya mutfağından zevkle yenebilen hatta sürekli de yenilenebilen yiyeceklere erişimi olan iki astronot var. Unutmadan tesisimiz okyanus manzaralı ve dağ manzaralı ve pardon bulut manzaralı. 360 derece hem de. Dünya manzaralı, for God’s sake! (Amerikalıların deyişini kullandım ne kadar yükseldiğimi anlamanız için) Küçük bir hatırlatma yapmama izin verin. Malumunuz uzayda Yer’deki gayrimenkuller gibi metrekare hesabı ile konuşmuyoruz. Metreküp konuşacağız, öyle değil mi? Uçulabiliyor neticede! Bu sefer de Türkçesiyle Allah aşkına ama! Son olarak bu iki astronotun hallerinden şikayetçi olduklarını hiç sanmıyorum. Sekiz gün yerine sekiz ay uzayda kalabilmek için nelerini vermeyecek astronotlar ve Şalom yazarları vardır.

Kaldı ki Wiliams ve Wilmore çok tecrübeli. Her ikisi de 25 yıldır NASA’da çalışan astronotlar toplam ikişer ziyaretten 500 gün ISS’te zaman geçirdi ve herhangi bir panik içinde değiller. Orada alışageldikleri işlerini yapıyorlar bile. Yani ISS’in çeyrek asır önce zaten hayata geçirilme amacı olan bilimsel deneyleri. Bu arada Boeing’in bu insanlı misyonu tamamen test amaçlıydı. En son havadayken panelleri düşen Boeing uçaklarından sonra uzaya güvenli bir şekilde insan götürüp geri getirmeyi başarsalardı itibarları için iyi olacaktı. Ancak Starliner helyum sızıntıları ve itici güç sorunlarıyla karşılaştı. ISS’te kenetli kaldığı üç ay boyunca Wiliams ve Wilmore, neyin yanlış gittiğini anlamak için Starliner’ı testlere tabii tuttu. NASA yeniden kullanılabilir insan taşıyan bu mekiğin yapılabilmesi için Boeing’e 4,2 milyar dolar vermişti. Yazık oldu mu, evet. Lakin bu işin doğası bu. Elon Musk’ın yeniden kullanılabilir roketleri ilk kez geliştirirken patlayan roketlerini unutmadık.

Starliner nihayet mürettebatsız bir şekilde 6 Eylül’de Dünya’ya döndü. Şimdi Wiliams ve Wilmore, 24 Eylül’de Elon Musk’ın fırlatacağı Dragon kapsülünü bekliyor. İçindeki dört koltuktan boş olan ikisini şubat ayında planlanan dönüşünde iki kahramanımız dolduracak. ISS’te o güne kadar bir trajedi filan beklenmiyor. Bu hikayeden The Martian’ın Matt Damon’ı ile Gravity’nin Sandra Bullock’unun rol alacağı ‘Based on a true story’ bir aksiyon macera filmi çıkmaz, anlayacağınız.

ISS’in 2031’de son bulacak misyon süresine doğru yaklaşırken gündem olmasına sevindim aslında. Yılda 3 milyar dolarlık maliyeti olan ISS’e ayrılan bu bütçenin artık Ay ve Mars’a yönlendirilmesine karar verildi. Tüm dünyanın ekran başına geçeceğine emin olduğum o gün Elon Musk’ın fırlatacağı kuvvetli bir uzay mekiği ISS’i yörüngesinden yere doğru ittirecek ve ISS parçalanarak Hint Okyanusuna düşecek. Bu son kalan yıllarında ISS’in gökyüzünden geçişini izlemek için size bir app önereceğim. Bulunduğunuz lokasyona göre tam olarak saat kaçta ne yönde gözlemleyebileceğinizi haber veriyor. Işık kirliliğinden dolayı yıldız takımadalarını izleyemiyoruz, malum. Yerine uydu geçişlerini yakalayınca mutlu oluyoruz. Mesela Elon Musk’ın tren gibi dizilmiş Starlink’ine kim çığlık atmaz. Fakat en güzeli bizim etrafımızda günde 16 kez dönen ISS. Bu futbol sahası büyüklüğündeki insan yapımı harikanın içinde bilim yapıldığı düşünülünce, varsın onu göreyim de Samanyolu’nu kolunu görmeyeyim. Buyrun, App: ISS spotter.

Bu arada hiç de ıssız olmayan bir ISS’e düşsem yanıma alacağım üç şey şunlar olurdu: Vakumlu hurç, uzatma kablosu ve dolap içi pantolon düzenleyici 5 katmanlı askılık. Burada size batmizvasını yazdığım kızım yuvadan uçuş yapıyor da, yurt odası yerleştirme telaşından aklımı sadece bunlara çalıştırıyorum. Benim kafa bugünlerde sırf Trendyyol. (Bu bir reklam değildir, keşke olsaydı da para kazansaydım, olmaması için bir ‘y’ fazla yazdım. Ama hangi ‘y’? Bunu da RTÜK düşünsün.)

 

 

 

 

 

 

 

 

Etiketler:

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün