Eğer bir karar aldığınızda insanlar sevinince “hayırlı olsun” derler. Böyle dediklerinde kararı benimsediklerini de anlarsınız. Ancak ‘hayırlısı olsun’ demişler ise, pek de doğru bulmadıkları bir kararınıza anlamlı bir tepki vermişlerdir. Son açıklanan OVP’ye Türkiye’nin yüzde 99’u böyle dedi.
Son OVP açıkçası ‘rasyonellikten uzak’ diye tariflenen eski ekonomi yönetimlerinden daha fazla eleştiri aldı desem yanlış olmaz. Bu arada ihracat hedeflerinin bir önceki OVP’den toplamda 13 milyar dolar geri çekilmiş olduğunu da gördük. Bunun ne anlama geldiğini basit şekilde ifade edeyim:
OVP hedeflerinin birçoğu ekonomi yönetimlerinin doğrudan doğruya başaracağı işler değil. Sadece kamu harcamaları, bütçe açığının milli gelire oranı gibi hedefler hükümetin uhdesinde. Bunun haricinde cari açık küresel gelişmelere ve maliyetlere, büyüme hedefi ekonomik aktiviteye bağlı gelişiyor. Hiç bir hükümet “Büyümeyi düşürmeyi başardık” diye bir cümle kullanmadığı gibi, böyle bir hedef gözetmez. Bu sebeple ‘dengelenme’ diye yumuşatılıyor.
Bundan başka enflasyon fiyatlama davranışları, arz-talep dengesi, kamu harcamaları, para politikası ve ekonomik aktörlerin koordinasyonu ile düşer. Sadece faiz politikası ile bunu başarmak mümkün değildir. Bu arada döviz kurlarının gerçekçi olmayan seviyesi ve böyle bir seviyeyi sağlamak için verilen çaba istikrarlı sürdürülemez. Zaten ‘42 TL olacak’ diye bir önceki OVP'de açıklanan dolar kuruna bile müsaade edilmemesi, enflasyonla mücadelede ekonomi yönetimin oldukça zorlandığını gösteriyor.
Açıkçası 2024'ün üçüncü ve dördüncü çeyreğinde önce sıfır sonra da eksi büyümeye geçilmesi beklenirken, 2025 yılında nasıl bir hamle olacak da yüzde 4’lük hedef tutacak diye merak ediyoruz. Bu arada yüzde 4'lük hedefi tuttururken atılacak adımlar enflasyonun yüzde 17,5’e düşmesini nasıl sağlayacak? Tüm bunlar OVP'nin inandırıcılığını ortadan kaldırıyor.
Aslına bakılırsa ben OVP çalışmalarını her zaman önemsedim. Ancak özel sektöre rehberlik etmekten uzak bir hale geldi artık. Kimse hedeflere inanmıyor. Mesela ihracat hedefi, ekonomi yönetimlerinin yanlış kararlarına rağmen her zaman tutuyor. Hatta üzerine çıkıyor. İlk defa yeni bir OVP'de eskisine göre geriye doğru revize edilmiş ihracat rakamı görüyorum. Bunun ne anlama geldiğini tartışmak yerine doğrudan doğruya ekonomi yönetimine sormak lazım diye düşünüyorum.
Üniversiteler de dâhil, döviz kazandırıcı faaliyetleri gerçekleştirenlerin ekonomi yönetimleri tarafından bu kadar baltalandığı bir başka süreç hatırlamıyorum. Yine de OVP'nin bir niyet beyanı olduğunu kabul ederek, dolar ve Euro’nun ülkemizde en ucuz meta olması için çaba verileceğini, Türkiye'nin Avrupa'dan daha pahalı olmaya devam edeceğini, fırsat varken yurt dışında seyahat etmenin veya yurt dışından varlık edinmenin devam edeceğini görebiliyorum.
Üretenlerin değil, tüketenlerin ve varlık edinmeye çalışanların lehine çalışan reçetenin bir süre daha devam edeceğini ancak sonunun beklenenden kısa olacağını öngörmek için falcı olmaya gerek yok sanıyorum. Büyük ihtimalle tek hane enflasyon hedefi belirtilen zamanda gerçekleşmeyecek, çünkü ekonomik soğumaya siyaseten müdahale gelecek.
Bu arada son kredi notu artışının yanına bırakılmış not, başlı başına bir gariplik abidesiydi. Programın karşısında olan tarafları ‘menfaat grubu’ olarak tanımlamışlar. Vatandaşlardan sanayicilere, tüccardan emekliye neredeyse tüm Türkiye'yi kast etmişler. Halbuki bu reçeteden nemalananlar asıl menfaat grupları. Ne kadar tuhaf bir sürecin içinde olduğumuzu böylece daha rahat anlayabiliriz.